Kendi tâbiri ile ‘her konuya dalan…’ magazinimsi köşe yazarı; “Dolar yakarak, telefon kırarak bizi el âleme güldürenlerin alayı FETÖ’cüdür.” Diye yazmış.
‘El âlemi Türk milletine güldürenler…’ mi demek istemiş acaba?
Peki niye doğrusunu yazmamış?
Çaya, çorbaya, zeytinyağlılara limon olma gayretkeşliğinden, Türkçenin inceliklerini öğrenmeye fırsat bulamamıştır herhalde…
Gayretkeşlikler, insanı revâniye liman olma durumuna da düşürebilir.
Aynı günkü köşesinde; bir gün önceki yazısında, Uzun Mehmet’le Uzun Hasan’ı karıştırmış olması sebebiyle ‘Pardon Pardon’ diyerek güya özür diliyor.
Kömürü keşfeden Zonguldaklı Uzun Mehmet ile Uzun Hasan’ı karıştıran muhterem, günün birinde 29 Mayıs 1453’te, İstanbul’un surlarında Türk bayrağını dalgalandıran Ulubatlı Hasan ile 11 Ağustos 1473 tarihinde Otlukbeli’nde Fâtih Sultan Mehmet Han’la savaşıp yenilen Akkoyunlu Hükümdârı Uzun Hasan’ı da karıştırabilir.
İstidatlı Beyefendi, bakalım sonraki günlerde nelere limon olacak.
***
Bu vesile ile ‘pardon’ kelimesi hakkında fikir beyanında bulunmak faydalı olur.
-Pardon, bir şey soracağım…
-Pardon geçebilir miyim?
-Pardon görmedim…
-Pardon ayağınıza bastım galiba…
-Pardon unutmuştum…
-Pardon, anlayamadım…
Her bir cümleciğin başına konulabilecek o kadar güzel, yerli ve millî kelimelerimiz var ki…
Neden yabancı bir kelimeyi tercih edip zengin Türkçemizi fakirleştiriyoruz?
***
Bir başka gazete; “… semtinde bulunan ‘Canbaz Sokak’taki hırsızlık hâdisesi” hakkında bilgi veriyordu. Sokak ‘canbaz’ olunca sokağa gelenler de ‘hileci’ veya ‘hırsız’ oluyorlar demekki…
‘Canbaz’, sokağın sıfatı değil, ismidir. ‘Canbaz Sokağı’ denilmesi gerekir.
Belediye yetkilileri! Duydunuz mu? Sokak tabelâlarına da doğrusunu yazmanız gerekir.