Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Üç Aylar: Recep, Şaban ve Ramazan

Dün gece idrak ettiğimiz Regaip Kandili’nden sonra bu gün üç ayları idrak etmeye başlamış bulunuyoruz.  Üç ayların sizlere hayırlar getirmesini, sağlık ve huzur içerisinde sevdikleriniz ve sevenlerinizle birlikte yaşama imkânı vermesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Üç aylar aynı zamanda ramazan ayının müjdecisidir. Ramazan ayında 30 gün devam edecek olan oruç günlerinin başlangıcında, hassas bedenlerin rahatsızlık hissetmemesi için üç ayların ilk ikisinde, Recep ve Şaban aylarında nafile orucu tutulması tavsiye edilir. Buradaki ‘nafile’ kelimesi, ‘lüzumsuz, faydasız boşa gayret’ mânâsında değildir. Nâfile orucu da Cenâb-ı Allah nezdinde, makbul ibâdetlerdendir. Hem, geçmiş yıllardan kalan oruç borcu güne gün olarak ödenmiş olur hem de Ramazan orucuna hazırlık yapılmış olur.

O gün başlanan nafile orucu iftar saatine kadar tahammül edemeyip bozmak mecburiyetinde kalan hassas bünyeliler, ramazan dışında herhangi bir gün, bozmak mecburiyetinde kaldıkları oruç için bir gün oruç tutmak suretiyle, bozdukları orucu tutmuş olurlar. Nafile orucun sebepsiz de olsa bozulması, Ramazan orucunun bozulması gibi 61 gün oruç tutulmasını gerektirmez. Allah Subhânehu Teâlâ, kullarına kaldıramayacakları yükü yüklemez. Netice itibâriyle üç aylarda, özellikle Pazartesi ve Perşembe günleri tutulan nâfile ve kaza oruçları, Ramazan ayında tutulacak orucun antrenmanı gibidir.

Üç aylarda ayrıca şunlar yapılabilir:

-Fırsat buldukça Kur'ân-ı Kerîm okunabilir, okuyanlar huşû içerisinde dinlenir.

-Peygamber Efendimiz (sas)'e salât ü selâmlar getirilebilir.

-Kaza, nafile namazlar kılınabilir.

-Tefekkürde bulunulabilir; ‘Ben kimim, neden yaratıldım, nereden geldim, nereye gidiyorum, Allah'ın benden istekleri nelerdir’ gibi hususlar başta olmak üzere hayatî meselelerde derin düşüncelere girilebilir.

-İlmihal kitapları, büyük İslâm âlimlerinin hayatı hakkında kitaplar, İmam-ı Âzam Ebû Hanife, Mâtürîdî, Serahsî, Hoca Ahmed Yesevi gibi âlimlerin yazdıkları kitaplar okunabilir.

-Boş vakitlerde, koltukta rahat oturup, dîvanda ve yatakta sırt üstü yatıp, tasavvuf müziği dinlenebilir.

-Geçmişin muhasebe ve murakabesi yapılabilir. Yaşanan günün ve geleceğin plân ve programı hazırlanabilir.

-Günahlara samîmi olarak tevbe ve istiğfar edilir ve aynı hatâları tekrar etmemek için gayret sarfedilir. Günahlarından dolayı tevbe eden ve o günahları bir daha işlemeyenler, hiç günah işlememiş gibi tertemiz olurlar. Bu, Allah Zülcelal hazretlerinin biz kullarına büyük lütfudur.  

-Cenab-ı Allah’a kul olmanın yanında, O’nun yeryüzündeki halifesi / vekili olduğumuzu hatırlayıp sorumlu ve dikkatli davranmanın hazırlıkları yapılabilir.

-Sevdiklerimize, onları sevdiğimizi söyleyebiliriz.

-Kalbini kırdıklarımızın gönlünü alabiliriz, dargın olduklarımızla barışabiliriz, haksızlık yaptıklarımızla helalleşebiliriz.

-Aile fertlerimizden, akrabalarımızdan ve dostlarımızdan uzakla olanlar varsa, telefonla bile olsa, hal ve hatırlarını sorup, sağlıklı huzurlu günler dileyebiliriz.

-Küs ve dargın olanları barıştırma teşebbüsünde bulunulabilir.

-Kendimiz için ve isim zikrederek sevdiklerimiz için dualar edebiliriz.

-Fakir, kimsesiz, öksüz, yetim, hasta, sakat, yaşlı olanlar ziyaret edilebilir. Onlar sevgi, şefkat, hürmet, hediye ve sadakalarla mutlu edilebilir.

-Dînî meselelerin konuşulduğu sohbet toplantıları düzenlenebilir. Bu maksatla yapılan toplantılara gidilebilir.

-Hasta ve kabir ziyâretleri yapılabilir.

-İyiye, güzele, doğruya ve faydalıya yönelik her ne varsa, az veya çok demeden akla gelen her şey yapılabilir.

-Kendimizi de mükâfatlandırmayı ihmal etmemeliyiz. Herhangi bir zararlı alışkanlığımızı bırakmak, beğenmediğimiz bir huyumuzu terk etmek teşebbüsünde bulunulabilir.                                                                       

-Spora, yürüyüşe, daha az yemeye, daha çok aktif olmaya karar verilebilir.

-Ve akla gelebilecek bütün faydalı düşünceler prensip edinilebilir.