Atilla ÇİLİNGİR

Yazar

Malazgirt ve 30 Ağustos Zaferlerimizin Anısına…

Öncelikle Malazgirt zaferimizin 947’nci, 30 Ağustos zaferimizin 96’ncı yıl dönümünü büyük bir coşkuyla kutluyor. Vatan topraklarımız uğruna hayatlarını seve, seve feda eyleyen tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, tarih sayfalarına böylesine büyük zaferleri yazan atalarımızı minnetle yâd ediyorum.

T.B.M.M Başkanı Mustafa Kemal Paşa Kurtuluş Savaşımı­zın en kritik günlerinin yaşandığı vatan topraklarında düşman topçusunun sesleri Polatlı’dan duyulurken, savaş meydanlarının yenilmez komutanı, o eşsiz hitabet yeteneği ile 13 Ocak 1921 ta­rihli T.B.M.M oturumunu büyük vatan şairimiz Namık Kemal’in yüzyılı aşkın bir süredir akıllardan silinmeyen, vatan mersiyesi­nin iki cümlesiyle açıyor; milletvekillerine şöyle hitap ediyordu:

 ‘’Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini/Bulunur kur­taracak bahtı kara maderini’’

 Gazi Mustafa Kemal Atatürk 96 yıl önce meclis kürsüsün­den yapmış olduğu bu açıklamayla, ‘Bağımsızlık benim karakterimdir diyerek’; bulunduğu coğrafyada son nefesini vermekte olan bir imparatorluktan, sadece milletine olan güveniyle, inan­cıyla bir güneş gibi doğacak Türkiye Cumhuri­yeti Devletinin ilk müjdesini vermiş oluyordu.

’Çanakkale geçilmez’’ dediğinde yanılmadığı gibi; 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruzda ‘’Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir’’ emriyle Yunanı denize dökerken de yanılmayacak; İzmir Hükümet Konağına şanlı bayrağımız çekilecekti.

6 Ekim 1923’de İşgal güçleri İstanbul’u terk ederken, tıpkı düşman zırhlılarını Sarayburnu önlerinde ilk gördüğünde ifade etmiş olduğu gibi; ‘’Geldikleri gibi giderler’’ söyleminde de haklı çı­kacaktı.

Çünkü devletimizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk istiklal savaşımızın o mucizevî başarısında sade­ce milletine, Büyük Türk Milletine güvenmişti.

Çünkü o büyük dahi Türk Milleti için:

‘’Dünya yüzünde ondan daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tarihinde görülmemiştir.’’ Tespitiyle milletimizin dünya tarihine o muhteşem geçmişiyle damgasını vurduğunu çok iyi biliyordu.

Türklerin İslamiyet’i benimsemesi, Alpaslan Han’ın 1071 Malazgirt Zaferiyle Anadolu topraklarına ayak basmasıyla başlayan bu bölgedeki yaşam savaşı­mız, o tarihten beri vatan bellediğimiz Anadolu coğrafyasında süregelmiş, sürmeye de devam etmektedir…

Unutulmasın ki:

‘’Milletinin tarihini bilmeyenler; ülkesinin, milletinin gelece­ği ile ilgili doğru kararlar veremezler. İnsanoğlu tarihini bildiği ölçüde değer kazanır, sahibi olduğu değerler ölçüsünde değer üretebilir.  Türklerin Muhteşem tarihi, tarih öncesi devirler­den başlar.’’

Geçmişimize baktığımızda şu gerçeği görürüz:

Elbette ki vatan bellediğimiz toprakları bizlere armağan eden, tarihe damgasını vuran çok önemli liderlerimiz, devlet adamlarımız vardır.

Ama şu da değişmez bir gerçektir ki; binlerce şehidimizin kanlarıyla sulanan aziz vatan topraklarımızın bu yaşlı dünyaya yansıyan iz düşümünün görüntüsünde Alparslan Han ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yeri çok farklıdır.

Çünkü onlar bu coğrafyada var oluşumuzun liderleri, geleceğimize ışık tutan, en sıkışık zamanlarımızda bizlerin umut kaynağı olan aziz vatan topraklarımızın değişmez yüzleridir.

Türk Milleti:

Tarih boyunca diline, dinine, ülküsüne, vatanına, bayrağına, devletine, milletine, örfüne, geleneğine, izzet-i nefis ve haysiye­tine sahip çıkan, vakurlu ama kibirli olmayan bu üstün nitelikle­riyle tarih sahnesinde yer almıştır.

Büyüklerine saygıyı, küçüklerine sevgi ve hoşgörüyü daima ön planda tutan, devletine her daim bağlı ve saygılı olan bu bü­yük millet; tarih sayfalarında sıralamaya çalıştığım bu üstün nitelik­leriyle tanınmış; dostlarının gıpta ile izlediği, takip ettiği; düş­manlarının ise merakla, kıskançlıkla, korkuyla izlediği bir millet olmuştur.

İşte bu nitelikleriyledir ki:

Türk Milleti yaşadığı her coğrafyada bu üstün özellikleriyle iz bırakmış, daha Amerika kıtası keşfedilmemişken; bizim atala­rımız üç kıtada at oynatmış, kılıç sallamıştır.

Böylesine büyük bir milletin vatan bellediği topraklarda ta­biat ananın bu büyük millete kucak açmasının, bu topraklarda yaşayabilmesinin daima bir bedeli olmuş; Türk Milleti tarihin her döneminde vatan bellediği toprakların bedelini kanıyla, ca­nıyla ödemiştir.

O nedenle milletimize anamızın ak sütü gibi helal olan bu son vatan topraklarımızla bizler arasında kanımızla-canımızla-emeğimizle-alın terimizle hercümerç olmuş bir bağlılık vardır.

Nasıl ki, Çanakkale Destanının yazıldığı gazi topraklarımız­da 250 bin şehidimiz pahasına, milletimizin nice kahramanlıkla­rıyla düşmana diz çökmemiş isek; mazisi insanlık tarihiyle başlayan böylesine büyük bir mil­letin vatan sevdası hiçbir zaman eksilmeyecek, hiçbir şer odağı karşısında da diz çökmeyecektir.

Bu noktada soluklanıp; ardımızda kalan mazisi şanla, şeref­le dolu tarih sayfalarımıza baktığımızda, hep şu gerçekle karşı­laşırız:

Milletçe dara düştüğümüzde, en sıkıntılı en yalnız kal­dığımız dönemlerde; ’düşman vatanın bağrına hançerini dayadığın­da’, her türlü ihanet, şer odakları karşısında yaşadığımız toprakla­rımızın kurtuluşu, özgürce yaşam hakkımız, bağımsızlığımız için öne çıkan, gözümüzü kırpmadan bunlara karşı koyan tek bir güç vardır:

Bu güç; Büyük Türk Milletinin her şey­den önde gelen ‘Önce Vatan’ sevgisidir.  Bu büyük millet; kendisini sarıp, sarmalayan canından aziz bilip vatan belle­diği topraklara, tabiat anaya olan borcunu hep böyle ödemiştir, böyle ödemeye devam edecektir.

Tıpkı 15 Temmuz 2016’da yaşanan o ihanet gecesinde, bu borcunu bir kez daha şanla, şerefle ödediği gibi. Vatanın bağrına dayanan o zehirli FETÖ hançerine kanı, canı pahasına karşı koymuş; şehitler, gaziler vermiş ama bu alçaklar çetesinin vatan topraklarını ele geçirmesine, iç kargaşa çıkart­malarına geçit vermemiştir.

Çünkü Vatan; Türk Milletinin yaşam hamurudur. Bu hamur Türk Milleti­nin namusudur, şerefidir, onurudur.

Çünkü Vatan; Türk Milletine atalarından emanet, burçlarında ay yıldızlı bayrakların dalgalandığı gururudur.

Çünkü Vatan; gelecek nesillerimizin istikbali, yaşam geleceğimizin ele ge­çirilemeyen, geçirilemeyecek son kalesidir.

 Malazgirt Zaferimiz vatan bellediğimiz bu toprakların can suyu, 30 Ağustos Zaferimiz devletimizin kuruluş harcıdır.