Kısa adı İSAV olan İslami İlimler Araştırmalar Vakfı sessiz ama önemli hizmetlere, gelişmelere imza atıyor. İstanbul Laleli’de bir apartmanın giriş katında kurulduğu(1970) günleri hatırlıyorum. Mütevazı bir yerde zaruri bir atılıma hazırlanılıyordu. O günlerden Prof. Dr. Ali Özek ve Sabri Özpala isimleri hala hatırımda. Ağabey-kardeş ilişkilerimiz, dostluklarımız da eksilmeden artarak devam etti. İSAV neredeyse yarım asırlık bir hizmet akademisi. Çok sayıda milletlerarası tartışmalı ilmi toplantı gerçekleştirdi ve bunları kitaplaştırarak yayınladı. Önemli bölümüne de katıldım. Partneri de genelde Üniversiteler. Son toplantısını İstanbul’da yaptı ve “Yeni Usullerle İslami Tebliğ ve Temsil” konusunu gündeme taşıdı. Eresin Topkapı Oteli’ndeki etkinliğe İran, Güney Afrika, İtalya, Fransa, Güney Kore, Çad, Liberya ve Nijerya’dan da Müslüman ilim adamları ve temsilciler iştirak etti.
DÜĞÜNE GİDEN PEYGAMBER
İlk gün süren toplantının ilk günkü açılış ve oturumlara iştirak ettim. Prof. Dr. Azmi Özcan İslami tebliğ ve temsil konusunda yenilenmemiz gerektiğini, bu zorluğu aşmamızın bir zaruret olduğunu söyledi.
Toplantıda her kesin ve her kesimin algılayabileceği bir dilde görüşlerini ifade eden 91 yaşındaki fedakâr akademisyen Prof. Dr. Ali Özek İslami tebliğ nasıl yapılmalı, İslam’ı insanlara nasıl anlatmalıyız sorusunu cevaplarken özetle şöyle konuştu;
- İslam Peygamberi(SAV) Medine döneminde devlet reisiydi. Hükümler bu dönemde geliyor. Dolayısıyla günümüze dönersek Medine tarzı tamamen terk edildi. Kahire’de üniversitede okurken Türkistanlı bir iş adamı vardı. Türk talebelere özel bir sempatisi ve yardımları olurdu. Bize iyilikler tavsiye ederdi. Ama namaz kılmaz, “yeminliğim” derdi!. Bütün ısrarlarımıza rağmen namaza gelmiyordu. Sonra öğrendik ki Türkistanlı işadamının önce Suudi Arabistan’da bir işyeri varmış. Suudi Polisi namaz vakitlerinde dükkânını kapatmadığı ve namaza gitmediği için kamçıyla döverlermiş. İşte bu İslami bir usul değil.
Prof. Dr. Ali Özek Peygamberimizin(SAV) düğünlere giderek eğlencelere iştirak ettiğini ama daha sonra İslam ulemasının dinen haram olmayanları da yasakladığını hatırlatarak şöyle dedi;
DÜNYEVİ VE UHREVİ SORUNLAR AYRIDIR
-Peygamberimiz münafıklar hakkında konuşmayı men etti. Çünkü İslam’da zorlama yoktu. İslam yürekten gelecek, içten gelecek. Günümüzde de hala dünyevi meselelerle, dini sorunlar birbirine karıştırılıyor. Peygamberimiz kendisine sorulan bu suale cevaben “Siz dünya işlerini daha iyi bilirsiniz” diyor. Tarikatlar Allaha ulaşılan bir yoldu ve Türkler tarafından kurularak hayata geçirildi. Ancak daha sonra tehlikeli hale geldi. Meselâ bir örnek verirsem en tehlikeli tarikat olan Batiniler, önemli bir vezir Nizamülmülk’ü katlettiler. Yanlışlar daha sonra da Müslümanlar arasında yaygınlaşmıştır.
Maalesef İslam coğrafyasında akademisyenler sorunlar karşısında çözüm önerileri üretmiyor, siyasi iktidarların paralelinde görüşler açıklayarak Müslümanlar geri kalmasına göz yumuyorlar.
MAKAM, ÜNVAN, İMKAN NEDEN HEP ÖNDE?!
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Ak’ı ilk defa dinledim. O da İstanbul’daki ilahiyat öğretimini, öğretim üyeleri, diğer bazı fakültelerin tarih ve sosyoloji bölümleriyle, İslam Araştırmaları Merkezindeki ilmi çalışmalar hakkında bilgi vererek şöyle dedi; “ Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız diyor yüce dinimiz. Doğru ve yerinde söz söylenmeli ve yaşanmalıdır.”
Eski Çad Büyükelçisi ve bu ilmi toplantının koordinatörü Prof. Dr. Ahmet Kavas da temsilin tebliğden önce geldiğini savundu.
Milli Eğitim Bakanlığı Din Eğitimi Genel Müdürü Ahmet Yılmaz da Türkiye’de 18 milyon insanın din öğretimini organize ettiklerini anlatırken 5 bin imam hatip okulu, 40 bin din eğitimi ve ahlak dersi öğretmeni olduğunu dikkat çekti. Bunların temsil gücünün olmasını savundu.
Çay arasında Ahmet Yılmaz’a ülkemizde bu gelişmelerin yanında, okullarda boş geçen dersleri de göz önüne alırsak, insana yatırımın yeterli olup olmadığını sordum; İmam hatip hocaları neden öğretmenliği değil de bürokrasiyi tercih ediyorlar? Önce tereddüt etti, sonra herkesin insani ve hukuki bir tercih hakkı olduğunu belirterek bunun kullanıldığını anlattı!. Ben hala “ne demek bu?” diye anlamaya çalışıyorum. Ülke yönetiminde sorumluluk almış birinin bu cevabı beni tatmin etmedi. Peki bu insanlar neden daha fazla makama, unvana, imkana önem veriyorlar? Herkes böyle bir tercih hakkını kullanırsa ne olacak?
SABIR, ŞEFKAT VE MERHAMET ÖZELLİĞİMİZ KAYBOLMAMALI
Ankara’dan değerli dostum, kıymetli ilim adamı Prof. Dr. Mustafa Fayda İslam Peygamberinin 35-40 yaş arasındaki dönenimin bilinmediğine dikkat çekerek sadece Hıra mağarasına gittiğinin belirlendiğini anlattı.
Bursa’dan Prof. Dr. Adem Apak da şöyle konuştu; “İslam dinin yayılmaya başladığında karşısında devletler ve güçler vardı. Savaşlar tebliğin önündeki son engeldir. Ahlak ölçüdür. İbadet kafi değildir. Güvenir olmak icap ediyor. Peygamberimiz yalancılıkla hiç ama hiç suçlanmadı. Emanetler ehline verilmeli. Doğru olmak, doğruların yanında olmak gerek. Sabırlı, merhametli ve şefkatli insan özelliğimiz kaybolmamalı. Kibiri terk etmeliyiz.”
Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Murat Sülün notlarıma göre şunları söyledi;
-Dünyada 1.7 milyar Müslüman yaşıyor. Kuran bir vahiyler koleksiyonudur. Kur’an dünyanın ve insanın realitesine göre indi. Yoksa itikada göre değil. Hukuka göre nazil oldu. Ahkam ayetleri Kur’an’da %25 oranındadır. Dolayısıyla kimse kendinden emin olamaz. Elbette önce iman. Ötekileştirme büyük bir risktir. İnsanları Allah yoluna hikmetle çağırmalıyız. Güzel öğütler vermeli, iyilikte yarışmalıyız.
TEVHİT VE ADALET İHTİYACI
Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nden Doç. Dr. Salih Kesgin Modern Dünyada Müslüman kimliği konulu tebliğinde örnekleriyle dikkat çekti. Özetle şöyle dedi;
-İslam Peygamberi kızını ve damadını bizzat gerdek odasına kadar kendisi götürdü, secdede iken sırtındaki torunu için dualarla namazını uzattı, eşiyle birlikte düğüne gitti, savaşta da komutan oldu. Böyle bir Peygamberin(SAV) mensubuyuz. Günümüzde maalesef çok egoist olduk. İnsanı arka plana ittik. İslam coğrafyasının tevhit ve adalete çok ihtiyacı var.
İSAV Toplantısında benim dikkat ettiğim tebliğlerden bir tanesi de Isparta’dan Prof. Dr. İsmail Hakkı Göksoy’un Modern Toplum ve İslam’ın Temsil Sorunu ile Hatay’dan Prof. Dr. Mehmet Ali Kirman’ın Davet ile Deizm Arasında Sıkışan Gençlik konusu oldu. Sorunları hasıraltına süpüremeyiz. Üstelik sorunlar artık muhafazakâr ailelerde daha fazla artıyor.
DAVET FETİH DEĞİLDİR
Dolayısıyla İSAV’ın milletlerarası tartışmalı ilmi toplantıları bir uzman üniversitenin yapması kadar önemli, kalıcı ve yansıyıcıdır. Çünkü yurtdışındaki İslami kültür merkezlerini, Endonezya’daki 250 milyon, Fransa ve İtalya’daki azınlık konumundaki Müslümanları, artık medyaya yansımayan Dünyanın öbür ucundaki Fransız Polinezyasındaki İslam’ı da konu ediyor; davetin fetih değil, Allah vergisi olduğuna aktarmaya çalışıyor. Ayrıca misyon ile misyoner arasında sıkışıp kalan Türkistan’daki İslami tebliğde yeni yaklaşımlar da unutulmamış. İslam coğrafyasının yarası çok derin. Birkaç ay önce gittiğim devletin milyonlarca lira aktardığı Almanya’da bir cami ve sabah namazlarına gelmeyen, vakit namazlarını kılıp hemen ayrılan imamından verdiğim örnek hala yüreğimde bir acıdır. Üstelik ne yardan, ne serden vazgeçiyor bu insanlar.
Sanırım İSAV’ın tartışmalı ilmi toplantılarındaki tebliğler yetkililerce nazarı itibara alınır ve hayata geçirilir, dini eğitim veren okullarımızda dikkat çekilir.