Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Türkçe Bahisleri; ‘Kİ’ Nerede (ne zaman) Ayrı, Nerede (ne zaman) Bitişik Yazılır?

‘Benim ki nezaket ziyareti olacak.’

(Hiç değilse) kendi çevresinde tanınmış bir şâir ve yazar olan zat, çok iddialı ve lüks baskılı bir edebiyat dergisindeki yazısında böyle yazmış.

 

Yazar bilmiyormuş. Olur ya…

Derginin Genel Yayın yönetmeni ve aynı zamanda başyazarı olan zat da mı biliyor?

Yazı İşleri Müdürü?

5 kişilik Yayın Kurulu?

Ve de ‘Tashih’ işleriyle vazifeli iki kişi?

Onlar da mı bilmiyor?

Vah vah…

Ve de hayret ki ne hayret…

Türkçe bilmeyen bu kadar kişi nereden ve nasıl birbirini bulmuş da bir edebiyat dergisinin yönetim kadrosunda bir araya gelmiş?

 

***

‘Ki’ iki şekilde kullanılır: 1-‘Ek/takı’ olarak, 2-‘edat/bağlaç’ olarak…

 

1-Ek olan ki, kelimelere bitişik yazılır. Bunlar, sonu ‘ki’ ile biten kelimelerdir:

Arkadaki, ayağındaki, belki, benimki, çantadaki,  deminki, halbuki,  merdivendeki, okuldaki, öteki, sanki, sıradaki, şehirdeki, teldeki, uzaktaki, vekâletnâmedeki, yazıdaki,  zâlimdeki…

 

2-Edat olan ‘ki’ler ayrı yazılır. Bunlar, iki cümleyi veya bir cümledeki iki bölümü birbirine bağlar. Bu sebeple ‘bağlaç’ olarak da anılır.

Al ki, bil ki, çek ki, de ki, diyelim ki, gel ki, gül ki, kaldı ki, öyle ki, şöyle ki,  temizle ki, vur ki, zannetme ki…

Misaller: ‘Bir tâne daha al ki, eşit olarak paylaşmış olalım.’ ‘Şunu bil ki, seni asla yalnız bırakmam.’ ‘Kapıyı çek ki, soğuk gelmesin.’ ‘Gül ki gönlüme neş’en dolsun.’ ‘Zannetme ki seni unuttum.’

‘Ki’ edatı, Selçuklular döneminde Farsçadan Türkçeye girmiş ve dilimize, iki cümlenin veya bir cümlenin iki bölümünü birleştirme sistemini kazandırmıştır.

Edat olan ‘ki’ ayrı yazılır.  Kendisinden önce gelen kelimeyi, kendisinden sonra gelen kelimeye bağlıyorsa edattır. ‘Ki’den sonra gelen kelime, kendisinden önce gelen kelimenin açıklaması ve neticesi mâhiyetindedir.

‘Türk dil bilgisi kaidelerini iyice öğren ki mahcup olmayasın.’ Cümlesinde ‘ki’ edattır.

‘Öğretmen, öğrencilerine demiştir ki, Türk dil bilgisi kaidelerini bilmezseniz, Türkçe dersinden ikmale kalırsınız!’ Bu cümledeki ‘ki’ de edattır.

Bitişik yazılan ‘ki’ ekinin sonuna, çoğul eki olan ‘ler’ ve ‘lar’ ekleri getirilebilir. ‘Arkadaki daha güzel. / Arkadekiler daha güzel.’ Cümlenin mânâsı bozulmadı.

Ayrı yazılan ‘ki’ edatının sonuna ‘ler’ veya ‘lar’ çoğul eki getirilirse cümlenin mânâsı bozulur. ‘Duydum kiler unutmuşsun…’ Cümlenin mânâsı bozuldu.

Bitişik yazılan ‘ki’ler kaldırılırsa cümlenin mânâsı bozulur. ‘Sendeki akıl bende olsa.’ / Sende akıl bende olsa…’

Ayrı yazılan ve edat olan ‘ki’ kaldırılırsa ve yerine ‘,’ (virgül) konulursa mânâ bozulmaz. ‘Duydum ki unutmuşsun. / Duydum, unutmuşsun.’

Unutulmamalı: ‘Türkçe hassasiyet ister, saygı bekler. Türkçemizi kurtaracak olanlar, Türkçe hassasiyeti olanlardır. Dilimizi kaybedersek, candan aziz vatanımız dâhil, kaybedilecek hiçbir değerimiz kalmamış demektir.

 

BERCESTE METİNLER:

ÖYKÜ

 

Hikâye karşılığı kullanılan bu kelimenin ne olduğu belli değildir. Dilimizin târihî devirlerinde ve bugünkü lehçelerinde böyle bir kelime yoktur. Eski ve yeni hiçbir metinde öykü kelimesine rastlanmamaktadır. Kelimenin etimolojik îzâhını yapmak mümkün değildir. ‘Öykü’ şeklinde bir kelime türetmek için, Türkçede ‘öymek’ veya ‘öykmek’ şeklinde bir fiilin bulunması îcâb eder. Böyle bir fiil de yoktur. Bu kelimenin nasıl teşkil edildiği belli değildir. Belki de hikâye kelimesinin halk ağızlarında aldığı ‘hikye’, ‘hakye’, ‘hekye’, ‘hiyke’ şekillerine benzetilerek yapılmıştır. Dilimizde öykünmek (ağızlarda özgünmek, öykenmek, övkünmek gibi şekilleri de görülmektedir) diye bir fiil varsa da bu, ‘taklid etmek’, ‘birinin söz ve hareketini taklid ederek alay etmek’ mânâsına gelmektedir, hikâye ile bir münâsebeti bulunmamaktadır. Eski Türkçe devresi metinlerinde (meselâ Dîvânü Lügati’t-Türk’te) bir de ‘ötmek = geçmek’ ve ‘ötgünmek = arzetmek, büyüklerden bir dilek istemek’ fiillerinden gelme ‘ötkünç’ kelimesi bulunmakta ise de, bununla da öykü kelimesi arasında bir ilgi kurmak imkânı yoktur. Dilimizde ‘-kü’ ve ‘’ bulunmakla berâber, ‘öymek’ veyâ ‘öylemek’ fiilleri bulunmadığı için, öykü kelimesi ek bakımından değil, kök olarak yanlıştır ve uydurma kelimelerin tipik bir örneğidir.

Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş: Uydurma Olan ve Olmayan Yeni Kelimeler Sözlüğü. Umur Kitapçılık, İstanbul 1979