Atilla ÇİLİNGİR

Yazar

Öyle Bir Yazı Yazsam ki…

Güneşin her doğuşunda ülkemizde aydınlık yüzlerin birbirlerini selamladığı, yeşilin her tonuyla doğal güzelliklerin içimizi ferahlattığı, doğa dostlarının, dostluğun, kardeşliğin her yanımızı sardığı bir günü tarif etsem,

Günün ilk haberlerinde yollarımızda kol gezen trafik terörünün görüntülerini, kadınlarımızın yaşadığı şiddeti, çocuklarımızın kayıp, taciz, ölüm haberlerini değil, tam tersine insanlarımızın yurt içinde ve dışında kazandığı nice başarı öykülerini yazsam,    

Sokaklarında şen kahkahaları duyulan, evlerinde açlıktan ağlaşmayan çocukların olduğu, çaresiz annelerin, işsizlikten ne yapacağını bilmeyen babaların olmadığı, yaşama sımsıkı sarılan gülen yüzlerle dopdolu bir yaşamı anlatsam ne güzel olurdu…

Ama hiç böyle bir yazı kaleme alamadım ki!

Çünkü ardımızda kalan uzun yılların içi böylesine güzel, böylesine mutlu gerçeklerle dolu olmadı ki…

Ne zaman ülkemiz feraha çıksa, ne zaman mutlu çehreler sokaklarımızı doldursa; nobran, kıskanç bir el bu güzelliklerin sihrini bozdu, ülkemizin gülen çehresini soldurdu!

Yıllar yılları kovalıyor; zaman mı yaşama, yaşam mı zamana meydan okuyor?

Bilinmez…

Ama bilinen o ki!

Yaşadığımız gerçekler; yukarıda tariflediğim güzelliklerin yaşanmasına, kısa bir süreliğine de olsa fırsat vermiyor…

Sadece ülkemizin son çeyrek asrında yaşadıklarımıza bir bakın!

.  Başta PKK belasıyla yaşanan terör, bu terörün ülkemize verdiği maddi manevi onca zarar, yaşamdan kayıp giden nice yiğitler,

.  Çok uzak değil bundan iki yıl önce FETÖ alçaklarının ihanetiyle devletimizi ele geçirmeye kalkan o meczupların sırtımıza sapladığı zehirli hançer,

.  Dış ilişkilerimizde Suriye belasıyla yaşadıklarımız, milyonlarca göçmenin ülkemize getirdiği yük,

. Her taşın altından çıkan, yaşadığımız her olayda ayağımıza çelme takan sözde dostumuz Amerika’nın yaptıkları…

.  Şimdi bunlarda yetmezmiş gibi yine ABD’nin tetiklediği döviz krizi ile ekonomimizi sarmalayan kara bulutlar!

Hiç rahatı yok bu ülkenin, ülkemizde rahatça yaşamamıza fırsat vermiyorlar. Ama her ne yaparlarsa yapsınlar, neyi dayatırsa dayatsınlar, ne vatan topraklarımızı ele geçirebiliyorlar, ne de vatana olan sevdamızı, sadakatimizi aşabiliyorlar.  Çünkü aydınlık yarınları yaşayacağımız umudundan hiç vazgeçmedik,  vazgeçmeyeceğiz de.

Uzun bir yaz dönemi daha geride kaldı! Okullar da açıldı. Sınıfları öğrencilerin cıvıltıları sardı…

Ekonomik sıkıntılar, onca dış/iç borç, iflaslar, dövizin tırmanışı, TL’nin değer kaybı, kepenk kapatan binlerce iş insanının haberleriyle dolu ülkemizin gündemi… Ama ülkemizde yaşam, her olumsuzluğa rağmen devam ediyor.  Sokaklarımız her sabah işine giden milyonlarca insanımızla dolu. Milyonlarca öğrencimiz okullarına gidebiliyor.  İşsizimiz yok mu evet var. Geçim sıkıntısı her çevrede yaşanıyor. Sıkıntılı çehreler, gülmeyen yüzler, selamlaşmayan insanlarımız da var sokaklarımızda. Aç, açıkta kalan insanlarımız da var ama onlara uzanan yardım elleri de eksik olmuyor.

Şükürler olsun ki, en azından savaş denen canavarın o acımasız yüzünü 1923 ten sonra bir daha görmedik, Allah bir kez daha göstermesin canım ülkeme…

Umudumuzu hiç yitirmeyelim. Evet, her karesi güzelliklerle dolu yaşamı anlatan bir yaşantısı olacaktır güzel ülkemizin.  İçinde yalnızca sevginin, hoşgörünün, dostluğun, kardeşliğin olduğu, doğal güzellikleriyle sarmalanmış ülkemizin her yanında insanlarımızın, özellikle gençlerimizin başarı öykülerinin anlatıldığı, aydınlık çağdaş yarınlara ulaşan, refah içinde yaşayan Türkiye’yi anlatan böyle bir yazı da mutlaka yazılacaktır bir gün…