(İKİNCİ BÖLÜM)
İnsan ve Malzeme İlişkisi
İnsan, tabiatta bulunanlardan ürettiği (îmal, mâmul) malzeme ile ihtiyacını giderdiği, işine yaradığına inandığı bütünlükler meydana getirmektedir. Pratik aklın ürettiği malzeme ve bütünlükler yanında analitik-akademik aklın ürettiği malzeme ve bütünlükler, ayrı birer alandır. İnsanın yediği içtiği maddelerde tad ve lezzet ile güzel koku araması, beş duyusunun kazandırdığı farklıca malzemeden oluşturduğu bütünlük bilgisiyle ilgilidir. On bin yıldır çeşitlenerek artan üretilmişler dünyası, ihtiyaç kavramına bağlı malzemelerdeki değişim ve dönüşümlere de dilin kazanım ve terk edişlerine de işaret etmektedir. Her dil bir yandan yeni kelimeler kazanırken bir yandan da birçok kelimeyi, yaşayan dilin dışına çıkarmaktadır.
İhtiyaç kavramı insanlarda ve kendine özgü yapısı bulunan kültür adalarında, zaman içinde ve hızla değişmektedir. İnsanlık beslenme, barınma, korunma ve hız kazanma konusunda yeni bütünlükler elde etme yarışındadır. Bu yarışın, bilim ve teknolojiyi hem artırıp zenginleştirdiği hem de insan emeğini en az hâle getiren malzeme ve eser üretilmesine aracılık ettiği bilinmektedir. Hangi alanda olursa olsun malzemenin doğru seçilip en uygun bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Malzemenin seçimi ve en uygun yere en uygun şekilde konumlandırılması bilgi, bilinç ve birikim gerektirmektedir.
Hâlık’ın yarattığı varlıkların malzeme bilgisine yöneltilen “Ne, niçin ve nasıl?” sorularına bulunabilen cevaplar, bilim adlı veya nitelikli araştırma dallarını meydana getiriyor. İbda’ ve inşâ kelimeleri, malzemeyi en iyi şekilde kullanarak yeni bir bütünlük oluşturma, imal veya icat etme anlamını taşımaktadır.
İnsanlığın var ettiği gerek malzeme gerekse üretilmiş bütünlük alanlarından biri örtünme, bürünme, giyim, kuşam ile ilgilidir. Giyinme, örtünme ve kuşanmayı sağlayan malzeme, önceleri deri parçaları, sonra örme ve dokuma işlemli üretilmiş eşyadır. Renkler ve nakışlar birleştirilip bütünleştirilerek, beğenilen pamuk, yün ve deriye üzerindeki gerçekleştirmelerle estetik bütünlükler oluşturulmuştur. O bütünlüklerden bir kısmı, Türk soylu halkların hem estetik ihtiyacını hem de yaşantısını tamamlayıcı araç gereç ihtiyacını karşılamıştır. Dokuma ve keçe sanatları sayılacak eserleri hem var edenler hem o dokumayı hoşlanıp kullananlar beğeni denilen ölçütü öne almışlardır. Örme, dokuma ve keçe gibi dövme yoluyla yün ve pamuk adlı ön malzemeye şekil ve biçim kazandırılmıştır. Bu ön malzemeyle, yaygı için kalıg/halı, gilem/kilim, kidiz/kiyiz/keçe, örtünme için kumaş denilen malzemeler elde edilmiştir.[1]
Yaygı, örtü ve/veya giysi olarak kullanılan ön malzemeler işlenip biçimlendirilip işlevlendirilmiştir. El emeği göz nuru ile tasarlanmış, var edilmiş ve işlevlendirilmiş bu eserler ile 100 yıldan fazla bir zamandır makinelerle biçim, nakış kazandırılıp üretiliyor.
Hangi türden olursa olsun malzemenin seçilip en uygun ölçü ve uranlarla bir araya getirilerek, bir kısmı yararlı, bir kısmı güzel olma niteliği ön plana çıkan bütünlükler üretilmektedir.
Kumaş dediğimiz ört(ün)me, bürü(n)me, giy(in)me ve kaplama aracı olan obje(ler)den yararlanıp muhakememizi kuralım: Kumaş, pamuk, yün, tiftik ile naylona dayanan ana malzemenin önce ip, sonra dokuma, örme yolu ile elde edilmiş bulunan geniş yüzeylerdir. Herhangi bir kumaşın rengi, dokuma tekniği, üstündeki bezekleri iki ayrı etki yapar: Göze hitâp ederek güzel ve alımlı görünür; hangi amaçla, nasıl bir biçim ve işlev kazandırılabileceğini düşündürür. Bir kumaşın önemliliğinin ilk ölçütü, onu beğenen, kendi için benimseyen, üstünde veya evinde görmek isteyen insanın güzellik ve anlayışına uygun düşmesidir. İkinci ölçüt ise, kumaşın ne için kullanıldığı ve nasıl biçimlendirileceğidir.
Kumaşı, kendisi için isteyen, seçme hakkını kullananlar, bundan sonrasını terzi unvanlı insana bırakır. Terzi, kumaşın kesilip biçilip dikilmesi konusunda yeterli bilgi, görgü ve tecrübeye sahip ise kendisine başvuranın beklentilerini öğrenir, bazı fikirler de verir, üzerine düşeni yapar, ortaya bir eser çıkar. Eser, o dönemin, o kültür tabakasının benimsediği, beğendiği, ölçü ve ölçütlerden oluşan bilginin tasarımlanması ve uygulanmasıdır. Bu uygulama işlemleri, ölçme, biçme, dikme olarak gerçekleşirken hem terzi hem kumaşla ilgili istek ve beklenti sâhibi hem de üçüncü kişi ve gruplar, bir konuda fikir, görüş bildirme hak, yetki ve imkânı bulmaktadırlar.
Ortaya çıkan bütünlük /kompozisyon estetik beklentilere de, işleve bağlı isteklere de uygunluk ve beğenilirlik ölçü ve oranlarına sahip olacaktır. Terzinin o zaman dilimindeki insanların, o eserin birinci dereceden muhatabının renk, biçim, oran, işlev ve beğenilme kavramlarına bağlı beklentilerine karşılık sayılacak titizliği ve çabayı göstermesi gerekmektedir. Bilgi ve beceriye sahip olan terzi, kumaş ile toplum arasına girerek tanınır, usta sayılır. Malzemenin akıl, sezgi, duygu hayal ve fikirle en uygun ölçü ve oranlarda birleştirilme başarısının adı ustalıktır.
(DEVAMI YARIN YAYINLANACAKTIR)
İhtiyaç giderici bütünlüklerin güzellik taşıması anlayışı, kültürlerin önemli bir boyutudur. Halı, kilim ve keçe sanatlarına bağlı kavramların neredeyse tamamı Türk dilinin lehçelerindendir. AKM
Başkanlığım sırasında Arış adlı bir dergi çıkarmış, Erdem’in üç sayısını bu konuya ayırmış, uluslararası bir toplantı düzenlemiş, bildirileri de yayınlamıştım. Ayrıca bk. S. Tural, İlmek’e Yansıyan Şiir: Halı, Kilim, Bilig Yay., Ank. 1999.