Mardin, bir Artuklu şehridir. Ortası düz bir tepenin üzerinde kurulan kale, bütün ihtişamıyla ayaktadır. Kaleyi, güney, güney doğu ve güney batı yönlerden çevreleyen Mardin şehrinin gece ışıklarının etkisindeki görüntüsü; ovadan bakıldığında, kale ile birlikte bir beden görünümündedir. Kale ile şehir arasında, baş, boyun ve göğüs’ü andıran bir ilişki hemen dikkati çekmektedir. Kale ve şehir güneye bakan bir gelin görünümündedir. Gece ışıkları, koca şehri alımlı bir gelinin duruşuna dönüştürmektedir. Kale’nin ışıkları gelinin başındaki tac’ın parlayan elmasları, zümrütleri ve gümüşleri gibidir. Mardin şehrinin ışıkları ise bu gelinin göğüslerine dökülen ve yakut taşlarla tezyin edilen bir gerdanlığı andırmaktadır. Akasya kokularının hafif meltemi eşliğinde insana göz kırpan gecenin yıldızları da bu gelinin üzerine saçılan rengarenk konfeti ışıkları gibi, Mardin gecelerine görsel bir canlılık katmaktadır.
Gündüzleri şehirden güneye bakıldığında çok daha ilginç bir manzara ile karşılaşıyorsunuz. Ufukları ulaşılmaz bir amaca dönüştüren bu görsellik, insanı ilahi vergiye düçar kılıyor. Dinginliği, sabrı, huzuru alıp gönlünüze hakim kılıyor. Şehrin üzerinde kurulduğu dağın eteklerinden itibaren doğuya, batıya ve güneye Suriye ve Irak çöllerine kadar uzanan uçsuz bucaksız ova ise muhteşem görüntüye ufuk kazandırmaktadır, Şehir izlenimlerini ıraksamaktadır, ötelere taşımaktadır, sonsuzlaştırmaktadır. Sonsuzluğa teslimiyetin huzurunu insana yaşatmaktadır.
Mardin’i bu kadar güzelleştiren harici manzaranın içeriğinde ise çok daha ilginç ayrıntılar var. Geceleyin Mardin halkının dediği gibi, alımlı bir gelin olan bu şehir, gündüz gözüyle bakıldığında ustalığın, maharetin, azmin, kararlılığın ve insan emeğinin bitmez tükenmez eserleriyle vücuda getirilmiş yekpare bir kale-şehir görüntüsü sunmaktadır. Yer yer kaya zeminler oyularak yapılan evler, biri birlerine bindirilmiş vaziyette uzanan yek pare taş yapılardır. Her ayrıntısı anıtsal değerde olan bu yapılar, yontma taş işçiliğinin harika örneklerini çok cömert bir şekilde sunmaktadır. Evlerin duvarları ortaktır, süslemeleri ortak bir kompozisyondur. Şehrin iç görüntüsü bu haliyle bunları hatırlatırken, kızgın güneşin etkisindeki gündüzün dış görüntüsü ise insana aynı zamanda anıtsal mezarlardan meydana gelen kocaman bir görüntü sunmaktadır. Yani gecenin gelini, gündüzün bir anıt mezar oluyor.
Birçok şehirde, sadece resmi yapılarda görülen ihtişam, burada hayatın her parçasına işlenmiş vaziyette. Mardin’de resmilikle gayrı resmilik, mimari ayrıntıların ve tezyinatın etkisi ile ortadan kalkmış bulunmaktadır. Bir tüccarın, helvacının, köşkerin, gümüş işçisinin ve bakır ustasının evi ile, resmi bir binayı ve eşrafın konağını ayırt etmek için evlerin içine girmek gerek. Dıştan hepsi taştır. Hepsi tezyinatlıdır. Hepsi teraslıdır. Tümü birbirini tamamlayan bağlantılı unsurların müşterek bir yapısı gibidir, binasıdır.
Kendilerini genel mimariden ayıran dini yapılar ise ancak minareler ve çan kuleleri ile fark edilebiliyor. Dini yapıların taç kapılarını bile uzaktan fark etmek mümkün değildir. Mimari burada avamla havası, resmi ile gayrı resmiyi, zenginle fakiri, işverenle işçiyi ayırt edilemeyecek şekilde, ortak mekânlarla bütünleştirmiştir. Evlere baktığınızda, insanlar arasında birçok şehirde fark edilen sınıfsal ayırımlar burada silinmiştir, ortadan kaldırılmıştır.