Poş (Fransızca poche); cep, elbise cebi, büyük boşluk anlamlarındadır. Poşet (Fransızca pochette): Küçük cep, çakmak cebi, mendil cebi anlamlarına gelir. Buradaki “et” eki kelimenin anlamını küçültme ekidir. “Cep” yerine “cepçik” gibi. Biz, kocaman torbalara poşet diyoruz! Bütün taklitlerde noksanlık (yani yanlışlık) vardır. Efendim, neymiş, teknoloji imiş... Teknoloji Batı’ya ait değildir ki. İnsanlığın malıdır ve aklın başarısıdır. Her millet gibi bizim de teknoloji ve bilime katkımız vardır. Meselâ, matematik bilimine sıfırı “0” ekleyen El-Cabir ül-Türk, adından da anlaşılacağı gibi bir Türk’tür. Masaüstü bilgisayarı icat eden Âlim Lütfullah da Azerbaycanlı bir Türk’tür. Öyleyse teknoloji reddedilemez.
Teknolojiyi ileri seviyede kullanmak hem hakkımız hem de aklımız gereği önceliğimizdir. Fakat yöneticiler eliyle yabancı kelime kullanmak, ülkenin her tarafını günümüzde olduğu gibi Arapça yazılarla donatmak ne akılla ilgilidir, ne ekonomik anlayışla ne de vatanseverlikle. Vatan toprağını vereceksiniz yabancının kültürünü alacaksınız. Bu ne biçim takastır!!! Baylar, aldığınızı sandığınız para çabucak bitiyor. Sattığınız vatan parçası onun oluyor, aldığınız kültür de sizde kalıyor. Biraz akıllı olmak lazım! Dikkatimi çeken bir husus da, söylemekten çekinmeyeceğim, kendi ismini bile tam ve doğru düzgün söyleyemeyen birçok insanımız bu “poşet” kelimesini öyle güzel söylüyorlar ki, doğrusu ağrıma gidiyor. Bu kadarcık bilgiye sahip olamayan dikkatsiz(!) yöneticiler ise torba başına 25 kuruş almayı; hem para alıp hem de ahbap şirketlerin reklamını yaptırmayı iyi biliyorlar. Yani, alkışı hak ediyorlar! Neymiş? Çevreyi koruyacaklarmış. Şimdi mi aklınıza geldi? Yıllardan beri nerelerdeydiniz? Şimdi, seçim öncesi hiçbir şey iyi görünmüyor, milletin dikkatini ana meselelerden kopartmak lazım!
Amerika’nın son satranç oyunu
ABD Dışişleri Bakanı Evanjelist Pompeo PKK/YPG’ye karşı harekât hazırlığımızdan rahatsız olmuş, “Türklerin Kürtleri katletmesini önleyeceğiz” diyor. Küstaha bakın hele, daha dün iki şehit verdik. Terör örgütüne karşı yapacağımız harekâtı Suriye Kürtlerine karşı imiş gibi gösteriyor. Terör bahanesiyle neredeyse bütün Müslüman ülkelerde seri katliamlar yapan, yine neredeyse tarihi boyunca insanlara zarar vermediği, insan öldürmediği bir gün bile olmayan katil Amerika sizin savunma hakkınızı kullanmanızı istemiyor. Bu ifadeler Amerika’nın niyetini gösteriyor.
Aynı zamanda, ABD Suriye’den çekiliyor diye göbek atanların cehaletini de gösteriyor. Bunlar ABD’nin cinliği karşısında, bizim idrak yoksunu poşet(!) kafalılarımızdır. Kürtleri katliamdan korumak sözünün tam karşılığı onlara bağımsız devlet kurdurmaktır. ABD bu iş için son safhaya(!) geldiğini düşünüyor. Biraz dikkat lütfen! Afrin ve İdlip başarılarımızdan sonra yaklaşık bir yıldır ileri harekâta geçemedik, aksine çevremizde bize karşı güç birikimleri oluştu. Bugün için, Fırat’ın batısında rahat değilken, doğusuna nasıl harekât yapacağımız konusu öne geçti. ABD’nin asker çekme sözleri, Erdoğan-Trump yakınlaşması karşısında Rusya TSK-ÖSO’nun Menbiç’e yönelik operasyonuna kırmızı ışık yaktı. Bizim için daha da sıkıntılı bir durum ortaya çıktı.
Ardından Türkiye Fırat’ın doğusunda sınır hattına askeri yığınak yaptı. Bu defa ABD çekilme için zaman vermedim dedi, bir yandan da Mısır ve diğer Arap ülkelerini Türkiye’nin karşısında birlik olmaya ve engelleme yapmaya davet etmeye başladı. Yalaka basının söylediği gibi ABD’nin pes etmesi, bölgeden çekip gitmesi söz konusu değildir. Yapılan iş sadece satranç oyununun gidişini değiştirmektir. Bütün hedefi Türkiye’yi yalnız, çaresiz ve yetersiz bırakmaktır. Aman dikkat!