Son dönemde SMA denilen illet hastalıkla ilgili pek çok haber yapılır oldu. Özellikle TV’lerin ana haber bültenlerinde, yazılı basında, TV’lerde yapılan sağlık programlarında SMA illetiyle gün geçmiyor ki, bir habere rastlamayalım.
Yüzyıllar önce ata yurdundan yola çıkan ecdadımız, obalarıyla birlikte kadîm Türk Kültürünün gelenek ve görneklerini de Anadolu'ya taşıyarak yerleştikleri bu toprakları ana vatan yapmışlardı.
Termal deyince aklıma kocaman rengarenk ortancalar, ardından ormandaki dumanlı dere ve yağmurdan sonra duyulan o güzel koku geliyor. Çocuk hafızamda bunlar orayı rüyâ alemine çeviriyordu. Bunları yazarken gözüm yağan kara takıldı. Kar tipiye dönmüştü. Birden kahve saatimin geldiğini fark ettim. Canım kahve içmek istedi. Yalnız içmeyi sevmem aslında… Mutfağa yöneldim, tam o sırada kapı çalındı.
*Öğrendim ki... Süper güçler, kendi kültürlerini yaymaya ve yerleştirmeye çalışırken, bizim kendi kültürümüzü eritmeye, yok etmeye çalışmamız vatana - millete en ağır ihânettir.
Türk milletinin en büyük güç kaynağı ve varlığının yegâne güvencesi Millî birliktir . M illî birlik ve beraberlik, toplumun bütün bireylerini aynı amaç etrafında birleştiği değerler zinciridir . Milletin sahip olduğu, milli birlik ve egemenlik hakkı, milli iradenin tek ve asli sahibi aziz Türk milletidir...
Bir dönüm iki evlek falan. Ayağı toprağa basmalı.
Yani şirkette değişimlere ilk atlayan, yeni denenecekleri ilk deneyen hevesli kişi siz olun. Ve bu deneyimler hakkında farklı insanlarla konuşun.
İster Afrika’da, ister Asya’da, ister Avrupa’da, ister Güney Amerika’da olsun, dünyanın hiçbir ülkesinde, hayatı herkes için yaşanır kılacak, bir siyasal yönetim, yalnızca silahlı güçlere dayanarak, uzun yıllar varlığını koruyamaz. Devletlerin uzun ömürlü olmalarında ve kalıcı izler bırakmalarında, her zaman kolaylaştırmak zorlaştırmaktan, barış yapmak savaş yapmaktan, sevdirmek nefret ettirmekten daha önemli olmuştur.
Çok eski çağlardan beri tarih sahnesinde var olan Türklerin kurduğu devletlerin, ilmî, medeni ve kültürel alanlarda, sanatın her dalında meydana getirdikleri eserlerin yer aldığı kapsamlı bir tarih ve kültür atlasımızın olmayışı her bakımdan büyük bir eksiklikti. Şerafettin Yılmaz’ın Başkanı olduğu “Türk Kültürüne Hizmet Vakfı” nın konularında uzman elliden fazla bilim insanının katılımıyla hazırladığı, “Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’ncü yılına Armağan” başlığıyla sunduğu “TÜRK DEVLETLERİ TARİH VE KÜLTÜR ATLASI” bu önemli eksiğimizi tam anlamıyla telafi ediyor; büyük bir boşluğu dolduruyor.
İki kişinin aile olmak, birlikte yaşamak isteklerinin kanunlar önünde gerçekleşmesine evlilik deniyor.
Halk arasında bir söz vardır: “Halka verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı.” güzel ve anlamlı bir atasözümüzdür. Başkalarına verdiği öğütlere kendisi uymayan ve hatta tersini yapan kimseler için söylenir.
1930 - 1950 yılları arasında ve 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra; idare, hukuk, eğitim, maliye vb. gibi alanlarda da dilde büyük değişiklikler yapılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında; meclise-kamutay, milletvekiline- saylav, valiye- ilbay, kaymakama- ilçebay, maarif müdürüne- kültür direktörü denmeye başlanmıştı. Fakat bunlar benimsenmemiştir.
Türk dilinin korunması ile alâkalı ilk çalışmayı Kaşgarlı Mahmud ‘ Dîvânu Lugati’t-Türk ’ isimli eseri ile başlattı. 1072 yılında tamamladığı eserinde Türkçenin o dönemde en gelişmiş dil olduğu iddia edilen Arapçadan üstün ve zengin olduğunu belirtiyor ve ispat ediyordu.
‘’ An gelir yere göğe sığdıramazsın kendini… Düşüncelerin duygularına yenik düşer, uçar gidersin başka diyarlara…’’
• Yılda en az bir kez güneşin doğuşunu seyret. • İnsanların doğum günlerini hatırla. • Yaşlılarla özellikle nazik ve sabırlı ol.
Onur özel bir şirkette muhasebe müdürüydü. Hafta sonuyla birleşen bayram tatili ona güzel bir dinlenme fırsatı vermişti. Fakat işlerin yoğunluğundan rezervasyon yaptıramamıştı. Sonuçta birkaç arkadaşına tembihte bulunmuştu.
*Alim ile dost ol!* İlim bilir, İrfan bilir, Söz bilir, Öğrenirsin*
İzmir’e girdik. Anadolu Yunanlılardan temizlendi. Şimdi işin siyasi safhası başlayacak. Hemen mümkün olduğu kadar çabuk barış yapmamız lâzım. On beş seneden beri muharebe ediyoruz. Hele son dört sene, bütün Cihan Harbi’nde çektiklerimizi unutturacak kadar zordu. Memlekette, halkta, hepimizde hiç söylenmeyen bir tek arzu var: Barış…”
Rahim Cavadbeyli Güney Azerbaycan Türklerinden, 1 Temmuz 1976’da Tebriz’de dünyaya geliyor. Orta öğrenimini Tebriz’de tamamladıktan sonra Bakü’de Hukuk Fakültesi’nde okuyor; uluslararası hukuk dalında yüksek lisans yapıyor. Ardından Ankara’ya gelerek Gazi Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler dalında ikinci yüksek lisansını tamamlıyor. Halen Hacıbayram Üniversitesi‘nde uluslararası hukuk konusunda doktora yapıyor. Türk Dünyası, Ortadoğu, Güney Kafkasya ve İran konularında, Türkiye, Azerbaycan ve İran ilişkileri hakkında çok sayıda makaleleri ve kitapları var.
“Ne olursan ol, ama nefsinin öğretmeni, vicdanının öğrencisi ol.” der Platon. Nefis, vicdanın en yaramaz ve en tembel öğrencisidir. Nefsini daima bir öğretmen edasında terbiye et. Vicdanından daima bir şeyler öğren, vicdanını sesini dinle.