İsmail KAHRAMAN

Belgeselci - Gazeteci

belgeselciismail@gmail.com

Gebzeli Ressam Sedat Alkan ile Halıcılık Sohbeti!

Tarihe canlı şahitlik yapmış insanlarımız var. Onların hayat hikayesi, sadece kendi hayat hikayeleri değil. Yaşadıkları dönemlerde ki belgeler çok önemlidir. Zamana şahitlik yapmış Gebze Cumaköy doğumlu Ressam Sedat Alkan ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. Onu özel kılan ressamlığı ve dünyadaki markamız olan Halıcılık. Birçok sanat eserine değer katmış Sedat Alkan ile halıcılık üzerine konuştuk.

Eski Gebze’yi anlatarak sözlerine başlayan Sedat Alkan, “Cumaköy’de geçmişte iş imkânı yoktu, Hereke’ye göç ettik. 6 yaşına kadar Gebze’de çocukluğum geçti. Eski hallerini iyi bilirim. Gebze, o zamanlar çok daha güzeldi. Yeni Çarşı-Eski çarşı kavramı yoktu. Sadece Eski Çarşı vardı, önünde 5-6 dükkan ve mezarlık vardı.  Gebze Kent meydanı eski yıllarda mezarlıktı. Bu dediklerim 80 yıl öncesinin Gebzesi. Hatırladığım kadarıyla annem Gebze’de çalışıyordu, Cumaköy’e göre Gebze merkezi daha iyi durumdaydı. Köy hayatını ise hayal meyal hatırlıyorum.

Gebze’den Hereke’ye gitmememizin sebebi, Gebze’de iş imkanı olmaması, sanayi olmamasıydı. Hereke’de Sümerbank fabrikası vardı. Oraya çalışmak için ailem göç etti. Ben bir süre durduktan sonra 1957’de Sümerbank’a desinatör olarak girdim. Bir eğitimim olmadan, akademik tahsilim olmadan. Ancak ressam olmak için akademik kişilerden özel ders aldım. Haftada iki gün akademisyenler Gebze’ye geliyor ve ders veriyorlardı. Hereke’de o zamanlar küçük yerdi. Ama fabrikanın olması nedeniyle İzmit ve Gebze’den çok sayıda insan Gebze’ye geliyordu. Halı desenleri çiziyorduk. Hem fabrikada çalışıp hem de Cağaloğlu’nda gazeteye resim çiziyordum. Doğduğumdan beri resim çizerim.   

NASIL RESSAM OLDU 

Nasıl ressam olduğunu anlatan Sedat bey, “1950’lerde Hereke’de büyük bir sel felaketi olmuştu. Fabrikada kaldığımız yerde sel suları içeri girmişti. Sel sularından cam çatlamıştı. O çatlayan camın görüntüsünü Atatürk’ün siluetine benzettim. Gözüm kapalı çizerim o anı. Resime çok da meraklıydım. O camın üzerine kağıdı koyarak kopya çekerdim bu şekilde resim çizmeye çalıştım. Cağaloğlu’nda Türkiye çapında karikatür resim yarışması vardı ve kazandım. Teşvik ödülü verdiler. Çalıştığımız Gazete’nin Yazı İşleri Müdürü’nden çok övgü aldım. Doğan Kardeşler tarafından dolma kalem ödülü aldık.

HALICILIK ÖLÜYOR

Türkiye’de ne yazık ki halıcılık ölüyor. Resim süslemesi ile yapılan halı paha biçilemez. İran Halıları meşhurdur. Çünkü yün ve İpek halı gibi parlar İran halılar. O İran halıları Avrupa’da revaçta değil, Türk halısı revaçta. Çünkü, bir batılı işten eve geldiğinde karmaşık desenlerden rahatsız oluyor. Türk halısında bir üslup vardır. Türk halısında Çin ve Acem halılarına göre ferahlık vardır. Benim zamanımda halılarda Polonez, binbir çiçek, yedi dağın çiçeği gibi desenler vardı. Bunların hepsini çizerdik. Eskilerin üzerinden giderdik çünkü Türk halıcılığında yenileme olmaz. Desinatörlüğü yaparken bir çok dergiye de karikatürler ve resimler çizdim. Doğan Kardeşler’e patenti bana ait olan, iki kahramanım Aliş Maviş’in hikayelerini çiziyordum. Çocuk haftasına bir çizim yapardım. Sonra da Hereke’den emekli oldum. Emekli oluşumda enteresan bir olay. 1981’de çalışıyordum Sümerbank fabrikasında çalışıyordum. 1980’de ihtilal olmuştu. Polisler fabrikaya girdiler, yanımızdakileri arkadaşları götürdüler, korku havası vardı. Yanımdaki akademiden gelen stajyerleri götürdüler. Sebebi ise yanımdaki çocuklardan birinin silah çizimi yapması. Her gün bir dedikodu çıkıyordu, fabrika kapanacak, ikramiyeler verilmeyecek, işten çıkarmalar olacak diye. Korktuk ve emekliliğimi istedim. Dönemin parasıyla 1 Milyon 250 bin TL tazminat alacaktık ve 250 Bin TL’si o dönem ev alamaya yetiyordu. 60 kişi emeklilik istedik. Aradan 2 ay geçti bizi topladılar. İkramiyelerinizi verilecek dediler. Asker hazinede para yok bunun için ihtilal yaptık, paranızı size taksitle vereceğiz dediler. Bir keresinde 20 TL aldım gerisi ne oldu bilmiyorum.

HEREKE HALICILIĞI’NA SAHİP ÇIKILSIN

Cumartesi günleri Hereke’de Pazar kurulurdu. Bütün köylerde halı dokunulurdu. Bir çok ilden halı dokumayı öğrenmeleri için insanlar Hereke’ye gelirdi. Burada ticaret yapılırdı, Hereke halıcılığı yaşatılırdı. Kabe’nin örtüsü Hereke’den örülürdü. Beyaz Saray’a, Yıldız Sarayı’na Hereke halıları giderdi. Ne yazık ki o halılar kalmadı ve içim rahat etmedi. Herekeli Bakanımız Fikri Işık beye konuyla ilgili yazılar yazdım. Yetkilere buradan sesleniyorum. Lütfen dikkat edin. Bu milli servet. Türk İpek Halısını genellikle dışarıdan yabancılar alır ve bize döviz kazandırır. Lütfen bu işe el atın, Hereke Halıcılığı devam etsin. Yaşlı ustalardan istifade etsinler. Hereke Türk halıcılığını lütfen kalkındırın. Hereke Halıcılığını lütfen eski halinde canlandıralım.