Kitaplığımı karıştırırken gördüğüm ve tekrar okuduğum ZEYTİN DAĞI kitabı böyle bir değerlendirme yazısı yazmamın sebebi olmuştur. Devletimiz neredeyse 30 yılı bulan bir süredir yurt içinde PKK bölücü terörünü ortadan kaldırmaya uğraşmaktadır. Son yıllarda ayrıca komşumuz Suriye’deki iç savaş, bu sınırımızdaki komşu şehir ve yerleşim yerlerinde güvenlik ve asayiş sorunlarını artırmış ve devletimizin toprak bütünlüğünü de tehdit eder boyutlara getirmiştir. Bu sebeple, devletimiz bu tehlikeyi bertaraf etmek, sınır güvenliğimizi temin etmek ve sınır şehirlerimizdeki vatandaşlarımızın emniyetini artırmak için önce El-Bab’daki FIRAT HAREKATI’nı yapmıştır. Şimdi de ZEYTİN DALI harekatı ile Afrin bölgesi, terör sebebiyle oluşan güvensizlik ve emniyetsizlikten çıkarılmaya çalışılıyor. Türk milletinin topyekün desteğini alan bu müdahaleleri yapan kahraman ordumuza ve güvenlik güçlerimize dualarımızla muvaffakiyetler dilemekteyiz. Allah Mehmetçiğimize cesaret, güç ve kuvvet versin. Zeytin dalı gibi barış sembolü olan bir isimle adlandırılan bu harekat hem ülkemize, hem de bölgeye barış ve güvenlik; insanlarımıza huzur ve mutluluk getirsin.
Gelelim Zeytin Dağına. Burası Kudüs şehrinde bulunan, yahudiler nezdinde çok kıymetli, halen, Yahudilerin bir bölümünü mezarlık olarak kullandıkları, Mescidi Aksa’yı da gören bir tepedir. Onlara göre buradaki mezarlıkta yatanlar kolayca cennete giderler. Bunun için dünyadaki en pahalı mezarlık buradadır. Falih Rıfkı Atay buradan esinlenerek ZEYTİN DAĞI isimli eserini 1932’ de yazmıştır. O zamanın önemli yazarlarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu bu eser için “Zeytindağı, Cumhuriyet devri edebiyatının en büyük hadisesidir” diye tanımlar. Bu eser tam 100 yıl önce Suriye cephesi ile ilgili bilgilerle ilgilidir. Yazar, 1916’larda Kudüs’deki Zeytindağı’nda bulunan 4. ordu karargahında, komutanı Cemal Paşa’nın yanında çalışmıştır. Şam, Kudüs, Sina cephesi ve Kanal savaşları, Medine seyahati ile ilgili bilgileri bu görevinde edinmiştir. Günümüzde bölgede yaşananlar bu kitabı yeniden okumayı ilginç kılar.
Kitapta 1. Cihan Harbi esnasında Osmanlı, Alman, İngiltere Devleti ilişkileri çeşitli olaylar üzerinden değerlendirilmektedir. Askerlerimizin çok büyük gayretlerine rağmen yaşanan acılar, bizlere önemli hatıraları aktarmaktadır. Çoğunluğu müslüman arap kardeşlerimizden olan yerli ahalinin aşiret yapısının bu sonuçlardaki etkileri, Osmanlı Devletimizin büyük gayretlerine rağmen İngiliz altınlarına karşı sonuç alamaması tespiti okuyucu ile paylaşılmakta, aşiret yapılarının halktaki ve devlet ilişkilerindeki yansımaları edebi bir dille anlatılmaktadır. Bilgi ve çalışkanlığın olmadığı, aklı kullanmayan, sevginin oluşmadığı toplumlarda dinin birleştirici, ilerletici gücünün kaybolması, Filistin bölgesindeki Yahudi ve Arap bölgelerindeki farklılıklar üzerinden değerlendirilmektedir. Bir Yahudi gencinin bu farkı “biz bu toprakları daha çok seviyoruz” cümlesi ile özetlemesi manidardır.
Tam yüz yıl önce, İngiliz ve Almanların bölge zenginliklerini ele geçirmek için bu bölgeye taşıdıkları 1. Dünya Savaşında Osmanlı’nın savaştığı ülke İngiltere’dir. İngilizler sömürgelerinden topladığı askerler ve gizli servisleri ile dağıttığı bol altın rüşveti ile Osmanlı’ya karşı kışkırttığı aşiretleri kullanarak bu savaşı kazanmış ve Kudüs dahil bölge İngiliz hakimiyetine geçmiştir. Bu yaşananlar ve harp kaybedilip Anadolu üzerinden İstanbul’a dönüşte Cemal Paşa’nın, harap Anadolu topraklarını gördükce, ’keşke vazifem buralar da olsaydı’ dediği bilgisi kayda değer önemli bir tespitdir.
İşte şimdi yine, bu sefer de Amerika ve Rusya, bölgede hakimiyet kurma çabasındadır. Bölgedeki bir kısım insanlar kandırılıp yine kullanılmaktadır. Yeni yapılanmalar üzerinden bölge zenginlikleri kontrol edilmek istenmektedir. Dün devletimiz Osmanlı, bugün yine devletimiz Türkiye Cumhuriyeti bu sömürgeci niyeti önlemek ve bölge insanının güven ve refah içinde yaşaması için gayret göstermektedir. Dileriz ve dua ederiz ki Mehmetçiğimizin gayreti ve cesareti, komutanlarımızın can siperane ortaya koydukları çalışmalar, yöneticilerimizin dirayet ve basireti ile birleşip, ülkemizin ve komşularımızın birlik ve dirliğini sağlasın. Tarih bize gösteriyor ki ordumuzun başarısı kadar, öncelikle bölge halkının bunun önemini bilmesi, görüp anlaması ve bu gayrete destek vermesi önemlidir. Halkın bunu bilebilmesi için ise, emniyet güçlerimizin çalışması yanında, bu konular üzerinde çalışacak birimlerin gayretlerine ihtiyaç vardır. Bu çalışmalarla bölge halkının şer güçlerin maksatlarını görmesi, onlara iltifat etmemesi sağlanmalıdır. Böylece ve tüm halkımızın kalbi destekleri ile Zeytin Dalı müdahalesi beklenen sonucu verecektir.
Zeytin Dalı Harekatımızın başarı ile tamamlanmasının önemi, yakın tarihimizde yaşanan acıları hatırlayınca daha iyi anlaşılmaktadır. Bu vesile ile bu toprakları bize vatan yapan tüm şehitlerimize rahmet dileriz. Onları bir daha şükranla ve minnetle anarız.