Aile, doğrudan insanın varlık yapısından kaynaklanan bir kurumdur. Her insan, tek başına, kadın da olsa, erkek de olsa, bir yönüyle eksik bir varlıktır. Bu insanın doğasından kaynaklanan bir durumdur.
15 Temmuz 2016 târihindeki menfur darbe teşebbüsünden sonra TBMM’nde kabul edilen Olağanüstü Hal Kanunu kapsamında yer alan Kanun Hükmünde Kararnâme çıkarma yetkisine dayanarak, T.C. Hükümeti, Ağustos 2016’da Türkiye Varlık Fonu A.Ş. (TVF) adı ile bir şirket kurulmasını kararlaştırdı.
Hem Battalgazi’nin hem de Saltık Baba’nın gerek ilimle gerekse kılıçla sürdürdükleri mücadelede müracaat ettikleri aslî kaynak, ilmin kapısı ve Zülfikâr’ın sahibi Hz. Ali’dir. İlim için o kapıdan girilir; kılıç elde yol, O’nun şehrinde yürünür.
Yakınlarda gazete ve televizyonlarda seksen yaşında, sağlıklı ve atletik bir çinliden haberdar olduk. Bizim birçok yaşlımız bu yaşta kendi öz bakımını dahi yapamazken adam mankenlik yapıyordu. İnsan ister istemez imreniyor. Peki, biz de manken dede gibi olabilir miyiz?
Dünyadaki en mutlu insanlar, bir misyon duygusuna sahip olan kimselerdir. Mutlu kişiler, doğru zamanda, doğru yerde ve doğru şeyi yapıyor olduklarına inanırlar.
15 Temmuz hain darbe kalkışması, öğrencilerimiz tarafından, demokratik bilincin, milli birliğin ve Türk milletinin iç ve dış egemenliğinin bir göstergesi olarak, Eğitim Fakültesinde, eğitim materyaline dönüştürüldü.
İnsanların mekânda yer değiştirmeleri sadece güncel bir hadise değildir. Ancak günümüzdeki hareketliliği geçmişten ayıran farklılıklar da söz konusudur.
Kur’an, 300’ü aşkın yerde “düşünmez misiniz?”, “ ibret almaz mısınız?” şeklindeki uyarılarla insanı düşünmeye davet etmekte ve “aklını kullanmayanların pislik içinde kalacakları”nı söylemektedir (10/100)..
İsviçre’nin Cenevre şehrinde yapılmakta olan görüşmelerde mühim meselelerin ele alındığı anlaşılıyor.
Sarı Saltık, dedesi Seyyid Battal Gazi’den geleneğin “ilim” ve “gaza” olmak üzere iki mirasını devralmıştır. Birincisi manevi mirastır ki bu ilimdir. İlim, ilahlarla mücadelenin en büyük silahıdır.
Amerikan kaynaklarına göre erişkinlerde hastaların %5’inde hatalı veya geç teşhis konulmaktadır ve buna bağlı ölümlerin kalp-damar hastalıkları, kanserden sonra en sık ölüm nedenidir.
“Kimseye zarar vermiyorum, istediğimi yaparım” sözünü genellikle yıkıcı davranışlarımızı haklı çıkarmak ve sorumluluktan kurtulmak için kullanırız.
İnsanlık tarihine baktığımızda, bilinen tarihin hemen her devrinde insanların niyet, umut, beklenti ve arzu ettikleri hayat tarzlarını yükledikleri hayaletler ya da kavramlar mevcut olmuştur. Bazen bu umut ve beklentiler hayâl olarak kalmış, bazen de mükemmeli her zaman aramakla birlikte yaşanabilmiştir.
Okullar yarıyıl tatiline girerken çocuklar en çok MEB’ nın “ ödev verilmemesi ” kararına sevinmişlerdir sanırım. Umarız bu karara, değerli öğretmenlerimiz de sevinerek uymuşlardır.
Damar duvarının iç ya da dış zarı hasarlandığı zaman bu hasarlı bölgenin tamiri için öncelikle trombosit dediğimiz küçük kan hücreleri buraya doğru göç ederek hem hasarlı yere yapışırlar hem de birbirlerine; bu ilk pıhtı tıkacı sayesinde o hasar bölgesindeki kanama kontrol altına alınır.
Doğu Türkistan, hâlen Çin işgali altında bulunan kadim Türk yurdudur. 5-10 sene öncesine kadar 1.820.000 Kilometrekarelik vatan toprağında 30.000.000 Müslüman Türk yaşıyordu.
Türk geleneğinde rüya, gelecek için yol gösteren bir rehber ve ülkünün müjdeleyicisidir. Destanlarımızda ülkü, evvela rüyada görülür; sonra da hakikate dönüşür. Davasını uykusunda bile devam ettiren bir anlayış söz konusudur.
Bu yazıda okuduğum kitabın özetini, anladığımı aktaracağım. Benim etkilendiğim güzel bir kitap sizin de okumanızı öneririm.
Tüm insanların, düşünürlerin, sanatçıların, bilim adamlarının yüzyıllar boyu aradıkları bir duygu ve bir yaşantı olan mutluluğun temeli, erdemli ve ölçülü olmaktır.
İnsan, başta kendisi ve çevresi olmak üzere, Tolstoy’un belirttiği gibi, evrenle ilişki kurmaktadır. Kurulan ilişki, eril ve dişil olmak üzere iki şekilde ortaya çıkabilir. Bunun sonucunda evren tasavvuruna ulaşılmaktadır.