Doç. Dr. Süleyman COŞKUNER

Kaliteli Yaşam Uzmanı

suleymancoskuner@hotmail.com

Karanlığa Kurşun Sıkılır mı?

Sıkıldığı yerler vardır, sıkılmadığı yerler vardır. Öncelikle kurşun hedefini vurmak üzere sıkılır. Hedefini vuramayan kurşunlar, kelimenin tam anlamıyla maddi ve manevi anlamda israftır. Kahramanlarımızın terörle mücadelelerinde gece gündüz demeden, mağaralarda gizlenmiş hainlere karşı, hedef yeterince küçültülüp, tortop edildikten sonra karanlığın ciğerine ciğerine kurşun elbette sıkılır.
Deli cesareti veya kör cesaretle karanlığa kurşun sıkmak, bazen faydadan çok zarar da getirebilir. Amaçsız rastgele bol miktarda karanlığa sıkılan kurşun, korkaklık emaresi de olabilir. Önceden gizlenmiş düşmanın yeri tam belli olmadan karanlığa kurşun sıkıldığı zaman, en büyük risk; düşman ilk kurşunlarla vurulamamış ise, kurşun izlerinden yerimiz belli olacak ve ani bir geri taarruzla kendimiz vurulabileceğiz.
Buraya kadar işin silahlı düşmanla savaşına yönelik örnekler verdim. İşin asıl önemli noktası ise, sosyal, ekonomik, siyasi ve stratejik konularda karanlığa kurşun sıkmanın seyri, çok daha değişik bir yüzle karşımıza çıkar.
Siyasi anlamda, yeter ki rakibi yaralasın da, neresinden yaralarsa yaralasın anlamında, asıllı - asılsız, temelli - temelsiz, ciddi – gayri ciddi, hukuki – hukuk dışı söylemlerle karanlığa ateş etmek, siyasi mücadelenin en çirkin yüzüdür. Sonuca ulaşmak o kadar kolaydır ki: “İspat etsin, edemezse şerefsiz, karaktersiz ve müfteridir”. Sözleri göklerde uçuşur. Sonuçta siyaset adına boşa harcanan enerjiler ve vatandaşlarımızın ümitlerini yerle bir etme basiretsizlikleri.
Ekonomik anlamda, bazı makro ekonomik göstergeler oldukça olumsuz olmasına rağmen, ciddi anlamda bilimsel iktisadi tedbirleri hızla uygulamaya koymak yerine, “bize bir şey olmaz, bunun gibi ne krizler görmüşüz, sakın moralimizi bozmayalım, bize iftira atıyorlar, yaptıklarımızı hazmedemiyorlar, ele aldıkları göstergeleri ortaya koyan ekonomik kuruluşlarla biz zaten küsüz” gibi sıkılan kurşunların hepsi de, hedefsiz karambole yani karanlığa sıkılan kurşunlardır.
Şimdi de bir başka cepheden karanlığa kurşun nasıl sıkılır veya sıkılmaz ona bakalım. Ağustos 2017 de prostat CA’dan ameliyat olmuştum. Üç ay sonra birtakım ilaçlarımla eş zamanlı olarak, 45 seans da rapyoterapi aldım. Üç ay sonra radyoterapimin sonuçlarını test etmek üzere PED çektirdik. Sonucunu doktorumla değerlendirirken, benim aldığım ilaçlarımın yan tesiridir diye pek ciddiye almadığım, hafif ama sürekli seyreden bir baş ağrımı sevgili eşim, paddanadak doktoruma söyleyiverdi. 
Doktorum bana dönerek, “bana hiçbir şey söylemedi ama” dedi ve hemen sordu. “Gerçekten ağrıyor mu hocam? “Ağrıyor ama zannedersem aldığım ilaçların yan etkisi” dememle birlikte, “olur mu öyle, niçin bana her durumu bildirmiyorsun? diye hafiften serzenişte bulundu. Hemen beyin MR’ına yallah…
Beyin MR’ı çekildim ve kafatası kemiği ile, beyin zarı arasında 1,5 cm bir kitle. Beyin Cerrahı ile Medikal Onkoloğumdan konsultasyon istedi. Beyin cerrahım operasyon önerdi. Medikal Onkoloğum Radyoterapi önerdi. Beyini oydurmak kolay mıydı. Radyoterapi hoşuma gitmişti. Üstelik Medikal Onkoloğumuz hem daha rütbeli hem de daha tanınmış bir hekimdi.
Heyecanla Radyoterapi Doçentime koştum ve “Medikal Onkoloğumuz Radyoterapi önerdi hocam” dememle birlikte; “Beyin Cerrahımız ne dedi” dedi heyecanla. Biraz cansız bir şekilde başımı öne eğdim ve “operasyon önerdi, ben buraya asla radyoterapi verdirmem” dedi” dedim.
Bunun üzerine derhal operasyona gidiyoruz demesin mi!!! Ama hocam, demem ile birlikte, kaşlarını çattı ve “BEN KARANLIĞA KURŞUN SIKAMAM” dedi.
“Beyindeki nesnenin ne olduğunu bilmiyoruz, iyi mi kötü mü bilmiyoruz. Eğer iyi huylu ise, sevimsiz hastalık için verilecek olan Radyoterapiden fayda yerine zarar görmez miyiz? Kötü huylu ise, ne kadar kötü? Ne ölçekte ve sürede bir Radyoterapi uygulayacağız? Üç ay sonra karanlığa attığımız kurşun hedefini bulmadığı gibi, sert bir zemine rastlayıp geri sekerek gözümüzden bizi vurursa ne yapacağız? Sen bizim en sevdiğimiz hastamızsın ve yetkin bir otorite iken, nasıl beni karanlığa kurşun sıkmaya zorlarsın? Başarısız bir sonuçta ben sizin yüzünüze nasıl bakarım? Dedi.
Mesajı almıştım. “Hocam kabul ediyorum, ancak bu hafta sonu Bursa’da Üniversite sınıf arkadaşlarımızla yıllık büyük buluşmamız var. Ön ödememizi de yapmıştık. Eşimle birlikte arkadaşlarımla buluşayım hem de moral depolarım” demem ile birlikte, o narin ve nazik hocam sandalyesinden doğruldu, sesini de biraz yükseltti. Kurşunu tam hedefine doğrulttu: “Bursa Mursa yok… Doğru Beyin Cerrahına gidiyorsun ve en kısa tarihe operasyonunu aldırıyorsun. Aha şimdi Beyin Cerrahı hocamızı ben de arıyorum”.
Boynumu eğdim. Tamam hocam dedim. Gün Çarşamba idi. Cuma günü Bursa’da toplanacaktık. O Cuma saat 15.00 de Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisinde operasyona girdim.
Kurşun bedava değil. Her zaman ve her yerde bulunmuyor. Maddi bir değeri var. Attığımızda bir daha asla geri gelmiyor. Hedefi vursa da, vuramasa da stoklarımız azalıyor. Vuramadığımız zaman yerimiz belli oluyor ve taarruz hakkı karşıya geçmiş oluyor.
Bırakalım KARANLIĞI… aydınlığa bile sıkmak için planlayacağımız mermilerimizi ve hedeflerimizi kılı dörtyüz kırk yararak ayarlamamız gerekiyor. Elbette bazen karanlığa da kurşun sıkmamız gerekebiliyor ama, her türlü araştırma, planlama, konsultasyon, değerlendirme imbiğinden geçirdikten sonra…

Selam, sevgi ve dualarımla… Allah’a emanet olunuz…