Kaliteli yaşamın en önemli unsurlarından birisi de, hayatın birkaç yönüne değil, tüm yönlerine odaklanmasıdır. Geçmişine, geleceğine ve en önemlisi de bu gününe bakmasıdır. Bir ev yapılırken; güneşine, yağmuruna, fırtınasına, hortumuna, sıcağına, soğuğuna, karına, kışına, baharına, yazına, ustasına – acemisine, nemine, depremine, heyelanına, etc. Velhasıl etkileyen ve gelecekte etkileyecek olan tüm unsurlar dikkatle analiz edilmelidir.
İnsanoğlunda şöyle bir adet var: Bir üretimi yaptığı zaman ilahi nihaye – ömür boyu dayanacak ve hizmet etmeye devam edecek zannediyor. Halbuki her bir canlının olduğu gibi her bir cansız ürünün de, hizmet etme süresi var.
Dişlerime 2001 yılında üç tane implant yaptırmıştım. Doktorum bana uygulanan maddeler için hiçbir süre belirtmemişti. 15 yıl sonra implantlarım kendilerini bıraktı. Yani yapıştırıcının ekonomik ömrü sona ermişti. Öyle bir beklentim olmadığı için de, iki tanesinin düştüğünü fark etmedim ve kaybettim. 20 liralık iş, çıktı 1000 liraya. Üçüncüyü kaybeder miyim, anında yakaladım. Çünkü onun da düşeceği belli idi.
Müteahhitler inşaatları yaparken, çevre duvarları dahil cillop gibi yaparlar. Bahçelerinin ağaçlarını da dikip iskan alırlar. Ama asla o duvarlar bir daha kontrol edilmez. Halbuki çevre duvarlarının ekonomik ömrü, düzüne yamacına, yağmuruna kışına, çimentosuna kumuna, ustasına çırağına, karına boranına, kasırgasına hortumuna, vb. gibi sayısız faktöre göre değişiklik gösterir.
Ne yazık ki, bizde yapılan bir işin takibi ve izlenmesi ciddiye alınmamaktadır. Çatıya tenekeleri veya sacları yaptırdın. Hangi tutturucuyu, kaç cm.lik çiviyi kullandın? Tutturduğun malzeme demirden mi köpükten mi? Hortum veya fırtına apansız geldiği zaman, can ve mal kayıpları ile birlikte akıllanıp akıllanmadığımızı bilemiyorum. Bilen varsa söylesin.
Belediyelerden il veya ilçelerindeki ağaçları kaç km. hızla esen fırtınanın yıkacağına dair bir çalışma yapıp, muhtemel facia adayı olan ağaçların gerekçesini anlatarak kestiklerini gören ve duyan var mı? Onu bırakın yol çalışmalarında kapatılmayan rogarlara düşen bir çok çocuk, yaşlı, inek, kedi, köpek haberlerini her gün haberlerde izliyoruz.
Motorcular ses getirir bir biçimde bağırmaya başladılar. “Yol bariyerleri düştüğümüz zaman bizi jiletle keser gibi doğruyorlar. Motor dostu bariyer istiyoruz diye”. Peki bu katil bariyerler yapılırken, yolların en önemli ortaklarından olan motorculara neden sorulmadı? Hadi sormadınız, motorcuların isyanını ve birçok can kaybını izlerken, neden yaptığınız işi takip edip izlemediniz?
Bir ev veya fabrika yapılırken o günkü şartlara göre standart elektrik tesisatı döşeniyor ve bir daha asla takip ve izleme yapılmıyor. Ta ki elektrik kontağından yangın çıkıncaya kadar. Neden günde en az iki fabrikamız ve onlarca evimiz yanıyor?
Çocuklarımızı okumaya başka büyük bir kente gönderiyoruz. Arkadaşları kimdir? Harcaması nasıldır? Derslerine çalışması yeterli midir? Sigara -alkol-uyuşturucuya başlamış mıdır? Takip ve yeterli izlemede bulunuyor muyuz?
Ne garip bir dünyada yaşıyoruz ki, daha oturulabilir sapasağlam evler kentsel dönüşümün tatlı karına kurban giderken, tatlı kar veremeyen nice ekonomik ömrünü tamamlamış ve sahibinin katili olmaya hazırlanan evleri, ne muhtarlar, ne belediyeler, ne de evin sahibi takip ve izlemeye alıyor.
Sapasağlam ve sağlıklı ağaç doğramaları vaktinden önce çatır çatır kırdırıp kanserojen, plastik kapı ve pencerelere değiştiriyoruz. Ama duvarın içinde görünmediğinden mi bilmem, komple eskiyen elektrik tesisatını, ev yanmadan değiştiren hiçbir kimseyi görmedim.
Çocuğunu parka götüren bir anne, eline örgüsünü alıp belediye bankına oturarak, çocuğunu “saldım çayıra Mevlam kayıra” derse; soluğu en yakın acilde alabilir Allah korusun.
Bir doktor ameliyat ettiği bir hastasını taburcu ettikten sonra da yeterince takip ve izleme içerisinde olmazsa eğer, sonradan çevreden, hasta ve yakınlarının hatasından kapılan bir enfeksiyon, işi çıkmaza sokabilir. Hele hele bir de hasta bu doktor beceremedi bu işi düşüncesine kapılırsa, sorunlar amip gibi hızla çoğalır.
Öğretmenlerimiz, öğrencilerine verdiği çalışma konusu veya proje ödevlerini sürekli, etkin ve verimli bir şekilde izlemelidirler. Aynı sürede bir öğrenci süper lüks bir proje getirdi. Fazlaca masraflı olan bu proje öğretmenden oluru aldı. Ama daha uyduruk ve çok az parayla diğer bir öğrenci tarafından yapılan proje öğretmeni çıldırttı. Attığı fırçanın haddi hesabı yok. Halbuki bir öğretmen yavrularının her şeyini izlemeli, ailesini, öksüzlüğünü, tencerisini, pazarını, mutluluğunu, huzurunu, bütçesini, vb.
Einstein’in ilk okul öğretmeni gibi; “bunu okuldan alın, bu çocuk geri zekalı” dememeli. Ailesiyle birlikte el ele sinerji ve enerji oluşturmalıydı. Maalesef, her öğretmen hakkıyla öğretmen olamayabiliyor. Tabi bu arada Einstein’in annesinin mektubu oğluna okurken üstün zekasını da alkışlamadan geçmemeliyiz.
Selam, sevgi ve dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.