Prof. Dr. Taner TATAR

Akademisyen

tatartaner@gmail.com

Ufka Bakan ve Ufukta Beliren Kelimeler

Rahmanın nefesi duyulur, harfler kelimelere, kelimeler sözlere dökülünce. Sırra vakıf olan derdini bir kamışa söyler; ney olup iniler kamış, kesilince. Makam üstüne makam üflenir; yardan yaralanıp derman dilenince. Boynunu bıçağa uzatır; dermana ferman gelince. Derdi olanın iniltisi Hak’dan gelir; suyunu alçaktan çeker, yükseğe döker, dolaba layık görülünce:

Dolap n‘için inilersin 
Derdim vardır inilerim 
Ben Mevla'ya âşık oldum 
Anın için inilerim.

Benim adım dertli dolap 
Suyum akar yalap yalap 
Böyle emreylemiş Çalap 
Anın için inilerim.

Beni bir dağda buldular 
Kolum kanadım kırdılar 
Dolaba lâyık gördüler 
Anın için inilerim.

Ben bir dağın ağacıyam 
Ne tatlıyım ne acıyam 
Ben Mevlâ'ya duâcıyam 
Anın için inilerim.

Şol dülgerler beni yondu 
Her azâm yerine kondu 
Bu iniltim Hak’dan geldi 
Anın için inilerim.

Dağdan kestiler hezenim 
Bozuldu türlü düzenim 
Ben bir usanmaz ozanım 
Anın için inilerim.

Suyu alçaktan çekerim 
Çeker yükseğe dökerim 
Ben Mevlâ’yı zikrederim 
Anın için inilerim.

Âşık Yunus eder ahı
Gözyaşı siler günahı
Hakk’a âşıkım billâhi
Anın için inilerim. (Yunus Emre)
Sırrı içinde saklayamayan, kanıyla abdest alır, söyleyince; sırlar ifşa olur, onu örten derisi yüzülünce. Nice Molla Kasımlar sıraya dizilir; sigaya çekilir insan, sözü eğri büğrü söylemeyince. Var olmak mümkün değil, Halik “ol” demeyince; insan dirilemez bu dünyada, ölmeyince. Hakikat, iştiyak duyan kalbe damlar; dil tercüman olur, söyleyince. Ya ben öleyim mi söylemeyince.
Söyleyene değil söyletene bakmak gerek, eğer dilde can varsa. Bülbüle ‘âlem kafesdür ger gülistân olmasa (Adnî).

Dut yer bülbül, kalbinde tuttuğu gül olmasa. Bildim, hakikî sanatkârlık; ‘sahip olmak’ değil ‘olmak’mış. Nihayetinde Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış/ Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış (Necip Fazıl). 

Dilden dökülecek kelime kalmadığında son sözle kıyamet kopar. Sur üflenir, ney susar. O gün ki, bugünden sorula; “Anmaz mısın sen şol günü cümle âlem uryan ola/ Ne ata oğula baka ne kardaştan derman ola. Dağlar yerinden ayrıla heybetinden gök yarıla/ Yıldızın bendi kırıla yere düşe perran ola” (Yunus Emre).

Bidayette de, nihayette de “aşk ola”.