Koşukavak Turizm firmasının daveti ile Kazakistan ve Özbekistan’da İpek Yolu’nun izini sürüp belgesel çekimlerimize devam ediyoruz. Önceki gün Sabah erken saatlerde Kazakistan’da Hoca Ahmet Yesevi’nin dünyaya geldiği, eski adı Sayram olan Çimkent’den Türbesinin bulunduğu Türkistan’a gidiyoruz…
180 kilometrelik yol gideceğiz. Yolumuz üzerinde Birleşik Arap Emirlikleri tarafından Orta Asya çadır mimarisi ile yapılan Cami’yi geziyoruz. 1.5 milyar dolar harcanarak yıllar önce yapılan cami farklı mimarisi ile göz ve gönül ziyafeti sunuyor.
AHMET YESEVİ ÇİMKENT DE DÜNYAYA GELDİ
Hoca Ahmet Yesevi 1000 Yıl önce bugünkü adı Çimkent olan tarihi Sayram kentinde dünya geldi. Babası çocuk yaşlarda öldü, annesi onu okutup yetiştirmek için Yesi’ye, Arslan babaya teslim etti. Daha sonra ünlü tasavvuf alimi Yusuf Hemedani’den İlim irfan dersi alarak binlerce talebe yetiştirdi. Anadolu, Balkanlar, Kafkaslar ve Horasan coğrafyasına göndererek, Türk-İslam medeniyetinin gelişmesine vesile oldu.
KAZAKLAR, TÜRKİSTAN’A BÜYÜK ÖNEM VERİYOR
Geçtiğimiz yıl Türk Dünyası kültür başkenti olan Yesi’ye Kazak devleti büyük önem veriyor. Büyük yatırımlar yapılarak Türkistan eski günlerine yeniden kavuşuyor.
Koşukavak Turizm firmasının sahibi, değerli arkadaşım Rıfat Yakupoğlu Balkanlar’dan sonra Türkistan bölgesine düzenlediği bu kültür turuna bizde belgesel çekerek tarihe not düşüyoruz.
Özbek rehberin eşliğinde Hoca Ahmet Yesevi türbesinde ve çevresinde belgesel çekerek kültür ve medeniyet tarihimize vefa borcumuzu ödemeye çalışıyoruz.
Türkistan ve Yesi’deki blgesel çekimlerimizi tamamlayarak, Özbekistan’ın Başkenti Taşkent’e gitmek üzere yola çıkarken, siz değerli arkadaşlarıma Türkistan’dan, Hoca Ahmet Yesevi diyarından selam söylüyorum.
HOCA AHMET YESEVİ’NİN MEDENİYETİMİZE ETKİSİ
Osmanlı topraklarında doğmasa da, Osmanlı döneminde yaşamasa da Ahmet Yesevi'nin Osmanlı İmparatorluğu üzerinde önemli etkileri olmuştur. Etkileri günümüze kadar ulaşan Ahmet Yesevi, 11. Yüzyılın ikinci yarısında bugünkü Kazakistan'ın Çimkent şehrinin doğusundaki Sayram kasabasında doğmuştur. Sayram, o dönemde önemli bir kültür ve ticaret merkezidir. Babasının ölümünden sonra, annesi tarafından ablası ile birlikte Sayram yakınlarındaki Yesi'ye yerleşen Yesevi, burada "Arslan Baba" adlı bir Türk şeyhinden ilk eğitimini almaya başlamıştır. Türbesi Yesi yakınındaki Otrar'da bulunan Arslan Baba, rivayete göre; Hz. Muhammed'in emanet ettiği hurmayı Ahmet Yesevi'ye ulaştırmak görevini üstlenmiştir. Mezar-ı Şerifte bulunduğu bir dönem, İmam Rıza'nın öğrencisi olduğu belirtilen Arslan Babanın, Yesevi'nin manevi yücelmesinde önemli bir yeri vardır.
Eğitiminin ilk aşamasını tamamladıktan sonra dönemin en önemli merkezi olan ve değişik bölgelerden binlerce öğrencinin akınına uğrayan Buhara'ya giden Yesevi, burada dönemin önde gelen din bilginlerinden olan Şeyh Yusuf Hemedani'ye bağlanmıştır. Türbesi Merv'de bulunan Hemedani'den yoğun bir tasavvuf eğitimi alan Yesevi, Şeyhin dört halifesinden üçüncüsü olmuş ve ilk iki halifeden sonra şeyhinin yerine geçmiştir.
Yesevi, öğretisini hocası Arslan Baba'dan aldığı "ehl-i beyt" sevgisi ve bu doğrultudaki tasavvuf anlayışı üzerine kurmuştur. Bir Türk sufi tarafından kurulan bu ilk büyük "Türk tarikatı", önce Maveraünnehir, Taşkent ve çevresi ile batı Türkistan'da etkili olmuştur. Daha sonra Horasan, İran ve Azerbeycan'da yaşayan Türkler arasında yayılan Yesevi tarikatı, 13. yüzyıldan başlayarak göçlerle Anadolu'ya, oradan da Balkanlara ulaşmıştır.
Ahmet Yesevi, öğretisini "Dört Kapı" olarak bilinen şu ilkeler üzerine kurmuştur: Şeriat, Tarikat, Marifet ve Hakikat'tir. Dört Kapı, İslamiyet'ten önceki Türk inançlardan kaynaklanmıştır. Şamanlıkta Doğu, Batı, Kuzey ve Güney yönleri, kutsal kabul edilen dört ögedir. Yönler dört renk ve dört kutsal varlıkla simgeleştirilmiştir: Mavi, Beyaz, Siyah ve Kızıl. Ağaç, demir, su ve ateş. Şaman inancına göre bunlar, evrenin ve insanın özünü oluşturur: Adalet, Kudret, Akıl ve Uyum.