Dertlerimizi ve sıkıntılarımızı beynimizin yapacak bir şeyi olmadığında daha yoğun hissederiz. Bir işimiz olduğunda, bir şeye yoğunlaştığımız zaman ise dertlerimizi daha az hissederiz. Onları düşünmemize zaman kalmaz.
İlgi alanımızı değiştirerek dertlerimizin baskısını azaltabiliriz veya ortadan kaldırabiliriz. Bunun için beynimizin çalışma şeklini iyi anlamamız gerekir. Beynimiz kendisine bir uyarı iletildiğinde hemen onun üzerine atılır. Telefonda öneli bir konuşma yaparken beynimiz arka plandaki bir gürültüyü iptal eder.
Dehşet verici bir düşünceyle aynı anda mutluluk verici bir düşünce çakıştığında, dikkatimizi her zaman karanlık olana doğru kayar. Çoğu zaman karamsar olana yoğunlaşır endişe ve güvensizlik içinde günlerimizi geçiririz ( Stefan Klein, Mutluluğun Formülü, s. 230).
Yapılan araştırmalar, başka bir işe yoğunlaştığımızda rahatsız edici uyarıların, beynin bir çok merkezine ulaşamadığını tespit etmiştir. İnsan çoğu zaman kendisine verilen göreve o kadar yoğunlaşır ki, verilen görev dışında hiçbir şeye zaman ayıramaz.
Yoğun bir şekilde bakar ve dinlersek, gördüklerimizin dışındaki her şeyi, hatta kendimizi bile unutabiliriz. Bu sebeple üzüntüden kurtulmak için kuşların cıvıltısını ve ağaçların hışırdamasını fark etmemiz gerekir. Etrafımızdaki güzelliklerin farkında olmalıyız. Bu yoğunlaşma esnasında endişe ve korkularımız önemsiz hale gelebilir.
Hiç yağmur damlalarının cama ve ağaç yapraklarına düşerken kaç farklı ses çıkardığını fark ettiğiniz oldu mu?
İnsanlar bazen yaptıkları şeye o kadar kendilerini kaptırırlar ki, gerçekleşen eylemden ayrı olarak kendilerinin bile farkına varmazlar. Zihinleri gezinmez, başka hiçbir şey düşünmez, tamamen yaptıkları işe odaklanırlar. Bu anlarda enerjileri pürüzsüzce akar, rahatlarlar, gevşerler ve kendilerini güçlü hissederler. İşte bu deneyimler akış yaşantısıdır.
Akış, kişinin ustalaştığı ve anlamlı bulduğu bir işi yaparken zamandan ve mekândan kopacak kadar kendinden geçme halidir.
Kişinin, hayatında akış yaşantısı oluşturan bir şey olması ve bu yaşantının sürekli tecrübe edilmesi mutluluk sağlar. Akış yaşantısı, dertleri azaltır veya unutturur. Ruhsal iyiliği arttırır.
Bazen güzel sohbetlerle akış yaşantısına geçeriz. “Hoş bir sohbet, işte Cennet Bahçesi budur,” diyor Hz. Ali.
Fransa'da İnşaat Müteahhitliği yapan sevgili Ağabeyim Mustafa Özkan’la Metz’de derin bir sohbete dalmıştık. Kendisinin işine ne kadar yoğunlaştığını ve işinden ne kadar keyif aldığını fark ettiğim anda, kendisine ”Ağabey, sen bu ülkede üzüntülerini nasıl gideriyorsun?” diye sormuştum. Bu soruma karşılık şu cevabı almıştım: “ Benim işimden üzüntüye zaman kalmıyor ki. Sıkıntılarıma değil, işlerime bakıyorum” demişti. İşte Anadolu bilgeliği…
Mihaly Csikszentmilalyi’ nin “Mutluluk Bilimi- Akış” kitabını okuyunca bu sohbetimiz aklıma gelmişti.