Atilla ÇİLİNGİR

Yazar

Yitirilen Yılları, Kaybolan Umutları Geri İstiyorum…

‘’ An gelir, ömrünün hırsızıdır/her ölen pişman ölür/hep yanlış anlaşılmıştır/hayalleri yasaklanmış/ An gelir şimşek yalar/masmavi dehşetiyle siyaset meydanını/ direkler çatırdar yalnızlıktan/sehpada Pir Sultan ölür…’’  (Attila İlhan)

Geri istiyorum ülkemin yitirilen tüm değerlerini;  sevgi ve saygıyı tadarak büyüdüğümüz o güzelim yılları.

 Kutsal vatanımızın üzerine titrendiği, özgürlüğümüzün simgesi dağlarımızda, ovalarımızda ılgıt, ılgıt akan sularıyla bereketli topraklarımızda teröristlerin ölüm saçmadığı, yabancı sermayenin cirit atmadığı, ülkemi geri istiyorum.

 İnsanca yaşam hakkının sorgulanmadığı, hukukun üstünlüğünden bir milim dahi sapılmadığı, insanlarımızın birbirlerine kem gözle bakmadığı, kimilerinin türlü yalanlarla milletimizi aldatmadığı, laik cumhuriyet değerlerinin sorgulanmadığı, Yüce Atatürk’ün adının unutturulması için olmadık aymazlıkların yapılmadığı ülkemi geri istiyorum.

Yıllarca ‘Sağcı-Solcu’ söylemleriyle, eylemleriyle adeta kan kusturulan, son dönemde PKK-PYD-DEAŞ-FETÖ terör örgütlerince kandırılan, türlü hainliklerle hayattan koparılan; dindar-kindar nesiller söylemleriyle etiketlenen milyonlarca gencimizin o pırıl, pırıl umutlarını,

Bir türlü çığlıklarını duyuramayan gelin çocuklarımızın, taciz mağduru evlatlarımızın, her Allah’ın günü acımasızca katledilen, itilip kakılan kadınlarımızın hakkını hukukunu,

Elleri kınalı kuzularını yitirip de; acılarını içine gömen anaların, babaların, eşlerin, vatanımız uğruna seve, seve hayatlarını feda eden o koç yiğitlerin kan ve can bedeli için; yitirilen tüm umutları geri istiyorum.

Döndürebilir misiniz o yiten sevgileri, saygı dolu yılları?

Verebilir misiniz Al Bayrağa sarılı o canları geriye?

Doğal hayatın, doğa canlılarının üzerine titrenen,

Yollar, köprüler, havaalanları, yabancılara tahsisli maden ocakları için onca yeşili feda edilmeyen,

Toprağına dört elle sarılıp da, alın terini ekmeğine katık yapan; ‘milletin efendisi’ köylümüze adaletli yaşam hakkı sunan,

Milli değerlerimizle güçlenen, insanlarımızın sömürülmeden yüceldiği yıllarımızı geri istiyorum.

İnancın siyasete alet edilmediği, kimi icraatların ılımlı İslam adına yapılmadığı,

Ayrım yapılmaksızın tüm insanlarımızın kucaklandığı,

Geleceğimizin ABD’nin-AB’nin türlü menfaatlerine odaklanmadığı,

Emperyalist dayatmaların sorgusuzca, sorumsuzca kabullenilmediği,

Ülkemizin tüm demokratik değerlerinin korunduğu,

Cumhuriyetimizin ortak kazanımlarıyla yaratılan,

 Yıllarca gelişmemizin temel taşı olan tesislerimizin;  ‘’Babalar gibi satılmadığı!’’ Yıllarımızı geri istiyorum…

Milyonlarca gencimizin, insanımızın işsiz dolaşmadığı,

Paramızın pul olup, ‘avro-dolar’ ikilisinin dillerde yapışıp kalmadığı yıllarımızı geri istiyorum!

Geri istiyorum, milli davalarımız konu olduğunda dünyaya meydan okuduğumuz yılları, onurlu ve dimdik duruşumuzu,

Geri istiyorum, ’Al Bayrağımız’’ için gönüllerin titrediği o yılları.

Saygıyla, hoşgörüyle, sevgiyle ilmek ilmek ördüğümüz, biri birimiz için gönüllerimizin titrediği; Kürdiyle, Lazıyla, Çerkez’iyle, Türk’üyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle, kendisini Yüce Türk Milletinin ferdi sayan herkesin yekvücut gücüyle yaşamak istiyorum bu güzel ülkede.

Sanmayınız ki; ben gerilerde kalmış, geçmişi ile yaşayan bir yurttaşım.

Hayır, tam tersine geri istediğim bu değerlerle ülkemizin gelişeceğine inanan, muasır medeniyet seviyesine ancak Büyük Önder Atatürk’ün ilkeleriyle, hedefleriyle, çağdaş eğitimin pırıltılarıyla ulaşılabileceğimizi bilen bir yurttaşım.

Geriye istediğim bu değerlere cevabınız yoksa!

Kaybolan umutlar tekrar kazanılmayacaksa?

Unutun bu söylediklerimi!

Bir kez daha okuyun Şair Süleyman Apaydın’ın şu dizelerini;

‘’Fazla geldiyse size hürriyet, cumhuriyet/Özlemini çekiyorsanız saltanatın, sultanın/Hala önemini anlayamadıysanız millet olmanın/Kul olun, ümmet kalın/Fetvasını bekleyin şeyhülislamın…’’

Ama yağma yok! Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten emanettir bu Cumhuriyet.

Ne yaşanırsa yaşansın! Sanmayın ki, umutları kaybolur bu toprakların. Çağdaş yarınlarımızı kucaklayacak o güzellikler de döner geri.

Yeter ki inanın.  ‘Belki yarın, belki yarından da yakın’.