وَلَقَدْ اٰتَيْنَا دَاوُ۫دَ مِنَّا فَضْلًاۜ يَا جِبَالُ اَوِّب۪ي مَعَهُ وَالطَّيْرَۚ وَاَلَنَّا لَهُ الْحَد۪يدَۙ ﴿10﴾ اَنِ اعْمَلْ سَابِغَاتٍ وَقَدِّرْ فِي السَّرْدِ وَاعْمَلُوا صَالِحًاۜ اِنّ۪ي بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرٌ ﴿11﴾
34/10 Andolsun, Dâvûd’a tarafımızdan bir üstünlük verdik.
“- Ey dağlar! Yankılanarak onunla beraber Allah’ı tesbih edin, siz de ey kuşlar, öterek onunla beraber tesbih edin, zikredin.” dedik. Onun için demiri yumuşattık.
34/11 “- Bütün bedeni koruyacak geniş ve uzun zırhlar imal et. Zırh parçalarını ve halkalarını üretirken, birbirine eklerken, plana, ölçüye, hesaba riayet et, zırh imalâtındaki çalışma süreni de belirleyecek bir program yap” dedik.
“- Siz de ey Muhammed ümmeti, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirin, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin ürünün bollaşmasını sağlayın, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olun, cârî kalıcı hayırlar, sâlih ameller işleyin. Ben sizin yaptıklarınızı biliyor, görüyor, takip ediyorum.”
Önceki kitaplardaki ayetler, hükümler Kur’anda zikrediliyorsa, ibka edildiği açıkça belirtiliyor demektir ki o hükümlerle müslümanlar da mükelleftir. O hükümlerin Kur’anda zikredilmesi ibka edildiğinin açık delilidir. Biz burada daha çok 11. Ayetin üzerinde duracağız. Dağların ve kuşların Davud a.s. ile kuşların zikrini ve demirin yumuşatılmasını daha sonra iki ayrı konu başlığı yapacağız. 11. Ayetin kimlerle ilgili olduğunu göstermek bakımında 10. Ayeti yazdık.
Amel kelimesi emir şeklinde kullanılmış burada. Amel maksatlı ve şuurlu bir fiil, bir davranıştır. Mutlak manada fiil ve davranışlar feale ile Kur’anda ifade ediliyor. Sanatlı, oyunlu, tiyatrolu, düzenbazlıklı, hileli fiil ve davranışlar da sanea ile ifade ediliyor. Bir makalede de bu üç fiili genişçe anlatmaya çalışırız inşallah.
Sâbigât bütün bedeni koruyan geniş ve uzun zırhlar manasındadır. Bu ayetteki ikinci cümlenin iki manası var. Birisi, belki de birincisi: zırh imalatı da dahil kendine bir plan yap demektir. Parçalardan oluşan zırhları imal ederken, birbirine eklerken projeye, ölçüye, hesaba riayet et demektir. Hz. Davud a.s. hem demirci ustası, hem komutan, hem devlet başkanı, hem de peygamber bir zat idi. Kendi emeği ile, alın teriyle geçinirdi. İlk iki cümlede muhatap tekilken 3. cümlede çoğula hitap ediliyor. Emirlerin, tekilken birinci muhatabı Davud Peygamberken, Kur’anı okuyan her Müslüman hakkında da bu emir geçerlidir. Zaten 3. cümlenin başındaki çoğula emir bütün müslümanlaradır. Çünkü Kur’anın birinci derecede muhatabı müslümanlardır. Üçüncü cümlede salih amelden bahsediliyor. Salih amel İslam esaslarını yaşamaktır. Salih amel İslami düzeni şer’i şerifi hayata geçirmektir. Salih amel barış içinde bilinçli, planlı, meşru, faydalı çalışarak nimetin ürünün bollaşmasını sağlamaktır. Salih amel haksızlar ve yanlış yapanlar karşısında haklı çıkışlar yaparak düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olmaktır. Salih amel hem günlük hayatın dönüşünü sağlayan hayırlar yapmak, hem gelecek nesillere hayırlı eserler bırakmaktır. Herkes her salih amelle mükellef değildir. Herkes gücünün yettiği, çapına göre salih amelle mükelleftir. Kur’an Müslümanları gücünün yettiği salih amellerle, yani salih amellerin bir kısmıyla mükellef tutmuştur. Yeryüzüne salih amel işleyen kulların hakim olacağının da hatırda tutulmasını isteyerek, salih amelin önemini anlatmıştır.
24/55 Allah, içinizden imanda kemale erip hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenleri, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanları, yerinde, haklı çı-kışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanları, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenleri, kesinlikle başkalarının yerine geçirip yeryüzüne sahip ve hâkim kılacağını, onlardan öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi, sahip ve hâkim kılaca-ğını; kendilerine lâyık görerek beğenip seçtiği dinlerini, şeriatlarını, medeniyetlerini, İslâm'ı yeryüzüne yerleştirip, kök saldıracağını, kuvvetlendireceğini; güçlü ve itibarlı hale, iktidara getireceğini; korkularının ardından emniyet ve güven sağlayacağını onlara va’detti.
Onlar beni ilâh tanırlar, candan müslümanlar olarak bana bağlanırlar, saygıyla bana kulluk ve ibadet ederler. İlâhlığımda, otoritemde, mülkümde, tasarruflarımda bana kanunlarımın üzerinde câri olduğu hiçbir varlığı ortak koşmazlar, gizli şirke düşmezler, başka otoriteler kabul etmezler. Kimler bundan sonra, inkâr eder, küfre saplanır, bu nimetlere nankörlük ederse, işte onlar doğru ve mantıklı düşünmenin, hak dinin dışına çıkan âsilerin, fasıkların, bozguncuların, günahkârların, ta kendileridir.
21/105 Andolsun ki, Levh-i Mahfuz’dan, Allah’ın vahyettiği kutsal kitaplardan sonra Zebûr’da da, yeryüzüne, kutsal topraklara, ebedî Cennet yurduna, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçiren, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayan, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olan, cârî-kalıcı hayırlar - sâlih ameller işleyen, kesinlikle benim şeriatıma bağlanan, bana boyun eğen sâlih kullarımın vâris olacağını yazmıştık.
4/124 Erkek olsun, kadın olsun, kimler de mü'min olarak gevşekliği bırakıp, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarından, İslâmî düzenden sorumlu olduğu kısmını hayata geçirirler, iş barışı içinde, bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak, nimetin-ürünün kendisini ilgilendiren alanda bollaşmasını sağlarlar, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olurlar, cârî-kalıcı hayırlardan-sâlih amellerden imkânları dahilindekileri işlerlerse, işte onlar cennete girerler. Hurma çekirdeğinin üzerindeki minnacık oyuğu dolduracak kadar bile haksızlığa uğratılmazlar."
Merhum Prof. Dr. Hamidullah Hocanın el Vesaikussiyasiyyesini okursanız Hz. Peygamber s.a. in şehir planlarını yaptırdığını, yolların üç yüklü devenin yan yana geçebilecek genişlikte olması gerektiği ve planda cami yerleri ayrılması şeklinde emirlerini okursunuz. Benim Sünnetin Anlaşılmasına Doğru üç ciltlik hadis kitabımın 3. Cildinin son 3 bölümünde bu bilgiler mevcuttur.
İbn Haldun: Su suya benzer. Tarihte bir defa dünyaya hakim olan mutlaka gene hakim olacaktır, diyor. Peygamberimizin, Medine’de hendek kazarken külüngün kayalardan çıkardığı kıvılcımlarla Kayserin ve Kisranın saraylarını aydınlattığını gösteren Allah’ın, Ehli salibin paramızla, ekonomimizle oynayarak devletimizle oynamak istedikleri bir dönemde ey aziz milletim, önünün açık olması, tekrar hakim olacağın günleri hep beraber Allah’ın bize göstermesi duasıyla.