C. Yakup ŞİMŞEK

Eğitimci, redaktör

C.Yakup_Simsek@hotmail.com

Kafasına Vura Vura

Sabahattin Ali: Bürokraside aykırı, duyguda aşırı, fikirde haşarı, mantıkta akış yukarı, netîcede apayrı...
Reşat Nuri Güntekin onun hakkında şöyle diyordu:

“Sabahattin Ali kanaatimce son neslin hikâyecilerinin en kuvvetlisidir. Ve Kuyucaklı Yusuf romanı memleketimiz ve edebiyatımızın yüzünü ağartacak kıymetli bir sanat eseridir...”

Tevfik Fikret'in, Nef'î için söylediği şu mısrâyı Sabahattin Ali de hak ediyordu:
“Sana bir başka zemin, başka zaman lâzımdı...”
Bu ülkeye “fazla” geldi o: Karakteriyle, fikirleriyle...
En sevdiği işi yapmasına mânî oldular: Şiir, roman, hikâye yazmak...
Gazetesini (Markopaşa) kapattılar. 
Hürriyetini elinden aldılar. Ağzına kilit vurdular...
İkide bir cezâevine atıyorlardı...
Şefe selâm dura dura...
Kafasına vura vura...

***

Devletin başı ile Sabahattin Ali'nin başı hiç hoş olamadı. 
1930'lu yıllarda Konya'da muallimlik yaparken yazdığı Memleketten Haber şiiri Türkiye'nin o günkü manzarasına karşı keskin bir hiciv, seçkin bir alaydı. 
“Gazi'ye hakaret” sayılan bu şiirde şu mısrâlar yer almıştı:

Hey anavatandan ayrılmayanlar
Bulanık dereler durulmuş mudur?
Dinmiş mi olukla akan o kanlar,
Büyük hedeflere varılmış mıdır

Asarlar mı hâlâ hakka tapanı,
Mebus yaparlar mı her şaklabanı,
Köylünün elinde var mı sabanı,
Sıska öküzleri dirilmiş midir?

Cümlesi belî der Ene'l-Hak dese,
Hâlâ taparlar mı koca terese,
İsmet girmedi mi hâlâ kodese,
Kel Ali’nin boynu vurulmuş mudur?

...

Sabahattin Ali, bu sözleriyle fincancı katırlarını ürkütüyordu. 
İleride başına gelecek fâciaları kendi eliyle hazırlıyor gibiydi.
“Sırça Köşk”e uzanan mâcerâ başlıyordu.
Sivri sual sora sora...
Kafasına vura vura...

***

Sabahattin Ali bu şiir yüzünden mahkemelik oldu. 
“Mahkemenizden ne merhamet, ne müsâmaha istiyorum. İstediğim şey adâlet, vermekle mükellef olduğunuz adâlettir...” diyordu. 
Söylese bir dert, söylemese bir dert...
Ali’nin söylemedikleri söylediklerinden daha rahatsız ediciydi.
Önce 12 aya mahkûm oldu. 
Bu karârı temyîz etti; bu sefer, cezâsı artırıldı: 14 ay...
Attılar bir yazı tura.
Kafasına vura vura...

***

Artık kendi yurdunda yaşayacak gücü kalmamıştı.
Resmî ideolojinin kayalarına çarpa çarpa kırılan ümîdinin son parçası da ufalandı.
“İnsan olmak dokunuyor haysiyetime...” dedi.
Haysiyet dîvanlarından sürgün karârı çıktı: 
- Memleketten defedelim şunu.
Arkasında kasatura...
Kafasına vura vura...

***

Sabahattin Ali’yi bundan 70 sene önce bugünlerde (2 Nisan 1948) Dereköy hudûdunda vahşîce katlettiler.
Cesedi, aylar sonra bir dere yatağında bulundu.
Görünen-gösterilen kaatil, Ali Ertekin'di.
Peki, Ali Ertekin'i azmettirenler kimlerdi?
Bu henüz ortaya çıkmadı. 
Çıkarılmadı-çıkartılmadı... 
Tek parti iktidârının zihniyetine göre çıkıntı ve sıkıntı olan bir dâhîyi yok ettiler.
Resmî pusu kura kura...
Kafasına vura vura...