Çok sayıda üyesi bulunan bir yazışma grubunun, emekli general olan yöneticisi, üyelere gönderdiği bültenin giriş cümlesi şöyledir:
‘Armenpres’te yer alan habere göre ; ‘ Türkiye DİB Mevlüt Çavuşoğlu AGİT Minsk Grubu eş başkanları ve AGİT Başkanı’nın özel temsilcisi ile 29 Kasım günü bir toplantı yaptı.’
Noktalama işâretleri, kendinden önceki son kelimenin son harfinden hemen sonra, ara vermeden konulur. göre ; değil, göre; olmalı. Tırnak (‘) ve parantez açma ( işâreti başta ise, kendinden sonra gelen kelimeyle, kapama işâreti ) son kelimeye bitişik olur. Arada boşluk bulunmaz.
‘ Türkiye değil, ‘Türkiye şeklinde olmalı.
DİB nedir, DİB? Mevlüt Çavuşoğlu ismi verildiğine göre, Muhterem paşamız, ‘Dışişleri Bakanı’ demek istemiş. Bakanlık söz konusu olunca Dışişleri bitişik yazılır. Tıpkı İçişleri’nde olduğu gibi…
O halde bu DİB nereden çıktı? Dışişleri diye yazmak çok mu zor? Yapmayınız Paşam, siz vazifede iken askere böyle mi eğitim veriyordunuz? Vasıfsız elemanlar, her işin kolayına kaçarlar, onları kolaya değil, doğruya yönlendirmek her âmirin vazifesi olmalı. Yağmurdan kaçarken doluya yakalanmak, vasıflı insanların harcı olmamalı.
Paşamız AGİT diyor. Herkes, her cinsten kısaltmanın ne mânâya geldiğini bilemez ki… Güzel Türkçemizde güzel bir kaide vardır. Bir kuruluş adının kısaltması yazılacaksa, ilk defasında: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) şeklinde yazılır, sonraki cümlelerde açık unvan değil, AGİT şeklinde kısaltması yazılır. Okuyucu, yazıyı mı okuyup anlayacak, bulmaca mı çözecek?
Emir eri, ‘Ben AİTİA mezunuyum’ dediğinde; Paşamız, Onun Ankara İktisâdî ve Ticârî İlimler Akademisi mezunu olduğunu derhal anlar mıydı?
Birileri de ayrı yazılması gereken’ ‘de’ ve ‘da’ ları bitişik, bitişik yazılması gerekenleri de ayrı yazıyor.
İlkokul öğretmenleri böylesine basit Türkçe kaidesini bilmeyenlere zayıf veriyor. Üniversite mezunu bu hatâyı yaparsa, aldığı bütün diplomaları iptal edip, yaşı ne olursa olsun, yeniden ilkokuldan öğretime başlama cezası verecek kanun çıkartılsa yeridir…
<><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><>
BERCESTE METİNLER
REŞİT RAHMETİ ARAT DİYOR Kİ:
Bir milletin dili, birinin yerine diğeri konulacak şekilde, bir kelime ve tâbir yığını değildir. Dil, asırlar içinde ve nesillerin hâfızalarında dövüle, yoğrula yerleşmiş bir mânâ, his ve hayâldir. Kelime ve tâbir, konuşmanın bir vasıtasıdır. Asıl konuşulan, mânâ ve maksattır, his ve hayâldir. Fakat kelime ile bu mânâ, his ve hayal, asırların sinesinde, o derece birbiriyle kaynaşmıştır ki, kelimeyi atınca, mânâ ve maksat da, his ve hayâl de beraber gider. Bundan da nesiller arasında anlaşmazlık doğar. Millet birliği parçalanır. Dilin her kelimesi ve tâbiri arkasında bir târih yaşar. Millet ise târihîn yapıp yoğurduğu bir birliktir. Mîsal olarak, ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi’ tâbirini alacağım. Bu tâbirin arkasında bütün Millî Mücâdele târihîmiz ve İstiklâl Harbi sahneleri vardır. Vatan ve millet sevgisi de bundan doğar!
<><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><><>