Ay Yıldızlı Al Bayrağımız altında yaşamaktan onur duyan, Büyük Türk Milletin ayrılmaz bir parçası olmanın gururunu taşıyan her yurttaş gibi; ‘vatan, millet, devlet, bayrak’ kavramları benim kutsalımdır, vazgeçilmezimdir.
Kaldı ki, atalarımız ardımızda kalan o dört bin yıllık muhteşem tarihimizi, bu dört önemli kavram üzerine inşa etmişlerdir.
Ben, devletimizin yüksek menfaatleri için 1974 yılında ata yadigârı Kıbrıs adasında savaşmış bir Muharip Gaziyim.
Sekiz bölümlük bu yazı dizimde belirtmiş olduğum görüşlerim:
Ülkemizin kuruluş felsefesi olan Atatürk ilke ve devrimlerini benimsemiş, Atatürk milliyetçiliğine inanan, ülkemizin aydınlık yarınlarını; modern ilmin çağdaş uygulamalarında gören bir yazarın değerlendirmelerini, analizlerimi içermektedir.
Günümüz Türkiye’sinde; bizi birbirimize bağlayan bu dört önemli kavramın kimilerince görmezden gelindiği, kimilerince küresel dünya şartlarında artık ‘’dünya vatandaşlığı’’ kavramı geçerlidir algısının yaratılmaya çalışıldığı bir süreç yaşanırken;
Bu önemli kavramlara değinmek, Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu son vatan topraklarımızda kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, ancak onun göstermiş olduğu ilkeler doğrultusunda çağdaş yarınlara ulaşabileceğine dikkat çekmek benim için önemli bir vatan görevidir.
Türk Milleti:
Asırlar boyunca devlet kurduğu, yaşam sürdüğü her coğrafyada; ‘’Önce Vatan’’ kavramını canından da aziz bilmiş. Vatan tehlikeye düştüğünde; hiç tereddüt etmeden canını da, malını da bu uğurda feda etmiştir.
Bilgi ve değerlendirmenize sunmuş olduğum her bölüm; tarihi niteliklerimizi unutanlara, unutturmaya çalışanlara cevap olması için kaleme alınmıştır.
‘Milenyumlu yılların’ başlamasıyla birlikte, ülkemiz üzerindeki emellerinden hiçbir zaman vazgeçmeyen emperyalizmin acımasız yüzü bu defa bir toz bulutu gibi çökmüştür.
Bu süreç ne yazık ki, bizi biz yapan ‘vatan, millet, devlet, bayrak’ kavramları üzerinde onların amaçlarına uygun birtakım aşınmalar yaratmış, yaratmaya devam etmektedir.
Özellikle AB’ye üyelik sürecinin başlamasıyla birlikte, bizler için çok hassas olan bu kavramlar; küreselleşen dünya standartlarıyla uyuşmuyor safsatasıyla, gelişen/modernleşen Türkiye söylemleriyle içi boşaltılmaya çalışılmıştır!
Öyle bir an gelmiş ki, milliyetçilik ayaklar altına alınırken, okullarımızda her sabah okutulan ‘andımız’ kaldırılmış. Türk kelimesini kullanmak dahi yadırganır, cumhuriyet dönemine dayanan simge olmuş kurumlarımızın önündeki T.C. kısaltması dahi kullanılmaz olmuştur.
En nihayetinde bu vatan;
Onur ve gurur timsalimiz şanlı bayrağımızı gönderinden indirme-yakma cüretinde bulunabilecek kadar hain ama nüfus cüzdanında T.C vatandaşı kimlik numarası yazan kimi alçaklara da tanıklık etmiştir.
Bu arada bizi millet yapan en önemli niteliğimiz olan ana dilimiz güzel Türkçemizin o zengin anlam derinlikleri olan kelimeler, cümleler yerini;
Giderek yozlaşan, yabancı kelimelerin istilasına uğramış bir Türkçeye bırakmış olup. Günlük konuşma lisanımızda anlamını yitirmiş, devşirilmiş pek çok kelimelerin yer almasının yanı sıra; yazım lisanımızda da ne yazık ki, dil bilgimizin neredeyse yok olduğu benzer bir süreç yaşanmaktadır…
Milliyetçilik, benim için yurtseverliktir.
Ne Amerika, ne Rusya, ne de Avrupa Birliği derim. Hepsinden, her şeyden önce benim için canımdan da çok sevdiğim ülkem Türkiye’m, bu aziz vatanın milli ve ulvi değerleri gelir.
Devletimizin kurucusu Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirleri, devrimleri ve Türk Milletinin yapısal özelliği ile ilgili tarihe not düştüğü gerçekler, çağdaş yarınlarımızın yol göstereni olmalıdır.
Bu yazıyı kaleme almamın en önemli nedeni:
Özellikle böylesine kritik bir sürecin yaşandığı ülkemizde, yaşam coğrafyamızda, bir ve beraber olabilmemizin ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmek;
Toplumdan ümmete, ümmetten millet olmaya giden bu kutlu yolda aşındırılmaya, unutturulmaya çalışılan o özel niteliklerimizin önemini Türk Milletine hatırlatmaktır.