Dil Darbesi ne yaptı?
Türkçeye meşrû ve doğru yollardan girmiş binlerce kelimenin unutulup ölmesi uğruna yerlerine binlerce kelimeyi îmâl ve ikaame edip dilimize soktu...
Arapça ve Farsça asıllı 10.000’e yakın söz “Osmanlıca ve yabancı” diye yaftalanıp postalandı, onların yerine Avrupalı binlerce kelime arkalandı, bir kısmı da “öz Türkçe” diye markalandı... Batılı kelimelerin yüzlercesi ithâl edilip Türkçeye katıldı...
Türkçenin binlerce kelimesi -dilin tabiatına aykırı olarak- müthiş bir sür'atle, akılalmaz bir cür'etle, anlaşılmaz bir gayretle, korkunç bir nefretle ve bin bir hakaaretle âdetâ tekme tokat kovuldu. Bu dilin asırlardır derleyip derleyip, mühürleyip mühürleyip hazînesine kattığı binlerce kelime bizzat TDK tarafından lügatlerden çıkartıldı...
***
Yetmedi, bu kelimeler giderek bütün resmî metinlerden de ayıklandı. Hele ders kitaplarında ve devletin yaptığı imtihanlarda hemen hiç kullanılmaz oldu. Bâzı kelimeler kaanunla yasaklandı. Binlerce kelimeye “eski” yaftası vuruldu. Yeni nesiller bu kelimeleri neredeyse hiçbir yerde göremez, duyamaz, anlayamaz oldu...
Kısaca, “Resmî İkaameli Türkçe” diyebileceğimiz bu dil, resmî müdâhale ve desteklerle ortaya çıktı. 1930'lu yıllara kadar kendi hâlinde ve yolunda giden Türkçenin gövdesine yapışarak kanını emip semiren, iliğini kemiren ve onu sürekli sömüren tufeylî (parazit) bir dil hâlinde bugüne geldi...
***
Ülkemizde birçoklarının “Dil İnkılâbı / Dil Devrimi” dediği bu resmî dil hareketi (Dil Darbesi), Türkçeye ağır kayıplar verdirmiştir. Öyle ki, askerî darbelerin (27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül...) Türkiye’deki demokrasi târîhinde ve milletimizin hayâtında yol açtığı tahrîbat bu kadar yıkıcı olmadı... Zîrâ -tâbîri câizse- askerî darbeler gövdemizi; dile yapılan bu suikast ise doğrudan beynimizi (zihin-hâfıza-benlik-ruh) hedef almıştır. Beyin hasârının tedâvîsi ve telâfîsi çok zordur...
Türkçenin ifâde gücü üstünde ciddî araştırmalar yapılırsa ve bilhassa 70-80 yıl önceki metinleri okunacak olursa zihnimizde acıklı bir manzara dâimâ canlı kalacak, kördüğümler beynimizi uğraştıracaktır...
***
Diğer darbelerin şöyle böyle hesâbı sorulmuştur ama ne yazık ki
Dil Darbesi’nin henüz doğru dürüst teşhîsi dahi yapılmamıştır. Nerde kaldı hesâbı ve telâfîsi?
Mehmet Kaplan, tek parti devrinde uydurma kelimelerin mektep kitaplarında kullanılmaya başlandığını kaydeder; yeni yetişen nesillere bu kelimelerin böylece zorla benimsetildiğini yazar. Bu hakîkati daha nice ilim, fikir ve sanat adamı yazmıştır.
Yazmıştır da ne yazar?..
***
Milletin maddî varlığını hedef alan nice darbeyi -hamd olsun- devlet ve millet olarak savuşturduk. Peki, mânevî varlığımızı (zihin-hâfıza-benlik-ruh) hedef alan, yere çalan; fakat ettiği de yanına kalan “Dil Darbesi” karşısında devlet ve millet olarak ne zaman davranacağız?..
Bugüne kadar hiçbir siyâsî iktidar Türkçenin bu hastalığı için temelli bir teşhis ve tedâvîde bulunamadı. Öncekilerin yapmadığı veyâ yapamadığı hamleyi şu an başımızda olan idârecilerimizden bekliyoruz.
Metro, yol, tünel, havalimanı, hastâne vs. hizmetlerini beklediğimiz kadar...