Seyfettin KARAMIZRAK

Öğrenmenin Önemi

Bilim baş döndürücü şekilde gelişmekte, öğrendiklerimizin bir kısmı, kısa zaman sonra güncelliğini yitirmektedir.

Her geçen gün birçok yeni bilgi ortaya konmakta ve gerçeğe ait karanlık noktalar büyük bir hızla aydınlanmaktadır.

Böylece insanın ömründe çok büyük değişikliklere neden olabilecek yenilikler ortaya çıkmaktadır. Bu koşullar altında, çocuklukta öğrenilenlerin, yaşamın diğer kısmında geçerliliği kalmamaktadır. 

Bu anlamda Alfred North Whitehead daha 1931 yılında; "Artık insanların gençliklerinde öğrendikleri şeylerin onların yaşamları boyunca kullanmaları savı geçersiz hâle gelmiştir." demiştir.

Bilgi çağında yaşayan insan için öğrenme önemini daha da artırmakta, öğrenilmesi gereken bilginin çokluğu karşısında zaman sıkıntısı çekilmektedir.

Artık bilgi hızla üretilip, aynı hızla tüketilmekte, Francis Bacon'un: "Bilgi güçtür." Görüşünü haklı çıkarmaktadır.

Bilginin hızla yenilenmesi, eskilerinin geçerliliğini çabuk yitirmesi, bizi öğrenmeye ve yenilenmeye itmektedir. Bu süreçte insanlar, öğrenmenin zamanına, yöntemine göre de bedel ödemektedirler.

Arthur Asher Miller’ in dediği gibi;

Önceden öğrenenler indirimli fiyatından,

Otoriteden öğrenenler özgürlük bedeliyle,

Deneyerek öğrenenler etiket fiyatından,

Yaşamdan öğrenenler gecikme zammı ile,

Yaşamdan da öğrenemeyenler, boşa gitmiş yaşamlarıyla öğrenirler.”

Bu yüzden Benjamin Franklin; Eğitime yatırım, en iyi faizi verir.” demektedir.

Günümüzün eriştiği bilgi ve teknoloji düzeyi, toplumsal, kültürel, siyasî ve ekonomik alanlarda devrim niteliğinde değişikliklere neden olmaktadır. Küçülen dünyamızda, her şeyin bilime endeksli hale geldiği dikkate alındığında, “eğitim” ve “öğrenme” çok daha önem taşımaktadır.

Eğitim: “Kişinin zihni, bedeni, duygusal, toplumsal yeteneklerinin, davranışlarının istenilen doğrultuda geliştirilmesi, ya da ona bir takım amaçlara dönük yeni yetenekler, davranışlar, bilgiler kazandırılması yolundaki çalışmaların tümüdür.”

En yaygın kullanımıyla; “bireylerin davranışlarında kendi yaşantıları yoluyla kasıtlı ve istendik değişmeler meydana getirme sürecidir.”

Bu süreçten geçen insanın kişiliği farklılaşmaktadır. Bu farklılaşma eğitim sürecinde kazanılan “bilgi, beceri, tutum ve değerler” yoluyla gerçekleşmektedir.

Eğitimin amaçları, öğrenme yoluyla gerçekleştirilmektedir. Öğrenmenin içeriğini amaçlar belirlemektedir. İçerik kültürden kültüre değişebilse de, öğrenmenin evrenselliğini değiştirmemektedir.

Öğrenme: Ürün olarak ele alındığında, geçirdiği yaşantıların sonucu olarak kişinin davranışlarında oluşan kalıcı nitelikteki değişmelerdir.

Bilimde ve genetik mühendisliğindeki gelişmeler, “öğrenmenin, beyinde fiziksel uyarımlar sonucu oluşan biyo-kimyasal değişiklikler” olduğunu göstermektedir.

“Eğitim” ve “öğrenme” birbiriyle bağımlı iç içe geçmiş kavramlardır. Öğrenme olmadan eğitimden söz etmek imkansızdır. Öğrenme, eğitimin ön koşuludur.

Geleceğin panoramasını çizmeye çalışan eğitimciler,
yeni eğitim modelinin çatısını, 5 temel becerinin “öğrenilmesi ve kazanılması” üzerine oturtmuşlardır:

-Öğrenmeyi öğrenme becerisi,

-Düşünmeyi öğrenme becerisi,

-Problem tanımlayabilme ve çözebilme becerisi,

-Sorgulama ve araştırma tekniklerini kullanabilme becerisi

-Sağlıklı iletişim kurabilme becerisi

Bu temel beceriler, batılı ülkelerde anaokulundan itibaren eğitim programlarına konmuş olup, gereken bilgiler, bu becerileri öğrenme esnasında verilmektedir.

Böylece eğitim, bilginin zihinlere yüklendiği süreç olmaktan çıkarılmakta, hayatta kullanılma sanatının öğrenildiği bir sürece dönüştürülmektedir.

Beş temel beceriye dayanan eğitim sistemi, “öğretmen ve okul merkezli” eğitimi geçersiz kılmakta, bunun yerine alternatif öğrenme ortamlarını kullanan, “hayat boyu öğrenme merkezli” eğitim felsefesini zorunlu hale getirmektedir.

Eğitim, insan yaşamında önemli bir olgudur. Kişinin mutluluğu, ulusun geleceği ve refahı bakımından özel bir önem taşımaktadır.

Günümüzde; bilgiyi taşıyan, amaca uygun kullanabilen, nasıl öğreneceğini bilen, gerçek bilgiye ulaşabilen, bildiği gibi davranan, düşünerek yeni bilgiler üretebilen, sorun çözen insanlara gereksinim duyulmaktadır.

Artık çağdaş eğitim anlayışında; bireyi bilgi yüklenen değil merkeze alan, öğrenmeyi öğrenen, kişilikleri gelişmiş, yeteneklerini kullanan,  analiz ve sentez yapabilen, akılcı, yapıcı, duygu ve düşünceleri dengeli, sevgi dolu, hoşgörülü, ulusal ve evrensel değerlere saygılı vatandaşlar yetiştirmek amaçlanmaktadır.
Yazımı iki değerli eğitimcinin sözleriyle bitirmek istedim:
“Öğrenmek pahalıdır, ama bilmemek çok daha pahalı.” H.Clausen

“İnsanlar birey halinde eğitilmelidir; çünkü ancak bireylerin tek başlarına yükselmesiyle, toplumların yeterli bir şekilde yükselmesi mümkün olabilir.” Samuel Smiles

Sevgiyle kalın…