(DOKUZUNCU BÖLÜM)
Dilin en sırlı, özel, güzel işlevi genel olarak nazım, özel olarak şiir adlı farklıca bir iletişim kurmasıdır. İlgi ve etki uyandırıcılık güzel ve bir ölçüde örtülendirilmişlik taşıyan şiirdeki dil, kelimelerdeki ses, anlam ve çağrışım halkalarına bağlı bir iklimdir. Şiir dilinin duygu ve hayal ikliminde var edilmiş tefekküre bağlı iklim, dilin inceliklerine hâkimiyetten doğmaktadır. Kelimeler birbirleriyle yakınlık, benzerlik veya zıtlık, karşıtlık gösteren bir konumlandırmayla yerlerini alıp ana temayı ve yardımcı temaları, onlar ise bediî tefekkürü oluşturmaktadır. Şiirin varlığını sağlayan çok özel bir kazanım olan ilhâmı, âniden gelen uyarımlara ait telâkileri anlama ve açıklama konusundan binlerce metin vardır.
Duygulanmaların yoğunluğu, hayallerin gerçekle olan bağlarının gevşemişliği arttıkça, düşünceye farklı bir boyut kazandırılıp farklı fikirler üretilmektedir. Bu heyecanların ve hayallerin çirkin, basit, bayağı, itici ve saçma olmayan hoş, güzel ve yüce nitelikli fikirlere dönüştürülmesine ‘bedîî tefekkür’ diyoruz. Genel olarak edebiyattan sayılan eserlerin ve özellikle de şiirin en önemli özelliği, iletilmek istenilenin bediî tefekkür nitelikli bir üst dille beyan edilmiş olmasıdır. Hoş, güzel, yüce (ulvî) nitelikli coşkulu heyecanların sahipleri, bunların iletilmesini sağlayıcı kelimeleri seçerken ve bağdaştırılıp bağlandırılırken çok özel bir tertip/düzenleme gerçekleştirmektedir. Bu tertibin son aşaması, içinde titizliğin ve cesaretin bulunduğu bir sunum/takdim başarısıdır. İnsana özgü ibdâ/yaratmanın malzemesi kelimelerse ve sonuç estetik nitelikli ise buna bediî tefekkür adı verilmelidir.
Akademik ve estetik zekâsının fazlalığı sebebiyle zaman zaman ilham, zaman zaman cehd ışıklarının sağnaklaştığı konuşma ve yazıların sâhibi Merhum Prof. Dr. Mehmet Kaya Bilgegil Hocamızın[1] henüz üniversite öğrencisi iken yazıp yayınladığı iki eserinden biri, Cehennem Meyvası adlıdır. Eser, ilk kırk sayfası benzersiz bir poetika, sonraki kırk sayfası ise mensur şiir adlı ve nitelikli metinlerden oluşmaktadır. Cehennem Meyvası adlı bu kitap her açıdan bir edebî eser, her açıdan bir edebiyat bilimi kaynak kitabıdır. Bu eser, merhum M. Kaya Bilgegil Hoca’nın sanatkârlığının güneşsi ışıklarını ve akademik zekâsının az bulunur fikir yürütme örneklerini yansıtmaktadır. Cehennem Meyvası, edebiyat hayatımızın hem akademik nesrinin hem şairaneliği aşıp şiirleşen nesrinin örneklerini taşıyan tefekkür çığlığı olduğunu ısrarla söylemeliyim. Bu eserden uzun bir alıntı yapmak zorundayım:
“Şiir, Rabbın hazinelerinde, insan kalplerinde, kendi içimizde mekân ve hayyiz (özel alan, saha) kelimelerinin gerek mücerret gerek müşahhas medlûlleri (gösterilen, işaret edilen; anlam) içinde kazandığımız görgü ve duyguları kullanarak mısralar hâlinde yeniden imal etme san’atıdır.” (S. 24)
“Ben, tefekkür ve teemmülden müstağni olan bir şiirin mevcûdiyetini tasavvur etmiyorum. Şiir, tefekkür ve teemmülün ta kendisidir; şiir, fikir dalgalarının ölçüler derûnunda ikamet için, şairin zevk ve cehdine teslimiyetidir. Nesir ise, mutâları (Veri, ulaşılmış bilgi) hiçbir tercihe tâbi tutulmaksızın, onların lâ-bediî bir tarzda arz sahası oluyor. Şiir, bediî mutâlar hâlini almış bir teemmül silsilesi, bir sistem ve birtakım prensiplerin uyuşması olduğuna göre, ondan nesirdeki gibi, bir sistem bünyesine ithal olunmuş, yeni yeni prensip ve neticeler tevlid eden ve muhteva mekiinde bulunan ayrı birtakım fikirler beklemek muhaldir. Şiir, saf ve bedîî bir tefekkürdür; ondan nesrin verebileceği temsilî fikri istemek, alabilmek için de onu lâ-bediî hâle koyuncaya kadar hırpalayıp neticede, bir vehme ‘buldum’ ıtlak ederek çekilmek, affolunmaz bir günahtır.” (s. 37)
“Şiirin mevzuu, mısralar tarafından asimilasyona uğramış beşerî ruh hâlleridir.” (s. 38).
(BİTTİ)
[1] Aşk ile cehd arasında yaşamış bulunan, önü kesilmelerle ömür tükettiği bilinen Kaya Hocamız, eserleri ile edebiyat bilimimizin hem dil bilgisi, hem edebiyat nazariyatı, edebî şahsiyet araştırması, hem de metin tahlili yoluyla, eserlerin edebiyat tarihindeki yerini belirleyen yayınlar yapmıştır. O’nun öğrenciyken yayınladığı Küsurî adlı araştırmasından itibaren kitaplaştırdıkları üzerinde bir doktora tezi yaptırılmasını genç meslektaşlarımdan beklerim.