‘Her gün dünya yeniden kurulur. Her gün yeni bir başlangıçtır.’
Yıllar da öyle…
Temelinde İslâm bulunan Türk millî kültüründe 31 Aralık’tan 1 Ocak’a geçerken sayfaları biten duvar takvimlerinin, sayfaları dolan ajandaların yerine yenisi konulur.
Yeni yıla girerken çılgınca eğlenmeyi tercih edenlerimiz de vardır. Onlar da bizim insanlarımız. Öyle görmüşler, öyle yapıyorlar. Onları dışlamak, horlamak, aşağılamak yanlış olur. İkna edebileceğinden emin olmayanlar, yapılanların yanlış olduğunu telmih yolu ile de olsa söylemeleri mânâsız, faydasız, hatta zararlı olur.
1 Ocak günlerinde de dünya yeniden kurulur. İnsanlar da kendilerine yeni, güzel hayırlı işlerle dopdolu bir dünya kurarlarsa, kurabilirlerse… kavuşacakları huzur, çılgın eğlencelerden daha çok haz verir.
Yeni bir dünya nasıl kurulur?
Dünya insanları koşuyor. O insanların koşu yolu üzerinde Türkiye toprakları da var. Yatarsak, oturursak eziliriz. Biz de koşmalıyız. Aralarında koşarsak, târih boyunca olduğu gibi bize çelme takarlar, düşürürler ve ezer geçerler. Arkalarına takılmak gibi bir lüksümüz olamaz. O lüksü tercih etmek idealsizliğin, hedefsizliğin işâretidir. Üstelik nereye gideceklerini bilemeyiz. Bilmediğimiz bir yere gidenlerin arkalarına takılmak akıllıca bir hareket değildir.
O halde onların önünde olmalıyız. Hem de açık ara önde olmalıyız. Arkadan yetişip yine bizi ezer, geçerler.
Zâten onların tek gayesi de bizi ezmekten başka bir şey değildir.
Açık ara önde olmak mümkün mü?
Elbette mümkün.
Aynı zamanda beka meselesi…
Çünkü yaşadığımız topraklar, târih boyunca en güçlülerin elinde olmuştur.
Anadolu’muzun, Türkiye’mizin bizim olarak kalması için en güçlü olmak mecburiyetindeyiz.
Gençlerimizi bu idealle yetiştirmeliyiz.
Yahya Kemal Beyatlı; ‘Kökü mâzide olan âtiyiz’ diyordu. Köklerimize baktığımızda ecdadımızın hep önde olduğunu görürüz.
Târih ilmi, geçmişteki olayları kronolojik bir sıra ile günümüze aktarmakla birlikte, aynı zamanda, geleceğimizi tanzim ederken faydalanacağımız bir rehberdir.
Târihimizi bileceğiz. Övünmek maksadıyla değil, güç ve ilham almak için bileceğiz.
Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig isimli eserinde diyor ki:
‘Akşam yemeğinde arpa çorbası içen de, kuzu sarması ile birlikte baklava börek yiyen de ertesi sabah aç kalkar.’ Târihimizle sâdece övünmek, ‘Ben dün akşam baklava-börek yemiştim, ey midem şimdi açlık sancısı çekme!’ avuntusuna benzer.
Atalarımızın zaferleri geride kaldı. Bizler, kendi kazanacağımız zaferlerin açlığı içerisindeyiz.
Zaferler artık silahla kazanılmıyor. Savaşlar ticâret, iktisat, sanayi, endüstri, teknoloji ve kültür alanlarında.
Dâvâmız, geçmişi geleceği aşılayabilme dâvasıdır.
Bu duygu ve düşünceler içerisinde, yeni yılın herkese huzur, başarı ve saadetler getirmesini niyaz ediyorum.