Prof. Dr. Sadık Kemal TURAL

Akademisyen

[email protected]

Nazmın Malzemesi veya Şiirde Bediî Tefekkür - 1

(BİRİNCİ BÖLÜM)

Malzeme Oluşturma ve Yaratan

Herhangi bir varlığı meydana getiren parçacıklara malzeme denilir. Malzeme, gerekli olan düşüncesine dayalı her türden parça veya bütünlüğün genel adıdır. Malzeme, maddî ve/veya manevî bir varlığın yapılanmasında yeri bulunan, en küçüğünden en büyüğüne kadar oluşturuculuk işlevli parçaların her birinin ve/veya tamamının niteliğidir. Gerekli olan parçacıkların iyi, sağlam, güvenilir, uygun, sağlıklı ve güzel olanı seçebilip, uygun yere yerleştirip bütünlük elde edenler, malzeme bilgisine hâkimdir.  Dünyada bir bütünlük/kompozisyon olarak tanıdığımız her varlığın yapısını oluşturan malzeme, kendine özgü ve özeldir. Malzemeyi de bütünlükleri de Hâlık’ın yarattıkları, insanların var ettikleri olarak ikiye ayırmak gerekir.

Zekâsı yeterli olanlar, ‘mutlak hakîkat’e) ait şu hükümleri, derinliğine ve genişliğine idrak edebilmektedirler: Hâlık (Yaratan), hiçbir varlık ‘yok iken’ var eden, her türden malzemeyi ilk defa üretendir. Allah, sonsuz ve mutlak erk ve güç sâhibidir; O, sonsuz bilgi sâhibidir; O, sonsuz güzellik ve merhamet sâhibidir.

Rab, çeşitleri ve sayısı bilinmeyen malzemeleri (ömür, işlev ve işleyişlerini) üreten, takdir (yazılımlı) edendir. Rab, her türden malzemeyi özel bir tasarımla var etmiş, yazılımlandırmış, ömürlendirmiş, işlevlendirmiştir. Allah’ın sıfat isimlerinden bazıları[1], malzemenin ve bütünlüklerin yaratmasını düşündürmeye yöneliktir.

İnsan da evrenin bir parçası olarak yaratılmış bulunan, tasarımı ve malzemesi Rabb’a ait bir eserdir. İnsan, hem malzemesinin kıvamı benzersiz, özel, hem de diğer varlıkların malzemesine göre üstün ve güzel olarak yaratılmıştır. İnsanın öncelikli görevi, yaratılma sebebinin özelliklerinden olan ahsen-i takvîm (benzersiz güzellikteki özgün kıvam) niteliğini korumasıdır.

El-Hâlık (Yaratan) olan erk, güç (El-Ka:dir, El-Muktedîr), El-Aliym ve El-Hakiym (analitik bilgi ve bilgelik bilgisi sâhibi) benzersiz ve ortaksız El-Ehad (tek) olan Allah,  insandan ne bekliyor? Öncelikle kendi varlığının malzemesinin ve bütünlüğünün inceliklerini kavramaya çalışıp o bütünlüğün niçin ve hangi kudret tarafından yaratıldığı bilgisine ulaşıp gereğini yapmasını...

Rab, insanların zekâlarını işletmesini ve her türden varlıkla iletişime geçmesini sağlayıcı imkân olan dil’i (beyan) yaratmış. İnsanın her türden varlık ve malzeme ile ilgisini, bağlantısını tanıma, bilme, yaklaşma, uzaklaşma olgularını dil adlı kelimeler dünyası kurup geliştiriyor. Dil, öncelikle bilme /öğrenme, sonra da bildirme veya sorma niyetli yönelişlerin aracıdır. Bilme, bildirme, sorma yönelişlerin her birindeki özne, BEN’dir. Ben adlı enerji, bilgilerini çoğaltıp iletişime geçmek ihtiyacı ile bildiren olmaya geçtiğinde, iletişimin öznesi konumundadır. Dil, BEN’i kurup, geliştiren, konum kazandıran, BİZ’leşmeye hazırlayan ilâhî bir armağandır. Bu ilâhi armağana ilişkin vahiy hükümleri ayrı bir konudur. Sıradan, günlük, yaygın iletişimlere ilişkin ifadelerin öznesi ‘ben’ olmakla beraber, benzeşmeyi dikkate alarak ‘biz’ olmaya geçme, o halkın kültürel değer ve kodlarının etkisiyle doğru orantılıdır.

Öğrenmedeki ısrar ve sabır, merakların çeşidi ve yoğunluğu, zekâsının çeşitli bölümlerini işlevli ve işler kılmaktadır. İnsan, hem kendisinin ve benzerlerinin malzemesine ve işlevlerine, hem de diğer varlıkların malzemesine ve işlerliğine ait bilgileri edinme hak ve yetkisine sâhiptir. 

İnsan, iletilmiş bulunan vahiyler aracılığıyla, kendisine verilen aklını işletmesi, tefekkürünü zenginleştirmesi yoluyla niçin yaratıldığını bulmaktan da sorumlu bir varlıktır. Yaratan’ın bu beklentisine ait vahiyler, elçiler (Nebi, Hâdi, Resul) aracılığıyla bildirilip hatırlatılmıştır; ilâhî emirleri reddetmekte ileri gidip azgınlaşanlar cezalandırılmıştır.

Yaratan’a Ortaklığa Kalkan Ruhbanlar 

Bilgi ihtiyacı, özellikle de metafizik meraklar ve vahyi doğru anlamamaktan doğan şüphe ve yanlışlara bağlı sorular, insanlığı dâima meşgul etmiştir. Bu noktada ruhban unvanlı ve/veya nitelikli aracılar, önderler, inanca bağlı kavramlardan oluşan malzemeyi kendilerince kullanıp özel işlev kazanma savaşı vermişler ve veriyorlar.

Bütün dinlerde, mezheplerde -uygulamada- inanmaktan doğan arı, duru heyecanlara ulaşma (vecd) ve/veya ulaştırma adına bilgiye ulaştırıcılarla ilişkiye geçmek anlayışı vardır. Din, inanç konularında örnek, bilgi odağı, yönlendirici gibi görünenlerin büyük çoğunluğu insanları, ayrıştırıp fanatikleştiren gizemli bencillerdir. Onların bir kısmı, etkileyici işlemler yapabilecek bilgilere de ulaşmış olabilmektedir. Kendini dünyadan soyutlamış gibi göründüğü hâlde insanlara ve dünyaya hükmetmeye çalışan bu inanç ve ibadetimsi ritüelleri öğütleyenlere ruhban denilmektedir. Bütün inanç, din, mezhep ile cemaatlerin önderleri olan Ruhbanlar, insanları inanç ve ibadet adına kindar militanlara dönüştürmeyi, ayrışmışlığa dayalı şartlandırıcılığı yöntem olarak kullanmaktadırlar.

Başta uyuşturucuların üretimini, pazarını yönetenler olmak üzere, kural tanımaz, ahlâk, adalet ve merhamet kavramlarından tamamen kopmuş mafya baronlarını bilmeyen yoktur. Onlar hem aynı eylemleri benimseyen sapmışları hem de bağımlı kıldıkları yeni kurbanları, kendi emir ve yetki alanına almak için her kötülüğü yapabilen kirli, hastalıklı yapıdır. Kirli para, yasa dışılık ile vicdan dışılık bu alanın varlık şartlarıdır. Giyimleri ve yaşayışları başkalaşmış olan baronlar ve köleleri, devlet kurumlarının içine sızmanın yollarını da ararlar.

İnanç alanında da insanın beden ve ruh yapısını sağlıksızlaştırıp ele geçirmeye çalışan ruhbanlık eden baronlar vardır. Ruhbanlar, beş bin yıldır hem iman ve ibadeti hem siyaset ve emeği yönetmek istediklerini, iktidarın ortağı olduklarını -bazen açıkça, genellikle dolaylı-- söyleyegeldiler. Ruhbanlar, bu tutumlarını, O’nun yeryüzündeki temsilcisi olan Nebilerin Resullerin yeni versiyonu sayılmak (!?!) adına sürdürüyorlar.

(DEVAMI YARIN YAYINLANACAKTIR)

 

[1] ALLAH’ın Hâlık, Bâriu, Bedi’u, Musavvir sıfat isimleri, ‘Yaratma’ erkinin farklı boyutlarıdır. Bunların arasındaki farkları öğrenmek için İmam Gazâli’nin Esmâ’ül Hüsnâ Şerhi adlı M. Ferşat çevirisi olan kitaba ve Orhan Aslan’ın Allah’ı Tanımak ve Anlamak adlı yayına bakılmalıdır. Allah’ın sınırsız bilgisinin ‘Yaratma’ya dönüştüğü evrende, kod bilgileri çözülmemiş trilyonlarca yaratık var. Ka:dir, Muktedir, Mürîd olan ALLAH’ın sıfat isimlerinden bazılarının anlamlarını tekrarlayım: El Bâriu: Her varlığı,  hiç yok iken,  örneksiz olarak yaratan, parçacıkların ve işlerliğin birbiriyle uyumlu yapan; El Bedi’u: Örneksiz, benzersiz, hayret ve heyecan uyandırıcı varlıkları, düzenleri, durumları  güzelliklerle bezeyerek yaratan... El Musavvir: Her varlığa, ilk ve en uygun şekli veren, farklı görüntü ve yapılar yaratan, şekillendiren, biçimlendiren; El Mübdi’: Gözle görülenlerin her birini, hoşluk, güzellik, yararlılık ve yücelik özellikli olarak sınırsız sayı ve çeşitte malzeme ve bütünlük yaratma erkinin sâhibi.