Tehdit Algılaması

Batının tehdidi altında yaşamamızın ve iktidarların onların elinde kuklalaşmasının sebebi bilim ve teknoloji alanındaki geriliğimizdir. Ülkemize yönelik tehdit bilim ve teknoloji üzerinden bize ulaştığı halde, açığı kapatmak için kararlılık sergilemiyoruz. Hatta tam aksine çok da rahat görünüyoruz.” İbrahim Okur. Uygarlık yolu s.190

Bilim ve teknolojideki az gelişmişliğin, Müslüman dünyasının birinci meselesi olduğu kabul edilerek gereken tedbir alınmadıkça, Batı’nın politik, ekonomik, entelektüel egemenliği sürecektir. Çok büyük hava alanları, binlerce km oto yol veya çift taraflı yol, tüneller, deniz ve Boğazların üzerine yapılan köprüler, birkaç bin yataklı modern şehir hastaneleri, 30-40 bin kişinin aynı anda ibadet edebildiği camiler, bizi tehdit edenler için bir değer ifade etmemektedir. Tehdit, üstün teknolojilerden, sürekli iyileştirilen ürünlerin pazarlandığı ekonomilerden geliyor.

Eğer tehdidin nereden geldiğini doğru algılayabilseydik, önceliklerimiz de farklı olur. Yol, köprü, hastane, havalimanı değil, G 7 ülkelerinin pazarda hâkimiyetlerini sürdürdüğü geliştirilmiş malzeme, makine, motor, güç sistemleri, bilişim sektörü, savunma sanayii ve bunları besleyen Ar-Ge merkezleri önceliğimiz olurdu. 

Eğer tehdidi doğru algılayabilseydik, daha çok insanı lise üniversite mezunu yapmaya çalışmak yerine değil, daha çok insana yurt içinde, yurt dışında yüksek lisans, doktora yaptırmayı, birinci sınıf bilim insanı, araştırmacı yetiştirmeyi tercih ederdik.

Bilimsel düşüncenin ve bilimsel yöntemin uygulanması ve bilimde ayrıntılara inilmesi gerektiği düşüncesi ülkeyi yönetenler tarafından benimsenmeden bu alanda varlık göstermemiz, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmamız imkânsızdır.

İleriyi görenler, bilimin önemini idrak edenler, karanlık kalan Türk fikir göklerini modern bilimin ışıkları tamamen aydınlatıncaya kadar çalışmaya devam etmelidirler.