GİRİŞ:
Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.
Yaklaşık 500 yıl önce söylenmiş bu söz günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyor. Eskiler ‘Sıhhat’ diyorlardı. Günümüzde ‘sağlık’ deniliyor.
Sağlık; Cenab-ı Allah’ın, insanoğluna ihsan buyurduğu en büyük nimet.
İnsan ömrü, namazla ezan arasında geçer. 'Ömür bu kadar kısa mı?' Diye soranlara, şöyle bir açıklama sunulabilir:
İnsan doğduğunda... Tabii burada kendi insanımızdan söz ediyorum. Temelinde İslam bulunan, Türk millî kültürüne mensup olan bizim insanımız... Bizim insanımız doğduğunda; kulağına ezan okunur. Bu ezanın namazı yoktur. Emr-i Hak vâki olduğunda cenaze namazı kılınır. Bu namazın da, ezanı yoktur.
Kulağa okunan ezanın namazı, hayat sona erdiğinde ezan okunmadan cenâze namazı olarak kılınıyor. Çünkü cenâze namazının ezanı, insan doğduğunda kulağa okunmuştur. Böylece hayatımız, ezanla namaz arasındaki zaman dilimini dolduruyor.
Bu zaman diliminin uzun olması arzu edilir. Fakat uzunluk, çok da fazla bir mânâ taşımıyor.
Daima hayırla anılacak işler yapmak, insanlığa hizmet etmek... İnsan hayatını değerlendiren, hayata mânâ kazandıran budur.
Mânâ ifâde eden bir hayat yaşayabilmek için her şeyden önce sağlıklı olmak gerekiyor. Akıl ve beden sağlığı olmayanların mânâsız hayatından Rabb'im cümlemizi korusun.
Türk Kalp Vakfı’nın belirlemelerine göre ülkemizdeki ölümlerin % 40’tan fazlası kalp ve damar hastalıklarından kaynaklanıyor.
Kalbimizi ihmal etmenin, bizi karşı karşıya bırakacağı büyük tehlikeye rağmen gerekli tedbirleri almıyoruz. Çünkü tedbir olarak neler yapılabileceğini bilenlerin sayısı çok az.
Herkes, ‘Acaba kalbim ne durumda’ Diye sormalı.
Şu sebeplerden sormalı:
Birincisi şahsımızla ilgili… Çünkü hakkında bilgi edineceğimiz organ bize ait ve hayatî önemi var.
Annemizin karnında, yirminci günden başlayarak ömrümüz boyunca her gün ortalama 100.000 defa kasılarak, bütün vücudumuza devamlı olarak kan pompalıyor. Bu işi, bir sâniye bile ara vermeden, biz; uyurken - dinlenirken bile o, durmadan dinlenmeden günler, aylar ve yıllar boyunca yapıyor.
İkinci sebep sayılara dayanıyor.
Çevremizdeki her üç kişiden biri; hayatının herhangi bir döneminde, kalp ve damar hastalıklarına yakalanma ihtimali ile karşı karşıya.
Türkiye’de 2.000.000 kişiden oluşan kalp hastaları grubuna, her geçen yıl, 90.000 yeni insan ekleniyor.
Sözünü ettiğim 2.000.000 kişiden veya gruba sonradan katılacak olan 90.000 kişiden biri olmamak için neler yapmamız gerektiğini öğrendiğimizde ve bildiklerimizi uygulayabildiğimizde… sağlıklı oluruz, sağlıklı bir toplumun oluşmasına katkıda bulunuruz. Fert olarak bizler de uzun ve sağlıklı bir ömür yaşama imkânını elde etme şansımız artar. Hem kendimizi mutlu ederiz, hem de sevdiklerimizi ve sevenlerimizi...
OĞUZ ÇETİNOĞLU
Kalp ve damar hastalıkları cerrahı diyor ki:
‘Benim uzunca bir zamandır ısrarla üzerinde durduğum husus millî kalp sağlığı politikamızın oluşturulmasıdır. Bu politika yaşayan insanımızın hayatı ve millî bekamız için çok büyük önem taşımaktadır. Ülkemizdeki bütün ölümlerin % 43’ünün kalp damar hastalıklarından ileri geldiğini ifâde edersek durumun ciddiyeti ve vahâmeti ortaya çıkmış olacaktır. İnsanlarımızın 40-65 yaşında olanların % 70’i bu hastalığa muhataptırlar. Eğer durumun ciddiyetini kavramazsak yaşama sevinci eksik, verimsiz, enerjisi düşük bir nüfusumuz olacak ki bugünün dünyasında bir ülke için bundan daha büyük bir tâlihsizlik olamaz. Bahse konu politikamızın önemli ilkelerinden biri hastalığın önlenmesi için alınması gereken tedbirlerdir. Yıllık kalp damar hastalıkları için millî bütçemizden 20 milyar doları aşkın bir para harcadığımızı düşünürsek ‘Millî Kalp Sağlığı Politika’sının âcil olarak gündeme alınması gerekliliği anlaşılacaktır. Bu politikanın aksiyon planının satır başlarını şöylece özetlemek mümkün:
* Kamuoyu oluşturulması
* Millî veritabanı / bilgi ağı
* Stratejik politika / Kanun ile ilgili düzenlemeler
* Önleme ve koruma çalışmaları
* Gıda güvenliği ve denetimi
* Teşhis ve tedavi merkezlerinin yeniden düzenlenmesi
* Kardiyoloji-Kalp cerrahisi eğitim programlarının standardizasyonu
* Denetim ve yetkilendirme sisteminin oluşturulması
* Paraya dayalı maddî kaynak, bütçe oluşturulması
Bu planın her bir maddesi hayati önem taşımakla beraber Kalp Krizi Merkezlerinin oluşturulması çok büyük âciliyet ifâde etmektedir. Bu merkezler milletlerarası standartlara uygun donanımda ve 24 saat esasına göre hizmet verecek olurlarsa her yıl binlerce hastanın hayat
Çağın Vebası
Yapılan araştırmalar 2020 yılında bütün ölümlerde birinci sırayı Kalp Damar rahatsızlıklarının alacağı ikinci sırayı ise depresyon ve depresyona bağlı hastalıkların alacağı tespit edilmiştir. Bu her iki hastalığı izah ederken karşımıza ‘Sağlığın şeytan dörtgeni’ çıkıyor. Sağlığın şeytan dörtgeni şu unsurlardan oluşuyor: 1- Psiko-sosyal stres, 2-Yanlış beslenme, 3-Hareketsizlik, 4-Sigara ve zararlı alışkanlıklar
Bu can sıkıcı tablolar karşısında yapılması gereken en önemli iş toplumda bir sağlık şuuru ve sağlıklı hayat özlemi uyandırabilmektir. Bunun için gerekli olan unsurlar şunlardır:
1-Kaybetmeden değerini bilmek, 2-Önce koruma ve önlem, 3-Sigara ve zararlı alışkanlıklardan korunma, 4-Düzenli egzersiz hareketli bir yaşama şekli, 5-Doğru ve dengeli beslenme, 6-Stres yönetimi, 7-Belli aralıklarla tıbbî kontrol.
Çağımızda insanları tehdit eden ikinci önemli hastalık depresyon ve bunun kaynağı strestir. Aynı zamanda bu iki unsur kalp hastalıklarının da tetikleyicisidir. İnsanlarımıza özellikle gençlerimize Anaokulundan başlayarak bütün eğitim kademelerinde stresle başa çıkmanın yolları öğretilmektedir. Bunun için dengeli beslenme, aşırılara kaçmayan bir hayat tarzı ve daima spor, hayatımıza girmelidir. Stresle başa çıkma yollarını da ana başlıklarla şöyle ifâde edebiliriz:
1-Stres ve depresyona karşı konulması
2-Güçlü kalp, dolaşım ve solunum sistemi
3-Kilo kontrolü ve obezitenin önlenmesi
4-Kan şekeri hastalığının önlenmesi
5-Kas ve kemiklerin güçlenmesi
6-Kaliteli uyku
7-Kanser riskinin azaltılması
İnsan ve Hayat
Hayatımıza değer verir ve dikkat edersek, sağlığımızı korursak yaşamaya değer bir hayatımız olur. Bu iki unsur arasında kopmaz bir bağ vardır. Kaliteli bir hayat dikkat edilerek bilgiyle, emekle, sağlanacağı gibi böyle bir hayatın korunması için de insan gerekli çabayı gösterecektir. Kaliteli bir hayatın önemli şartlarından biri kişinin diğer insanlara ve yaşadığı çevreye hassasiyet göstermesi onlarla bütünleşmesi ve paylaşmayı bilmesidir. Bu tutum bizi yalnızlıktan kurtarır. Yalnızlık insan hayatı için en büyük tehlikelerden biridir, ömür törpüsüdür. Sağlıklı bir çevreyi gerçekleştirmeden; şahsî olarak sağlığımıza göstereceğimiz dikkat, boşa bir çabadır. Onun için diyoruz ki kalplerimizin sağlığı için bütün mahlûkata sevgi, merhamet, dostluk, vefa, adâlet ve güven duygusu beslemeliyiz. Bu yolda gayret etmeliyiz. Bunların sağlanabilmesi için ailede verilecek terbiyenin yeterli olmayacağını, mutlaka eğitimin her kademesinde sağlık şuurunun ve mutlu hayatın öğretilmesi gerektiğini kabul etmek mecburiyetindeyiz.’
***
Efendim, hepinize sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir ömür diliyorum.
Medyadan derlediğim bâzı bilgileri de sizlere sunmak isterim:
Tanınmış bir kalp uzmanı diyor ki:
* Sigara içeni ameliyat etmem. Sigarayı bırakmayan hastayı kesinlikle tedavi etmem. Çünkü sigara insanı öldürür. Hasta kendini öldürmeye karar verdiyse, ben ne diye onun için uğraşayım? Şifa bekleyen onca hasta var. Enerjimi onlara harcarım.
* Dua etmek insanı iyileştirir. Duanın meditasyon gibi, şifa gibi iyileştirici özelliği vardır.
* Her gün aspirin içmeli. Aspirin kanı sulandırdığı gibi, vücuttaki doku tahrişini önlüyor. Böylece ömrü uzatıyor.
* Çay yerine ıhlamur içmeli.
* Sarımsak yemeli.
* Şişmanlık en az sigara kadar tehlikeli.
* İnsan vücudunda, seratonin adlı bir hormon var. Vücudumuzda yalnızca 10 miligram olan bu hormon, insanın mutlu olmasını sağlıyor. Kalp hastaları, sağlam insanlara oranla, seratonin hormonunu, idrar yoluyla iki kat daha fazla olarak dışarı atıyor. Dolayısıyla kalp hastaları mutlu olamıyorlar. Seratonin kaybı, mandalina, portakal, domates, süt, hindi eti ve çikolata gibi gıdalarla, kısmen karşılanabilir.
* Kalp hastalığı kader, kalpten ölmek çâresiz bir son değil. Kalbinizi kontrol ettiriniz, bir problem varsa, tavsiyelere uygun hareket ediniz. Tavsiyelere uygun hareket edenlerin % 90’ı sağlıklı yaşamaya devam eder.
* Damar sertliği, çocukluk ve ilk gençlik çağlarında başlayıp 30 – 40 yaşından sonra kendini gösteren bir illettir. Tedbir almak için beklemek mânâsız. Fakat hiçbir zaman da geç kalmış değilsiniz.