Dr. Zülfikar ÖZKAN

Avukat - Yazar - NLP Trainer

zulfikarozkan@hotmail.com

Başkalarıyla Doluysanız, Boşsunuz Demektir!


İnsan mutsuzluğu da mutluluğu da kendi içinden üretir. İnsanın kendi içinde ürettiği kargaşa dış dünyadaki gerçek tehlikelerden çok daha ürkütücüdür.
Yumurta içeriden kırılırsa hayat başlar, eğer yumurta dışarıdan kırılırsa hayat sona erer. Tüm başarılı değişimler içeriden dışarıya doğru hareket eder. İçerden gelen hareket, her zaman dışardan gelenlerden güçlüdür.
La Fontaine masalı;
Bir çiftçi, ölümünün yaklaştığını anlayınca üç oğlunu yatağının başına toplamış ve onlara şöyle seslenmiş:
“ Şu büyük tarlamızı sakın satmayın. O tarlada toprağın altına hazine gömülü, ancak nerede gömülü olduğunu tam olarak bilemiyorum.”
Baba bir müddet sonra ölür ve çocukları hazineyi bulmak için toprağı heyecanla kazmaya başlarlar. Her geçen gün kazmaya ve tarlayı sürmeye devam ederler, fakat hazineyi bir türlü bulamazlar. Hazır kazmışken tarlaya bir şeyler ekmeye karar verirler. Bu ekimin sonucunda tarla o yıl hazine değerinde ürün verir.
Çocuklar babaların mesajını sonradan anlarlar.
Hazine hayaliyle yürekten çalışmanın, ödülünü tarla verir. Asıl hazine de, bu dersin kendisidir.
Evet,  en büyük hazine insanın kendisidir.
Güzel ve kalıcı değişimler içten dışa doğrudur. Güzellikler önce insanın içinden başlar.
İnsanlar dış referanslı ve iç referanslı olarak ikiye ayrılır.
İç referans ise olmak temellidir. İçimizdeki bilgeliğe ve özümüze dayanır. İçsel güç bizim ruhsal temelimizdir. İçsel güç temelli olduğumuz zaman yargılamadan yaşarız.
İç referans, “olmak “ temelli yaşamaktır. “Olmak”, “sahip olmak”ın karşıtıdır. Olmak temelli yaşayan kimse, hiçbir şeye egemen olmaya çalışmaz. Her şeye kendi bütünlüğü, hayatı ve gelişimi içinde sever. Kendini yeniler. Olmak, kişinin var olan özelliklerini ve insanı zenginliklerini değerlendirerek, onları değiştirmesi demektir. İnsanda doğuştan getirilen en derin istek olmak eğilimlidir. Aktif olmak, başka insanlara ilgi duymak ve benlik kafesinin kapılarını açmak olmak eğilimlidir.
Olmak ilkesi, yalnızca burada ve şimdi vardır. Geçmişte veya gelecekte değil... Sahip olmakta ise insan geçmişte biriktirdiklerini düşünür. Geçmişi düşünür ve o anki duygularını hatırlamaya çalışarak yeniden duygulanmaya başlar ( Erich Fromm, Sahip Olmak Yada Olmak, 1982, s. 200)..
Dış referansta her şeye kontrol etmek isteriz. Dışardan bir güce ihtiyaç duyarız. Onaylanma ihtiyacı içinde oluruz. Bu süreç korku ve ego temellidir. Bir şeylere sahipsek yaşamanın keyfini çıkarabiliriz. Unvan, iş para gittiğinde güç de biter. Bu durumda her şeyi yargılama eğiliminde oluruz.
Yargılamak her şeyi iyi-kötü, doğru-yanlış şeklinde değerlendirmektir. Bu değerlendirmeler iç dünyamızda çalkantılar oluşturur. Enerji akışımızı bozar ve mutsuzluk doğurur.