Siz, doğum tarihi belli olmayan ancak 1748 yılında vefat eden Server Dede’yi tanımıyorsunuz?
Osmanlıların son dönemine kadar devlet işlerine yeni giren memurlar yani kamu görevlileri İstanbul Sultanahmet Meydanı’ndaki bugün Tapu ve Kadastro Müdürlüğü olarak kullanılan binanın ikinci katındaki Server Dede’nin mezarını ziyaret eder, Fatihalar verir, dualar yaparak göreve başlarlarmış.
Sebebi ise Server Dede’nin “ser verip sır vermeyen” bir devlet memuru olması. Öyle ki “defter emini” ismiyle müsemma. Yani devletin kayıtlı defterlerine sahip çıkan, koruyan, kılı kırk yararak karar veren biri. Dolayısıyla hep devlet memurlarının bilge kişisi olarak biliniyor. Devlet defterlerinin saklandığı, korunduğu binanın ismi ise “Defteri-i Hakani”. Böyle olunca hepimizin aklına hemen kıl kuyruk memurlar gelir. Ne işi halleder, ne “hayır yapmam” der, hep bürokratik engel çıkarıp yokuşa sürer. Server Dede böyle değil. Görevi sorun çözmek, meseleleri uhuletle halletmek. Zaten Osmanlı’da bürokrasinin adı da “kalemiye” idi. Ancak kırtasyecilik yoktu. Zaten çok sayıda memur da çalıştırılmazdı devlet kademelerinde. Bir ayrıcalığı; umur görmüş, devlet terbiyesi edinmiş; devlet memurlarının çocukları devlet memuru oluyordu. Herkesin girebileceği iş değildi. Bu ayrıcalık bittabi tartışılabilir.
DEVLET İDARESİ
Bürokrasi, Osmanlı'da üç temel üzerinde dururdu: ülkenin yönetildiği ana birim Divan-ı Hümayûn; devlet arazileri ve memur maaşlarının verildiği, tımarlı sipahilerin kaydının tutulduğu Defterdarlık veya Defterhane-i Amire. Bir diğer ismiyle Defter-i Hakani. Defterdarlık mali işlerle görevliydi. 19. Yüzyılda Osmanlıların en önemli kamu kuruluşu burası olarak bilinir.
Osmanlı Cihan Devletinin topraktan alınan vergileri ve ordusunun kayıtlarını tuttuğu burası tuttuğu için bu büroda yapılan işlemlere aşırı hassasiyet gösterilirdi.
Uzun müddet Topkapı Sarayı’nda hizmet veren, sonra Sultanahmet’teki bugünkü yerine taşınan Defterhane-i Amire'nin başında bulunan kişiye 'Defter Emini' adı verilirdi. Defter Emini, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki en büyük altı bürokrattan biriydi. Server Dede de böyle bir örnek.
ZOR YILLAR
Kilis’in değerli aydın bürokratı Mahmut Kaçarlar geçenlerde İstanbul’a gelmişti. Birlikte Tapu Kadastro Müdürlüğünde görev yapan bir başka değerli bürokratımız Muhammet İkbal’i ziyarete gittik. Sade kahvemizin ardından biraz Sultanahmet Camiini ve biraz Marmara’yı seyrettik pencereden. Sonra ikinci katta bulunan Server Dede’nin bir incir ağacının altında meftun olan mezarına geçtik. Mezarı başında Server Dede’yi anlatan bir kısa özgeçmiş var. Hikayesi de şöyle;
Sultan Birinci Mahmut Dönemi(1730-1754) bürokratı Server Dede. Rusya, Avusturya ve İran ile savaştığımız bir zaman diliminde Osmanlı. Uzun süren savaşlar gerçekleşmişti. Dolayısıyla esnaftan da orduya yeniçeriler alınmaya başlanmıştı. Yeniçerilerin üç ayda bir ödenen ulufe almaları için mutlaka bir cihada iştirak etmeleri gerekiyordu. Ancak ulufe alım satımına izin verilince(1740) merkez askeri teşkilatı büyük bir darbe yemişti. Ulufelerin çoğu, bunu bir nevi yatırım olarak gören esnaf ve işadamları tarafından satın alınmaya başlandı. 1768’de yeni bir barış süreci gerçekleşti ve yeniçeri alımına ihtiyaç duyulmadı. Vefat edenlerin ulufeleri hazineye kalırdı. Yeniçeri Ağaları buna riayet etmedi, çöküşü hızlandırdılar. Böyle bir durumda da ordu içinde disiplinsizlik baş gösterdi. Bunu düzeltmek için daha sonra müslüman olan ve Humbaracı Ahmet Paşa adını alan Claude Aleksandre Comte De Bonneval (1675-1747) Osmanlıya katıldı. Böylece Bosna’dan gelen yeni takviyelerle kısmı bir düzelmeler oldu.
Böyle bir günde bile devlet işleri ve çarkı aynen devam ediyor.
HİKAYENİN ÖZETİ
Server Dede görevine çok bağlı bir bürokrat. Yani Defterhanenin Amiri ve tek yetkilisi. Defterlerin muhafazası ve her hangi bir suiistimale karşı tedbirli. Günün birinde Anadolu’daki iki kasaba arasında bir meranın paylaşılması yüzünden ihtilaf çıkıyor. Çatışma ihtimali bulunuyor. Padişah Birinci Mahmut haberi alır almaz arazilerle alakalı defterleri Server Dede’den karanlık bastığında istiyor. Oysa Fatih Sultan Mehmet zamanında Karamani Nişan Mehmet Paşa’nın hazırladığı “Kanunname-i Devleti Osmaniye”ye göre Server Dede “Hakanım beni af buyursun, defteri geceleyin dışarı çıkarılmasına müsaade edemem” diyor. Sultan gazaba geliyor, Şeyhülislam Halet Efendi’nin fetvasıyla Server Dede’nin kellesi uçuruluyor. Gerçek sonra anlaşılıyor. Sultan üzülüyor ama çok geçtir! Emri üzerine Server Dede’nin Mezarı çalıştığı kurumun içindeki yere yapılıyor. Allah rahmet etsin. Bundan sonra Server Dede’nin kabri göreve yeni başlayanların saygı ifadesi olarak ilk ziyaret edilen bir yer muamelesi görüyor.
Efsane, Osmanlı arşiv belgelerine de yansımıştı. Padişah usulsüz iş yapıp rüşvet alan memurlara hitaben bir emir yayınlayarak, “Defterhane memurlarından bazılarının önemli miktarlarda gelirleri olduğu halde ‘ser vermek olur, sırrı açığa vurmak olmaz’ diye ölümü göze alan ve binalarının bahçesinde gömülü bulunan Server Dede'nin koyduğu kuralların aksine rüşvet aldıkları öğrenilmiştir. Dedelerinin görev sadakatinden utanmaları gereken bu memurlar, yakalandıkları takdirde cezalandırılacaklardır” deniyordu.
Tapu Kadastronun muhteşem 700 yıllık bir arşivi var. Çalışanlarının hepsi fedakar. Bu işin üstesinden gelmek öyle kolay değil. Kir, toz ve mikropla da mücadele ediyorlar. Ayrıca hem Osmanlı Türkçesini bilecek, hem yıpratmayacak ve hem de yeni nesillerin istifadesine sunacak. Üstelik hizmet araç ve gereçlerinin bir bölümü de ithal ve Japonya’dan geliyor. Devlet bütün arşiv çalışanlarının imkanlarını, şartlarını ve kadrolarını iyileştirmeli, cazip hale getirmelidir. Server Dede gibi kamu görevlileri yetiştirilmelidir. Ne deresiniz?!