Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

İsraf

İsraf, ‘zamanı ve ekonomi açısından değeri olan ihtiyaç maddelerini, gereğinden fazla kullanmak, maksadına uygun olarak kullanmamak…’ anlamında Arapçadan Türkçemize geçmiş bir kelimedir.

İsraf, kişilerin ve devletlerin yarınlarını olumsuz yönde etkiler. Kişilerde top yekûn refahın, devletlerde devam ettirilebilir kalkınmanın önündeki en büyük engel, israftır.

Zamanı iyi kullanmakla, elektriği ve suyu gereksiz yere harcamamakla elde edilecek kazançlar, zenginliğimize, büyük ölçüde katkı sağlar.

En kolay kazanç, tasarruf yolu ile elde edilir.

En fazla israf ettiğimiz değerler; zaman, söz, su, ekmek ve elektriktir. Diğerlerinin açtığı olumsuzlukların büyük boyutu sebebiyle zaman ve eskilerin israf-ı kelâm dedikleri söz israfı, çok önemli olmakla birlikte, su, ekmek ve elektrik israfı, mutlaka önlenmesi gereken kötü bir alışkanlığımızdır.

Eskiler ‘anasır-ı erbaa’ derlerdi. İnsanların ve bitkilerin varlığını sağlayan 4 ana-asıl madde vardır: Toprak, hava, ateş ve su. Bunların ilk 3’ü sun’i olarak üretilebiliyor veya yerini tutacak başka varlıklardan yararlanılabiliyor. Sun’i olarak üretilemeyen tek ana-asıl madde sudur. İşte bu sebeple israfından en çok kaçınmamız gereken madde de sudur.

 Kullanılabilir su, tabiatta esasen kıt olan bir maddedir. Büyük bir bölümü tarım ürünleri yetiştiriciliğinde, sulama amacı ile kullanılmaktadır. Bu maksatla yapılan harcamalarda, yeni sulama teknolojilerinin yaygın olarak kullanılmaması sebebiyle % 50 israf söz konusudur.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı Eğitim, Bilim ve Kültür Araştırmaları Kurumu UNESCO’nun belirlemelerine göre ortalama kültüre mensup bir insanın yıllık su ihtiyacı 1.800 M3’tür. 2014 yılında dünya nüfusunun, 7.000.000.000 olduğu tahmin edilmektedir. Buna göre dünyamızın yıllık toplam su ihtiyacı 12.600 Km3’tür. Kişi başına tüketilen 1.800 M3 suyun 5 kat fazlasını, israf ederek kullananlar olduğu gibi, onda birini bile bulamayanlar vardır. Dünya nüfusuna her sene 80.000.000 kişi ekleniyor. Bu artış her sene su ihtiyacının da 144 Km3 artması demektir. Yağmurlarla biriken ve yenileme yoluyla elde edilen su miktarı ise 100 Km3’ten azdır. Gerçek ap-açık ortadadır: İnsanoğlu, pek de uzak olmayan bir gelecekte, büyük bir felâketle karşı karşıya gelecektir. Karşılaşacağımız bu felâketin sebebi israftır. Tabiatın verdiklerini israf ediyoruz. İnsanoğlu, bir taraftan da tabiatın dokusunu ve verimliliğini kendi eliyle bozuyor. Tabiatın hor kullanılması ve bozulması da israftır. Orman alanlarının azalması sebebiyle bâzı bölgelerde sel felâketleri yaşanırken, bazı bölgelerde de öldürücü kuraklıklar hüküm sürüyor. Yerleşim bölgelerindeki aşırı yapılaşma sebebiyle toprağın su tutma özelliği kayboluyor.

Su kıtlığına yol açan bir başka etken de, su kaynaklarının kirletilmesidir. Kirletme de israftır. Kirlenen akarsular, üç-beş kilometre sonra kendi kendilerini temizleyebiliyorlar. Kirlenen durgun sular temizlenemediği için, insanlığın kaybıdır.

Yapılan incelemelere göre atık sular, tabii coğrafya şartları içerisinde 10 kilometre akıtılabilirse, tarım arazilerinin sulanmasında kullanılabiliyor. Bu tür su yenileme çalışmalarına bâzı ülkelerde başlanmıştır. Çok masraflı bir kazanma yoludur. Oysaki aynı miktarda su, israftan kaçınılır ise, hiç masrafsız olarak gerçek ihtiyaçlar için kullanıma sunulabilir.

Dörtte üçü sularla kaplı olmasına rağmen bunun yalnızca % 3’ü kullanıma uygundur. Deniz suyunun kullanıma uygun hâle getirilmesi çok pahalı bir teknolojidir. Arıtma işleminden arta kalanlar tekrar denize verildiğinde, mâliyet daha fazla yükselmektedir.

Dünyada, suyun kötü kullanılmasının, israf edilmesinin meydana getirdiği en büyük facia, kadim Türk yurdundaki Aral Gölü’nde yaşanmıştır. Mutlaka ders alınması gerekir.