Değerli okur: Aşağıda okuyacağınız gerçek bundan tam 37 yıl önce KKTC’de Anneler gününde yaşanmış bir olayı, ana yüreğinden taşan duyguları anlatır. Boşuna dememişler ‘’Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar’’ diye…
*Öğrendim ki... Gerektiğinde ‘ hayır ’ demeyi bilmeliyiz. Kırmadan, gücendirmeden... *Ulaşılamayacak kadar uzakta olanların takdir görmesi kolaydır.
“Gezi Olayları”, toplumun bütün kesimlerinin içinde yer aldığı ve ülkemizin bütün kentlerine (Bayburt ile Bingöl hariç) yayılan yakın tarihimizin en önemli ve em geniş katılımlı toplumsal hareketlerindendir. Toplumun çevre konusundaki duyarlılığının doruk noktasına çıktığı bu olaylara, devletin resmi açıklamasına göre 3,6 milyon kişi, resmi olmayan tahminlere göre 7,5 milyon kişi katıldı. Bu olaylar sırasında biri polis olmak üzere 8 kişi hayatını kaybetti, toplamda 10 bine yakın kişi yaralandı, yüzlerce kişi tutuklandı, bunlardan 120'den fazlası hakkında dava açıldı.
İnsanlık tarihinde salgın hastalıkların savaşlardan daha fazla tahripler yaptığını biliyoruz. Önceleri veba, kolera, verem gibi hastalıklar varken, son yüzyılda İnfluenza, Sars, Mers, Covid-19 virüs salgınlarını yaşadık. Bu salgınlarla ilgili şu bilgileri özetleyebiliriz.
En büyük zevkimiz kesip biçmek… “Bu kadındır, bu yavrudur.” demedik. Sonu gelmişti insanın… Lâkin Seni kulsuz bırakmak istemedik. Arif Nihat Asya
Güzel yaşamak sanat hakkıyla bilinmeli Martavalla olmuyor yüreğinde köz gerek Yürüdüğümüz yolun tozları silinmeli Maya temiz olmalı sinesinde öz gerek
Yazıma bütün Müslümanların bayramını kutlayarak başlamak istiyorum. Yüce Allah insanlara huzur, saadet, sevgi ve hoşgörü versin kimse kimseyi aldatmasın. Savaşlar bitsin, kavgalar bitsin, kimse kul hakkı yemesin, kimse kimseye üstünlük taslamasın.
Bu bölünme, bu paramparça olma kimin eseri? Nasıl bir bölünme, niçin? Ve kimlere yaradı?
Günümüzde insanların çoğu çok dar bir hayat sürdürdükleri için mutsuzdur. Tek boyutlu insanların çağında yaşıyoruz. Kendimizde bulduğumuz ilk yeteneğin üzerine atlıyoruz. O yeteneğimizi başka her şeyi ihmal etme ve dışlama pahasına aşırı bir şekilde büyütüyoruz. Çocuklar sporda başarı gösterdikleri zaman kendilerini tüm yürekleriyle bu spor yeteneğine adıyorlar. Sporu beslemeyen her şeyi ihmal ediyorlar.
“Bаyrаmlаr, milli ve dini duyguların, inançların, örf ve adetlerin uygulanıp sergilendiği, bir toplumda millet olmа şuurunun şekillendiği, kuvvetlendiği günlerdir.” Teknolojinin baş döndüren yenilikleri, insanoğlunu şaşırtmaya devam ederken, aynı zamanda O’na büyük kolaylıklar da sunmaktadır.
Oğuz Çetinoğlu: Her Ramazan ayında idrak etmekte olduğumuz o mübârek günlerin hikmetleri, faziletleri hakkında söyleşir, okuyucularımıza iletirdik. Bu yılki sohbetimiz, Ramazan gününe denk geldi. Klasik bir soru ile başlayayım: Oğuz Çetinoğlu: Her Ramazan ayında idrak etmekte olduğumuz o mübârek günlerin hikmetleri, faziletleri hakkında söyleşir, okuyucularımıza iletirdik. Bu yılki sohbetimiz, Ramazan gününe denk geldi. Klasik bir soru ile başlayayım:
Geçen hafta İstanbul’un göbeğinde Taksim’de altı Pakistanlının dört turisti fidye almak amacıyla kaçırmaları, karşı karşıya olduğumuz sığınmacılar sorunumuzu bir kere daha gündeme getirdi. Yakınlarının konuyu polise yansıtması üzerine turistler üç gün sonra kaçırıldıkları evde bulunup kurtarılıyorlar.
İnsanoğlunun hayatı inişli çıkışlıdır. Her gün her şey aynı minval üzere yürümez. Sürekli bir hareketlilik, dinamizm ve esneklik içerisinde yaşamaktadır. Söz konusu yaşamın içerisinde acısı da vardır tatlısı da. Acılar ve bedeller insanı olgunlaştırır, pişirir, tecrübe kazandırır ve geleceği daha iyi ve anlamlı kucaklamaya zemin hazırlar. Gerçekte hareketli hayat, olması gerekendir.
Başlık olarak kullandığım bu cümlenin Türk milliyetçileri için geniş anlamı; “ne Amerika ne Rusya ne Çin, her şey insanlık için” şeklindedir. Türk milliyetçileri saldırgan ırkçı düşünceyi kabilecilik anlayışının bir sonucu olarak görür, bu nedenle de ilkel bulur…
Dinimiz müsamaha dinidir. Bakmayın siz bazı kişilerin “Cennet Çavuşu “kesilmesine… Her şeyiyle apaçık ortadadır dinimiz. En güzel kapısının adı da müsamahadır. Hiç suiistimale ihtiyaç bırakmayacak kadar geniş bir müsamaha. Ramazan ayındayız, misali oruçtan verelim. Bir gün birisi geldi, büyük peygamberimizin huzuruna ve aralarında mealen şu konuşma geçti:
Türkiye Cumhuriyeti anayasasının 6. maddesi egemenliğin kayıtsız, şartsız millete ait olduğunu. Hiçbir şekilde devredilemeyeceğini emreder. Türk milleti hiçbir zaman esaret altında yaşamamıştır. Bunun için Atatürk; “Bağımsızlık Türk milletinin karakteridir” demiştir.
Ramazan ayının son günlerindeyiz. Ekonomik sıkıntılar iftar sofralarını vurmuş olsa da âdet haline gelmiş iftar davetleri de hız kesmeden devam ediyor. Etkili ve yetkililer, siyasi partiler, tuzu kuru olanlar gösterişli iftar sofraları ve seçkin davetlileriyle iftarlarını açıp Hakk’ın rızasını kazanacaklarını zannede dursunlar; bir kısım gönül insanları da fakir fukara ile iftar etmenin, onlara sıcak yemek götürmenin heyecanı içerisinde Hakk’ın rızasını kazanma gayretindeler. İşte bu sorumluluk düşüncesi ile hareket eden ve iftar sofralarına anlam katan gönüllü bir hizmet, yaklaşık 15 yıldan beri Aşağı Mumcu Camii tarafından hiç aksatılmadan yürütülmektedir.
“Binlerce kilit olsa, her kilit gök genişliğinde olsa, anahtar dişi gibi olan, iki üç tatlı söz, onların hepsini açar.” Mevlâna
Atalarımızdan bize gelen “Her öküz, bir çubukla sürülmez.” sözünün anlamı derindir. Her insanın kişiliği farklıdır, herkesle aynı söylemle iletişim kuramazsın. “İnsanlara anlayacakları şekilde konuşunuz. Anlamayacakları şeyleri onlara söylemeyiniz” der Hz. Ali ”
1918 yılının sonbaharı başlarken, emperyalist güçlerin ilk büyük hesaplaşması olan Birinci Cihan Savaşı’nı hangi tarafın kazandığı belli olmuştu; biz kaybeden taraftaydık. Müttefiklerimiz Almanya, Avusturya ve Bulgaristan’ın Eylül ayında mütareke yapmaları üzerine biz de bu maksatla birkaç kanaldan girişimler başlattık.