İnsanlık büyük bir tekâmül baskısı altında bulunmaktadır. Tekâmül, insan ırkı olarak varlığımızı sürdürmenin en önemli yollarından biridir. İnsanlık olarak gelişmek, olgunlaşmak, ilerlemek zorundayız.
Hayatın amacı, her bireyin tekâmülüdür. Tek başına yapılan bir yolculuk olan tekâmül, evrensel bir yasadır.
Bütün yaratılanlar tekâmül eder. Bütün insanlar, bütün cisimler, bütün olaylar, kısaca bütün yaratılanlar değişir, başkalaşır, çeşitli hallere girerek gelişir. İnsanlıkta her zaman bir ilerleyiş ve gelişme vardır. Bu durum tekâmül yasasının gereğidir. Hayatın her alanında karışıklık değil, bir düzen vardır.
Dün yaptığımız iş bize hala çok iyi görünüyorsa, bugün yeterli değiliz demektir. Daha iyi olmaya çalışmayan iyi olarak da kalamaz.
Bu tekâmül sancısı, yakın ilişkilerimizi etkilemektedir. Şu anda erkekler ile kadınlar arasında derin kriz hali yaşanmaktadır.
Bugün dünyamızda tekâmül sürecinin hakkını veremeyen, milyonlarca insan yalnız veya eşleri olmadan çocuklarıyla birlikte yaşamaktadır. İnsanların çoğu birbirleriyle yakın ilişki kuramamaktadır. Çoğu zamanda geçmiş ilişkilerin acısını tekrarlayıp durmaktadırlar. Günümüzde depresyon had safhaya ulaşmıştır. Bunun sebebi kişinin, sürekli kendini geliştirip, kendini işe yarar konuma getirememesidir.
Yaşanan krizlerden de korkmamak gerekir. Çünkü kriz sadece tehlikeyi değil, fırsatı da temsil eder. İlişkilerden kaçınıp yalnızlığı tercih etmek yerine, krizlerin içindeki saklı fırsatı aramalıyız.
Her krizin içindeki saklı fırsat, içinde bulunulan durumun tüm olgularını tam olarak kabul edip tasdik edene kadar ortaya çıkmaz. Bu olguları inkar ettiğimiz ve onlardan kaçtığımız sürece fırsat penceresi açılmaz. Böylece biz o krizin içinde kapana kısıtlı halde kalırız. Bu durum her geçen gün de kötüye gider. Olayları doğuran sebepleri iyi anlamalıyız.
Bu sancıların amacının bizi bilinçlendirmek olduğunu kabul edersek, kurtuluş yoluna girmişiz demektir. Çünkü bu süreçte yüksek bilince doğru yol almaya başlamış oluruz.
Mesela pek çok insanın yaptığı gibi, ideal bir eş peşinden koşarak mutlu olamayız. Mutluluğun yolu ideal eş olmaya çalışmaktan ve kendi üzerinde çalışmaktan geçer.
Egoyu işin içine sokmamamız yani kimseyi suçlamadan, yargılamadan ve karşı tarafı haksız çıkarmaya çalışmadan, gelişmemizi sürdürmemiz en etkili yoldur. Zamanımızı ve enerjimizi en akıllıca kullanmalıyız.
Tepkili ve yargılayıcı olmak yerine, bilinçli olmaya ve olan biteni anlamaya çalışmalıyız.
Hissettiğimiz şeyi, başkalarını suçlamadan ifade etmeyi öğrenmeliyiz. Karşımızdaki insanları özellikle eşimizi açık, savunmasız biçimde dinlemeyi öğrenmeliyiz.
Suçlama, savunma ve saldırma egoyu güçlendirir ve egonun ihtiyaçlarını karşılar. Şişik ego ile sorunların üstesinden gelemeyiz.
Unutmayalım ego, ayrılık duygusunu güçlendirir. Bu durum da bizi sorunlara, çatışmaya ve düşman kazanmaya yaklaştırır, tekâmül yolculuğundan uzaklaştırır.