“Yanlış ve doğru davranmayla ilgili fikirlerin ötesinde bir yer var. Seninle orada buluşacağım” diyor Mevlana Celaleddin Rumi.
Hz. Mevlana bu sözleriyle bizi gerçek özgürlüğe ve farkındalığa davet ediyor. Bunun yolu da yerine göre yargısız bakıştan geçer.
İnsan zihni, düşünce ve duygulara, iyi-kötü, doğru-yanlış, hoş-berbat gibi değerlendirmelerle yaklaşır. Bu zihnin otomatik bir davranışıdır. Ancak bu yargılamalar gereğinden fazla olursa bizi biz olmaktan uzaklaştırır. Çünkü anlamaya zamanımız kalmaz. Bu bakımdan yargısız bakış önemlidir.
Yargısızlık, kişisel deneyimlere önceden var olan bilgilere başvurmadan yaklaşmaktır. Deneyimleri sınıflandırmadan ve eleştirmeden gözlemleme yapmaktır.
Farkındalık, yargısızca gözlem yapmaktır. Kendi deneyimlerine ve çevresinde olanlara eleştirmeden ve yargılamadan bakabilme ve onları anlama becerisidir.
Farkındalık, kişinin kendisini yargılardan arındırarak, kendi özünü fark etmesidir.
Pek çok psikolojik rahatsızlıkların temelinde, kişilerin kendi deneyimleriyle ilgili olumsuz yargıları vardır.
Depresyonda kişi kendi yaptığı her şeyi yargılar, sorgular ve eleştirir. Tüm bu yargılar, beraberinde pek çok olumsuz duyguyu da getirmektedir.
Anoreksiya gibi yeme bozukları bulunan kişiler, kendi bedenlerine olumsuz bir şekilde yaklaşırlar. Bu kişiler, kendi bedenlerini, “çirkin” ya da “itici” gibi olumsuz kategorilere göre değerlendirirler.
Yargılar, genel olarak güvensizlik ve sevgisizlik doğurur.
Bedenlerimizi, sevgi ve güven akımıyla besleriz, güvensizlik ve nefretle zehirleriz.. Anlamaya yönelik faaliyetler içinde olalım!
Önemli olan başımıza gelenler değil, başımıza gelenleri nasıl karşılık verdiğimizdir. Bunu unutmayalım.