ATATÜRK, kesinlikle kendisine yapılacak yemekle ilgili bir istekte bulunmazdı. Yalnız, bazen kendisine yapacağım yemekleri sayarken:
Bütün insanlığın düşünce ve eylem birikimi tarihin havuzunda toplanır. Bu yüzden tarih, araştırma alanı ne olursa olsun, her bilimin dalının en büyük laboratuvarıdır. Bütün bilimler tarihin büyük kütüphanesinden yararlanır. Tarihi tekrar yazmasını ve tekrar yorumlamasını bilmeyenler, gelecek kuşaklara kalacak eserler bırakamazlar. Geçmişim derinliklerinden bakmadan, gelecekte yaşanacakları tahmin etmek mümkün değildir. Geleceği geçmişten bakanlar görürler.
Büyük milletler, yetiştirdikleri büyük devlet adamlarını unutturmamak için onun adını ve sanını yaşatmanın yollarını araştırırlar ve de bulurlar. Bu amaçla kullanılan bir kişi adı ilgi çekici örneklerdendir, bu kişi Ağustos’tur! Bilindiği gibi miladi takvime göre yılın sekizinci ayına ‘Ağustos’ denmekte.
Amerika’nın İranlı bir komutanı, Irakta öldürmesi ile başlayan tartışma farklı şekilde konuşuluyor. Her kafadan bir ses çıkıyor. Yapılan yorumlar farklı şekilde devam ederken, 40 yıl önce Amerika’nın Saddam’ı İran’a saldırtıp milyonlarca Müslümanın öldürülmesine sebep olmasını, kullanımı bitince ise Saddam’ı yok edip Irak’ı yakıp yıkmasını hatırladım. Keşke bu yaşananlardan ders alabilseydik.
Celal Bayar’ın Genel Başkanlığında kurulan Demokrat Parti, 21 Temmuz 1946 târihinde yapılan milletvekili genel seçiminde 66 milletvekili çıkardı. 14 Mayıs 1950 târihinde yapılan seçimde, tek başına iktidar oldu. Celâl Bayar Cumhurbaşkanı seçilince Genel Başkanlıktan ayrıldı. Genel Başkanlığı, 27 Mayıs İhtilâli’nden sonra parti kapatılıncaya kadar Adnan Menderes yürüttü.
Değerli okur; Ölümünün 8’nci yıl dönümünde Kıbrıs Milli Davamızın lideri Denktaş’ı rahmet, minnet ve hasretle anarken; Kıbrıs konusuyla ilgili yıllar öncesi yaşananlara, bugün gelinen noktaya, Akdeniz’de son dönemde yaşanan gelişmelere tarihin sesiyle bir bakalım istedim! Bu stratejik adada, adayı çevreleyen Mavi Vatanda neler yaşanıyor?
Anadolu’nun kilidi konumunda olan Erzurum, askeri, coğrafi ve stratejik konumundan dolayı tarihin her döneminde düşman ülkelerin hedefinde olmuş ve işgaller görmüştür.
Evet aşktan… Günümüzün kayıplarından biri olan nice şiirlere ve romanlara ilham veren aşktan… Daha açık bir söyleyişle kadınların olanca gerçeklikleriyle ortalarda salınır olduklarından beri kayboluveren, erkeği de kadını da hayaller dünyasında dolaştıran, etten kemikten arınmış o çok güzel duygudan konuşalım mı?
Kıymetli dostlar, Yıl sonu veda yazısı yazma alışkanlığımı sürdürmek için beynim Aralık ayı başından beri telkinde bulunuyor. 2019 yılı nasıl geçti, neler yeni yazacağım yazının içinde olmalı diye genelde araç kullanırken aklıma geliyor. 2019 yılı film şeridi gibi gözümün önünden akıp gidiyor. Aklıma gelenleri unutmadan yazmalıyım diye kendi kendime telkinde bulunuyorum.
Günümüzde Irak olarak bilinen topraklar, 642 yılında Arap'ların Basra ve Şattül-Arap bölgesine yerleşmeleriyle önem kazandı. Irak ismi, ilk def a d okuzuncu yüzyılda çizilen bölge haritasında kullanıldı.
İnsana dost, fikre dost mottosuyla kültür faaliyetleri yürüten Akça Koca Kültür Platformu 5 yaşına girdi. Kurumsal web sitesinde yazılarımla katkı sağladığım bu platformun mottosunu çok değerli buluyorum ve sosyal medya paylaşımlarımda sürekli kullanıyorum. Gerçekten insana dost, fikre dost bulmak çok zorlaştı günümüzde. O yüzden yaptıkları çok değerli kültür faaliyetlerini bu motto ile ifade etmelerini takdirle karşılıyorum.
“İnsan şunu da bilir ki kendisine düşünmemeyi telkin eden his şeytani vesveseden başka bir şey değildir; çünkü böyle bir davranış ancak şeytanın işi olabilir, amacı da kişiyi aklının ürününü toplamaktan alıkoymak, fırsatları değerlendirmesine ve arzusuna ulaşmasına vesile olan bu ilahi emaneti kullanmak konusunda onu korkutmaktır.” Maturidi, Kitabu’t-Tevhid, 172
Dünya tarihinin olguları, kuşaktan kuşağa değişmezler, ancak algıları kuşaktan kuşağa değişirler. Bunun için her kuşak insanlık tarihini yeniden yazmak ve yeniden yorumlamak zorundadır.
Bu sayımızda, yine şeytani güçlerin, Haçlıları ve yerli HAMAGA’ları kullanarak; Türklerin Atası unvanını sonuna kadar hak eden Ulu Önderin naçiz bedeninin ortadan kaldırılmasını irdeleyeceğim. Meselenin iyi anlaşılabilmesi için konuyu kısıtlı olarak ele alacağım. Şöyle ki; Burada Atatürk’ü anlatmaya kalksam, özet olarak bile olsa bunun mümkün olmadığını takdir edersiniz. Sadece şu hususları kısaca – özet olarak incelemeye çalışacağım; Ulu Önder, Şeytani güçlerin kendisine çok büyük kin ve düşmanlık içine girmeleri için neler yaptı? Bunu irdeleyeceğim. Ayrıca, yine özet olarak bedeninin nasıl ortadan kaldırıldığını ve de Ulu Önderi nasıl öldüremediklerini açıklamaya çalışacağım.
Eski ve yeni yıl, iki küçük kelime değil, içinde bir çok şeyi barındıran geniş ve büyük bir zaman dilimi.
Cenab-ı Allah’ın yarattığı kâinatta insanoğlu; en şerefli, en değerli varlıktır. İrade-i Külliye olgusundan bakıldığında, en değerli ve en şerefli varlığın, son derece âciz olduğunu görüyoruz. Bu sebeple insanoğlu, kendisinden daha güçlü gördüğü bir varlığa dayanmak ihtiyacındadır.
Rumların 56 yıl önce(1963) Kıbrıs Türk Alayı doktorlarından Binbaşı Nihat İlhan’ın eşi Mürüvvet Hanım, çocukları Murat, Kutsi ve Hakan’ı adadaki evlerinde şehit edilmişlerdi.
Bilim ve teknolojinin aklın sınırlarını zorladığı bir çağdayız. Bu gün teknolojinin insan hayatına sunduğu olağanüstü gelişmeleri yarım asır önce hayata veda etmiş bir insanın algılaması ve kabul etmesi hayal bile edilemez.
Bilim, gücü ve etkinliği görmezlikten gelinemeyecek kadar önemlidir. İnsanlığın tarihsel akışında, kültür ve uygarlıkların yaratılmasında etkin olan unsurların başında bilim vardır. Bugün bütün dünyayı etki çemberi altına alan çağdaş Batı Uygarlığı, ağırlıklı olarak “Batılı Bilim Paradigması” doğrultusunda, bu paradigmanın biçimlendirdiği bir insan ve evren tasavvuru çerçevesinde şekillenmiştir.
Mâzimizde neler yok ki… Bir koskoca mimarî var. Selçuklu’nun olsun, Osmanlı’nın olsun topraklarımıza serpiştirdiği abideler dost, düşman herkes tarafından hayranlıkla seyrediliyor.