Dr. Zülfikar ÖZKAN

Avukat - Yazar - NLP Trainer

zulfikarozkan@hotmail.com

Acı –Tatlı Deneyimler ve Ölümle Yüzleşmek

Genelde mutluluk ve üzüntü gibi duyguları karışık olarak yaşıyoruz. 2017’ de  acı ve tatlı tecrübeler içinde  geçti.
Acı – tatlı  duygular daha çok bitmek üzere olan olaylarda yaşanır.  Hayatımızda  her şeyin geçiciliğinin bilincine vardığımızda, elimizde kalan sürenin  tadını daha  iyi çıkarıyoruz. Kendimizi işe yarar konuma daha çok getiriyoruz. Her anımızı tekamül  için değerlendiriyoruz.  Son günleri daha iyi takdir ediyoruz.
Araştırmacılar bu acı – tatlı tecrübelerin geçiciliğine, eninde sonunda biteceğine dikkat çekerek, tadına varma çalışmaları yapmışlardır. Bunlardan biri de üniversite son sınıf öğrencileriyle yapılmıştır.
Bir grup üniversite öğrencisine sadece iki haftalık  bir süreçte  haftada iki kez üniversite deneyimleri  hakkında yazmaları istenir. Kontrol grubundan da mezuniyete çok uzun bir zaman olduğunu düşünerek arkadaşları ve kampüsleri hakkında yazmaları istenir. 
Araştırmacılar, mezuniyetlerinin yaklaştığını hisseden grubun üniversite hayatlarını takdir edip  tadını çıkardıklarını, “mezuniyete daha çok var” diye düşünen kontrol grubunun nasıl olsa daha vaktimiz var diyerek zamanı iyi değerlendirmediklerini görmüşlerdir.
Acı- tatlı grubundakiler kontrol grubuna oranla daha çok mutluluk artışı ve tadına varma deneyimi yaşamışlardır. Arkadaşlarıyla zaman geçirmek, fotoğraflar çekmek gibi.
Acı -tatlı deneyimler hayatın her alanında vardır. Bunun farkında olmalıyız. Tüm güzel şeyler geçip gidiyor. Bazen durup gülleri koklamalıyız. Hayatın güzelliği, acı ve tatlının bir arada yaşanmasındadır. Üzüntü ve sevinçler bir arada var olarak hayatımızı anlamlandırırlar. 
Ölüm, acı- tatlı deneyimlere çok iyi bir örnektir.  “Ölmeden evvel ölünüz” hadisi üzerinde çok düşünmemiz gerekir.                                  
Hayatın bir gün sona ereceğinin bilincinde olan kişi, içinde bulunduğu anı daha iyi değerlendirir. Bu anın bir daha tekrar etmeyeceğini düşünerek, hayatını her an zenginleştirir, hatıralarını canlı hale getirir ve şimdiki zamanın muhteşemliğini  iyice fark eder. 
Çok sevdiğimiz bir insanın önce hiç ölmeyeceğini, sonra da on gün içinde öleceğini düşünelim. Bu iki durumda ne kadar farklı şeyler hissediyoruz, değil mi? Hiç ölmeyeceğini düşündüğümüz insana yüzeysel, on gün sonra öleceğini  düşündüğümüz kişiye  ise, bütün dikkatimizle, tam farkında olarak ve  varlığımızın tümüyle bakarız. Öleceğini düşündüğümüz insanın her davranışını ve hareketini en ince ayrıntılarına kadar inceleriz. Çünkü onu artık bir görmeyeceğiz.
İçinde bulunulan anın bir daha hiç tekrar etmeyeceğini düşünmek hayata yeni bir mana kazandırır. Şu an kendine özgü ve tektir. Biz ve başkaları bir daha şu evrende aynı durum ve aynı yerde bulunmayacağız.    
Akıllı  insan, hayatı kucakladığı gibi ölümü de kucaklar. Ölüm, hayatın bir başka görünümüdür.  Ölümden kaçmaya çalışan, hayattan da kaçmaya çalışır.  Ölümden korkmak yerine, onun öğrettiklerine yoğunlaşmak gerekir.
Ölüm, zamanın ne kadar değerli olduğunu ölüm öğretir bize. Ölüm, kapıyı çaldığı zaman sonsuzluğa sahip olmadığımızı anlarız. O, bize bakmayı ve görmeyi öğretir. Sevdiğimiz insanları artık bir daha göremeyeceğimizi anladığımız zaman onlara daha bilgece bakarız. Ölüm bilincine sahip olduğumuz zaman, sevdiklerimizin yüzünü daha iyi hatırlarız. Ağaçlara, çiçeklere, kuşlara, evlere, insanlara  ölüm bilinci ile bakan çok şey fark eder.
Ölüm ile yüz yüze gelmek insanın  hayatını zenginleştirebilir. Ölüm bilincine sahip bir kimse sahip olduğu imkanları daha iyi değerlendirebilir. Ölüm, insanın gelişmesinin bir parçasıdır. O yaşadığı sınırlı zaman içinde  tekamül etmeye çalışır. Ölüm bilincine varmış kişi, basit bir hayat  yerine, anlamlı bir hayat sürebilir ve her gününü son günü gibi yaşayabilir. 
Bilgeliğe yönelmiş insan ise ölüm bilincini hayatına kattığı anlamı düşünür. Sürekli gelişim ilkesini kendisine hedef seçen bilgeyi, ölüm bilinci hedefine iyice kilitler. O, ölümünü kabullenir ve daha ileri giderek ölümünün bir işe yaramasını ister. Örneğin, başkaları onun ölümünden ders alarak  kendi gelişmelerini hızlandırabilirler. Aksi takdirde gelişmeye yönelik motivasyonu bozulabilir.
Bir insan için sürekli gelişmeden daha önemli bir mutluluk kaynağı var mıdır? Unutmamak gerekir: " Hayat büyük bir öğretmendir, ama ölüm de! “
Yeni yıla bir de bu açıdan bakalım mı? Ne dersiniz?
Faydalanılar Kaynaklar
• Zülfikar Özkan, Bilgeliğe Yöneliş, Hayat Yayınları, İstanbul, 2013.
• Sonja Lyubomirsky, Nasıl Mutlu Olunur, Mediacat Yayınları, İstanbul
, 2008.