Nedense her Eylül ayı geldiğinde Kıbrıs konusu yeniden gündeme gelir, önem kazanır. Bu yılda böyle olacağı şimdiden belli oldu.
Hem KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Akıncı'nın, hem de Rum kesimi lideri Bay Anastasiadisin açıklamalarına bakıldığında; BM Genel sekreterinin konunun çözümüne yönelik yeni bir süreç başlatacağı, çünkü tarafların Eylül ayı sonlarında Kıbrıs sorunu bağlamında Newyork’ta olacağı haberi ada basınında yer aldı.
50 yıldan bu yana çözüm bekleyen bu konunun sonu ne olur, nasıl son bulur? Şimdiden bir şey söylemek zor!
Ancak konunun bilinen tek yanı neredeyse yarım asırdan beridir Kıbrıs konusunun her Eylül ayında önem kazanması, yeniden gündeme gelmesidir…
Bu durum sanki ada politikacıları için değişmez bir görev tarihi haline gelmiştir!
Her Eylülde görüşmeler, dönemin BM Genel sekreterinin huzurunda başlar, sonra da onun temsilcisinin katılımıyla belli aralıklarla adada devam eder.
Çözüm adına yapılan görüşmelerde yıllardan beri hep aynı şeyler konuşulur! Türk tarafı aman müzakere sürecini biz bozmayalım diyerek hep itidalli hareket eder. Ama Rum tarafının talepleri hep aynıdır, değişmez:
Adadan Türk askeri gitsin, Türkiye’nin garantörlüğü bitsin. Adanın yasal hükümeti zaten var, Kıbrıs Türk tarafı çözüm istiyorsa eğer; ‘’Birleşik Kıbrıs’ın’’ bir parçası olur, azınlık hakkına evet der!
Rumların bu taleplerine ‘’evet’’ denmediği sürece her Eylül ayı geldiğinde Kıbrıs konusu bir kez daha gündeme gelecektir!
Ama bu süreç böyle daha ne kadar devam edecektir? Türkiye’nin, KKTC’nin yöneticilerinin Rumların böylesine haksız taleplerine daha ne kadar sabredecekleri bilinmez! Çünkü siyasetin dili farklı, adada halklarının yaşamı farklıdır.
Ancak adada göz ardı edilmemesi gereken bir gerçek vardır:
O da adanın kuzeyinde yaşayan, her geçen gün büyüyüp gelişen KKTC’dir. Bu Eylül'de değil ama bu Kasım ayında 35’nci kuruluş yıl dönümünü kutlayacaktır.
Hiçbir çözüm modeli 44 yıl önce adada yaşanan gerçeği değiştirmeyecek, değiştiremeyecektir. Çünkü Kıbrıs Türk Halkı, anavatanı Türkiye’nin desteği ile adanın kuzeyinde özgürce yaşam hakkını, egemenliğini canı, kanı pahasına elde etmiş, asırlardan beridir vatan bellediği topraklarda ama bu defa 1983 yılında kurmuş olduğu kendi devletinde, KKTC’de yaşamaktadır.
Neredeyse yarım asırdan beri yaşayan bu gerçek, büyük bir ihtimalle bu Eylül ayında bir kez daha görüşme masasına gelecektir.
Rumlar bu gerçeği yok etmek adına ellerinde mevcut siyasi ve ekonomik tüm güçlerini kullanacak ama sonuçta görüşme masasındaki gerçek yaşamaya, gelişmeye, büyümeye devam edecektir.
Çünkü bu gerçek; gücünü uluslararası hukuki haklılığımızdan, tarihe iz bırakan zaferlerle dolu geçmişimizden almaktadır.
Ama daha da önemli bir gerçek vardır, nedir bilir misiniz?
Atalarımızdan emanet Kıbrıs adasında şehitlerimizin, gazilerimizin kanı ve canı pahasına gönderlere çekmiş oldukları Ay Yıldızlı Al Bayraklarımızın bir daha oradan inmeyeceği, indirilemeyeceğidir.