C. Yakup ŞİMŞEK

Eğitimci, redaktör

C.Yakup_Simsek@hotmail.com

Türkçem Dile Gelse Ne Der

Dili ağırlaşan Türkçe bir gün ağız dil vermez olacak. 

Ana dilimizin derdine dermân olmazsak -maazallah- dili boğazına akacak. 

Yıllardan beri anlata anlata dilimde tüy bitti. 

Her şeye rağmen, devam... 

Çünkü bu benim dâvâm. 

Gerçi "Dilden gelen elden gelse her fukarâ pâdişâh olur." demişler, bilirim. 

Lâkin şunu da bilirim:  

"Dile gelen, ele gelir..." 

*** 

Türkçemiz yediği bunca ağır darbeden ve beyninde süren arbededen dolayı bir gün dile gelse ne derdi?.. 

"Beni niçin asıl sâhibimden, yâni beni ben yapan milletimden kopardınız?" diye başlardı söze, muhtemelen. 

***

"Yüzlerce, binlerce yıldır milyonlarca, milyarlarca insanın dilinde ve elinde nesilden nesile geldim. Onların irâdesi, ifâdesi ve müsaadesiyle şekillenip dillendim. Tâ ki 1930'lara kadar... Bu yıllardan îtibâren, hâkim gücün emir-kumanda zincirine bağlandım..."

***

“Asırlar boyunca,  Orta Asya'dan yürüyüp Afrika ve Avrupa’ya yayılıp coşarak, koşarak; kıvrak, şakrak bir kısrak gibi geliştim. Anadolu'da Yûnus soylu, suna boylu, derviş huylu bir güzel olmuştum. 
1930'lardan îtibâren duldasız, gıdâsız, edâsız ve sedâsız bırakıldım.”

***

"Yedi sekiz asırdan beri benim zengin terkîbime karışan, varlık sırrıma erişen, benliğime yerleşen, köklerimle birleşen, sonra göğerip fidan olan, çınar gibi gürleşen binlerce kelimem vardı. Osmanlı yıkılır yıkılmaz yeni devletin karârı, TDK'nın ısrârı ve Agopların ızrârıyla bu çınarlar, benim toprağımdan koparıldı, kökünden söküldü..." 

*** 

"Gövdeme balta vuruldu, dallarım kırıldı, yapraklarım yeni dil rüzgârıyla savruldu..." 

***

"Asıl sâhibinden kaanunsuz ve uygunsuz olarak, cebren ve hîleyle alınıp birtakım politikacı ve müteahhitlerin ihtirasları için dozer paletleri altında çiğnenmiş güzelim bir bahçe gibi talan ve târumâr edildim..." 

*** 

"Dil Darbesi mahsûlü, Fransız pardösülü, Osmanlıya küsülü, öz Türkçe tütsülü, dil mikrobu kapsülü; Türkçe foyalı, Avrupa iğne oyalı ve kara boyalı kelimeler vücûduma zorla zerk edildi. Böylece kimyam bozuldu ve zehirlendim, kirlendim..." 

*** 

“Bir dilde 700 yılda ancak görülebilecek değişmeyi ben 70 yılda yaşamak zorunda kaldım. Nitekim 1930'lardan beri Türkiye'de her neslin elinde ve dilinde kılıktan kılığa girdim.”

***

"Öyle nesiller yetiştirildi ki onlar  benim 90 yıl önceki hâlimi İngilizceden bile daha yabancı buluyorlar..." 

*** 

"Kelimelerimle berâber edebî eserlerim de ölüme mahkûm edildi... Binlerce cilt kitap bugünkü nesil için birer ölü, tozlu sayfalarda örtülü, kapıları sürgülü ve türbede gömülü hâldedir." 

*** 

"Çoğunuz eski sağlıklı ve dinç hâlimi bilmediğiniz için şu an beni iyi sanıyorsunuz. Hâlbuki şimdi ben, geçmişini nerdeyse hiç hatırlamayan bir Alzheimer hastasıyım... " 

*** 

"Beni bugünkü afyonlu, operasyonlu, hormonlu, şarbonlu ve radyasyonlu hâle düşüren TDK’dan ve o devrin siyâsetçilerinden dâvâcıyım." 

*** 

"Ey milletim, aslında kendimden çok size üzülüyorum. Çünkü bende yapılan sun'î, ânî, şeytânî ve yabânî değişiklik sizin beyin faâliyetlerinizde az çok yavaşlama, aksama, durma, tıkanma ve zorlanmalara yol açtı. Düşünme-konuşma; dinleme-anlama; okuma-anlama arasındaki yollar şimdi sizin için dolaşık, çapraşık, karışık bir hâlde. Beyindeki aksamalar, vücûdun diğer uzuvlarındaki hastalıklardan daha vahimdir. Sağlıklı düşünememek, hep yarım yamalak anlayıp yalan yanlış anlatmak, insan zihnini dâimâ daraltır, ruh sağlığını sürekli tehdîd eder..."

***

“Yeni kelimeleri niçin kabûl etmeyeceğim ki? Ama gerçekten yeni olmalı. Bende eskiden beri zâten var olan kelimelerin yerine zorla konmuş kelimeler yeni değildir. Nitekim beni bu kelimeler bozdu...”

***

“Artık pek hatırlamasam da eskiden çok sağlıklı, zengin ve güzel olduğumu biliyorum. Meselâ şu adamların devrinde, kaleminde ve dilinde:

Dede Korkut, Ahmed Yesevî, Hacı Bektâş-ı Velî, Yûnus Emre, Âşık Paşa, Karacaoğlan, Niyâzî Mısrî, Pir Sultan Abdal, Fuzûlî, Bâkî, Kâtip Çelebi, Evliyâ Çelebi, Nedîm, Şeyh Gaalib, A.Cevdet Paşa, A.Midhat Efendi, Ömer Seyfeddin, H.Rahmi Gürpınar, H.Ziyâ Uşaklıgil, Tevfik Fikret, Mehmed Âkif, Ahmed Hâşim, Yahyâ Kemâl, M.Şevket Esendal, H.Edip Adıvar, R.Nûri Güntekin, A.Şinâsi Hisar, Peyâmî Safâ, A.Hamdi Tanpınar, Âşık Veysel, Necip Fâzıl, Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Sait Fâik, Orhan Veli, Câhid Sıtkı vb.”

***

“Ben de diğer büyük diller gibi olmak istiyorum: İngilizce, Fransızca, Arapça, Farsça, İspanyolca, Çince meselâ. Onlar geçmişinden kopmadılar ve güçlendiler. Kelime atmadılar, biriktirip zengin oldular...”

***

“Sizler benim güzelim dallarımı, yapraklarımı kırmakla kalmadınız; köküme de balta vurdunuz...”

***

“Kısacası: Yorgunum, vurgunum, dargınım...”