Ülkeyi, 2002’den beri aynı zihniyet yönetmekte. Geldiğimiz noktada endişelerimiz, her geçen gün biraz daha artmakta ve derinleşmektedir. İçeride, devlet kurumları; başta emir komuta birliği parçalanan, askeri okulları kapatılan, hastaneleri ve beyin kadroları dağıtılan ordumuz olmak üzere, bağımsız ve tarafsız yargı, millî eğitim, ekonomi gibi temel yapılar gücünü kaybederek tanınmaz hale geldi. Dışarıda, ilişkilerimizi dostça ve normal bir şekilde yürüttüğümüz ülke, neredeyse kalmadı.
Dünyaya nizam vereceğiz derken, kuşatıldık, borç batağında ölçüsüz kaldık. Bu zihniyetin ifadesiyle şimdi “beka”, yani varlık yokluk sorunuyla karşı karşıya kaldık.
R.T. Erdoğan görüşlerini açık seçik olarak 2013 yılında ortaya koymuştu. Kanal D’de canlı yayınlanan bir TV programında “2023 yılında eyalet sistemine geçebiliriz” diyerek; “Güçlü ülkelerde Eyalet endişesi olmaz… Osmanlı’da Kürdistan Eyaleti vardı… Güçlü bir Türkiye eyalet sisteminden korkmamalıdır…” demişti.
Şimdi ise eyalet isteyenler kuzey Irak’a gitsin diyor.
Yakında seçim var. Vatansever Türkler avanak ne de olsa! Güzel bir lafa hemen oy verirler!
Başkanlık sistemine de oy vermediler mi?
Türkiye 16 Nisan’da “uçacak” demişlerdi. Türkiye zirveye uçacaktı, domates kuyruğuna takıldı, olduğu yere çakıldı. Bin kişi maden işçisi olarak alınacakken, 35.770 kişi müracaat ediyor. Milletin yaşama hayalleri uçuyor, gören yok! İşsizlik madenden daha karanlık! İnsanımıza reva görülen bu! Sarayda ışık çok, demek ki (orada) başka dünya var!
İleri demokrasiye geçilecekti..!
Bu ne demekse? Kimse tarifini yapamamıştı ama oy istediler.
Daha dört gün önce Uluslararası “Hukukun Üstünlüğü Endeksi” tespit edildi, sıralama yapıldı.
Türkiye 126 ülke arasında 109'uncu sırada kaldı.
Hükümetin Gücünün Sınırlandırılmasında Danimarka 1., Türkiye 126. sırada;
Temel Haklar konusunda Finlandiya 1., Türkiye 122. sırada;
Kişilerin Can ve Mal güvenliği sıralamasında Singapur 1., Türkiye 96. sırada;
Hukuki ve İdari Düzenlemelerin Uygulanması konusunda Danimarka 1., Türkiye ise 106. sırada kaldı.
Demek ki ileri demokrasiye bunun için geçilmiş!
Kimin hangi sözüne inanılacak? Her gün sözleri değişiyor!
Yakında mahalli seçim var. Vatandaşa söyleyecek sözü olmayanlar, sadece başkalarına hakaret ediyorlar. Kendileri hiçbir proje öne süremiyorlar. Böylece, temiz siyasetçilerin projelerini anlatıp milletin görüşünü almalarını önlemiş oluyorlar.
16 yılda üzerinde en çok kafa yorulup düzeltilen işler atama yönetmeliği ile ihale yönetmeliği olunca…
Dünyanın en fakir, en adaletsiz, insanlarının üçte ikisi asgari ücret veya altında aç yaşayan devletlerinden biri olunca…ne anlatacaklar ki?
Demokrasi az çok biliniyor ama herhalde bu durumda ileri demokrasi yalan, iftira, hakaret, bağırma, çağırma, soru soran vatandaşı azarlamak demek oluyor! Kim bilir?
Türkiye bu değildi!
Süratle fabrika ayarlarına dönmelidir.
İşin en önemli yanı ise bu durumu açıkça gören insanımızın kendisine doğrudan bir şey olmadıkça gördüğü her şeyi normal karşılamasıdır.
İşte, insanı en çok ürküten konu budur.
Millet olma şuurunun, aynı milletin evladı olma şuurunun nerede kaldığı veya ne durumda olduğu!
Düşündükçe insanı korku sarıyor!
BEKA ADINA!!!