Yeni Zelanda'nın Christchurch kentindeki iki camiye, Cuma namazı sırasında İskoç asıllı Avustralyalı bir teröristin yaptığı silahlı saldırıda masum 49 Müslüman şehit oldu, 48 Müslüman da yaralandı.
Katilin gerek manifestosunda gerekse silahlarının üzerine yazıp çizdiklerinden İslam ve Türklük nefreti yanında uzun zamandan beri özel eğitim aldığı ve uzunca hazırlık yaptığı anlaşılmaktadır. Olayın seyrinden katilin ve arkasındaki güçlerin dünyayı yeni bir çatışmanın içine atmak istedikleri de anlaşılmaktadır.
Katili, Türklük ve İslam düşmanlığını kışkırtan emperyalist Batılıları şiddetle kınıyoruz.
Şehitlere Cenab-ı Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Olayın Çanakkale Zaferimizin 3 gün öncesinde, arifesinde yapıldığı, Anzak çağrışımı, Avustralya-Yeni Zelanda’dan başlayan Çanakkale saldırısı ilişkileri düşünülünce ana hedefin Türkiye ve Türkler olduğu ortaya çıkmaktadır. Katilin elindeki yazdıklarına, AB Parlamentosunun aldığı Türkiye’nin üyeliğini askıya alma kararını da ekleyin lütfen! Türkiye’nin Avrupa’dan tümüyle; yalnız Avrupa’dan değil Anadolu’dan da tümüyle çıkartılmak istendiğini açıkça görürsünüz.
Avrupa’nın kesin niyetinin bu olduğunu yıllardan beri biz söylerken, bazıları şiddetle bize karşı çıkıyorlardı. Bunlar, kibarca(!) eksik akıllı veya yabancılarla özdeş ruhlu, içimizdekilerdi! Şimdi yüzleri kızarıyor mu, bilemem!
Bunların yanlış telkinleriyle bazı siyasetçiler tarihte yaşadıklarımızı ders kitaplarından çıkarttılar, evlatlarımızın geçmişi öğrenmesini engellediler. Fakat elin oğlu öyle yapmıyor.
Siz Atatürk’ün “Türk Tarih Tezi”ni inkâr ederseniz, biz Anadolu’ya 1071’de geldik derseniz elin oğlunun hevesini daha çok artırırsınız.
1071 Türklerin Anadolu’ya ilk değil, son gelişlerinin tarihidir. Dahası o kadar çok ki…
Avrupa’nın ortası İtalya’da Romalılardan önce Türkçe bir dil olan Etrüskçe’nin konuşulduğunu, oradaki ilk medeniyetin Türklerin bir kolu olan Etrüsklerin eseri olduğunu kendi evlatlarınıza öğretmelisiniz. Yetmez, bunu bütün dünyaya da haykırmalısınız.
Bu da yetmez!
Devletimizin çok ciddi eğitim programı olmalıdır.
Bu eğitim siyasi İslamcılıkla olmaz.
Devletin kendisinin dürüstçe uygulayacağı tasarruf tedbirleri yanında her alanda planlı üretim, üretim, yine üretim programları yapılmalıdır.
Uzun lafın kısası devlet adına oyalayıcı yalandan vazgeçilmelidir.
“Yerli ve Milli” sözü Türkçedeki anlamına göre kullanılmalıdır.
Yalnız silahı değil, hiçbir fabrikanızı yabancılara satmayacaksınız, sonucu içeride açlık, dışarıda teslimiyettir. Her ikisinin de anlamı ölümden başka ne olabilir ki?
Benim beka korkum böyle büyüyor!!!
***
Bugün sizlere 14 Mart Tıp Bayramından ve Çanakkale’den bahsedecektim.
14 Mart 1827 disiplinli ve araştırmacı tıp eğitiminin başladığı gündür.
14 Mart 1919 İstanbul’u işgal eden İngilizlere karşı ilk sivil milli direnişin Tıbbiyede yapıldığı gündür. Emperyalizme karşı bağımsızlık amaçlı ilk isyanımızdır. İngiliz askerlerini yarıp İstanbul Üniversitesinin (o zaman Darulfunun) iki kulesi arasında iki saatliğine de olsa Tıbbiyelilerin dev bir Türk bayrağını astıkları gündür. İngiliz komutanına bizim müzik-marşlarımızı dinlettikleri gündür.
Dört gün önce kutladığımız 100. Yılı kutlu olsun.
Mart ayında Türklük adına Batı’yı çıldırtan iki olay;
1) Çanakkale Deniz Zaferi’nin 104. Yılı,
2) Ergenekon’dan Çıkışımızın 4656. Yılı,
Yüce Türk Milleti’ne Kutlu Olsun.