Oğuz ÇETİNOĞLU

Ekonomist, Araştırmacı-Yazar

ocetinoglu1@gmail.com

Kırım Türklerinin Dostu Kırımçaklar

Kırım Yarımadası, hem deniz hem de karayolu üzerinde bir uğrak yeridir. Bu sebeple pek çok kavim bölgeye gelmiş, bir kısmı da Kırım topraklarını kendilerine yurt edinmiştir. Bu kavimlerden biri de Kırımçaklardır. Karaimler Türk, Kırımçaklar Yahudi kökenlidir. Fakat Karaimler gibi Türk kültürünü benimsemişlerdir,

Kırımçaklar, Mûsevî inancının Talmud akidesine mensuptur. Talmud, Tevrat gibi Mûsevî inancının mukaddes kitaplarından biridir. Bilindiği gibi, Hıristiyanlıkta olduğu gibi Mûsevîlikte de dinin temelini oluşturan bilgileri ihtiva eden kitaplar, sonradan yazılmıştır. Talmud’un muhtevâ itibâriyle iki ayrı şekli vardır: Babil (esas) ve Kudüs Tevrat'ının yeni şekli. Talmud, Tevrat'ın yazılı hâle getirilmesinden yaklaşık 600-1600 yıl sonra tamamlandı.  %70'i Aramicedir. Tevrat'ın ise %100'ü İbranice'dir.

Talmud, yüzlerce farklı bilgenin sözlerinin bir derlemesidir; Tevrat'ın tamamın Allah (cc) tarafından göndeildiği iddia edilir.  Kırımda yaşayan Kırımçakların kitabı olan Talmud, ilk defa Litvanya’da basılı kitap hâline getirilmiştir. Litvanya’da da Mûsevîler, Kırımçaklar ve ‘Tatar’ olarak anılan Kırım Türkleri bulunuyor. Bu gruplar arasında evlilikler yoluyla oluşan akrabalık bağları vardır.

Kırımçaklar da Karaimler gibi ‘Doğu Mûsevîleri’ olarak anılır. Kırım’ın güneyinde otururlar. Karasubazar, Sudak, Kerç, Cufutkale ve Menkup şehirleri başlıca yerleşim bölgeleridir. Nüfuslarının 1.000 civarında olduğu tahmin ediliyor.

Kırımçak, ‘Kırımlı’ demektir. Bu ismin, Kırım dışında yaşayan Mûsevîler tarafından verildiği tahmin ediliyor.

Kırım Türkleri, yarımadayı fethetmeden önce bölgede Mûsevîlere âit krallıklar olduğuna dâir kalıntılar ve kitâbeler bulunmuştur. Kırım Hanları, adada yaşayan topluluklar üzerinde, baskıcı olmamakla birlikte kültür yapısı îtibâriyle asimilasyonist bir politika uyguluyordu. Rusya’daki asimilasyon daha şiddetli ve baskıcı olduğundan, oradaki Mûsevîler de Kırım’a geldi. Böylece Mûsevîler Kırım Türklerinin kültürünü benimsemiş olmalarına rağmen inançlarından dönmediler.

Kırımçaklar, başlangıçta Yunan alfabesi ile yazıyordu. Buradan hareketle onların Bizanslıların Ortodokslaştırma baskılarından kaçarak Kırım’a geldikleri de düşünülüyor. Zaman içerisinde Kırım’da hâkim çoğunluk olan Kırım Türklerinin kullandığı alfâbeyi kullandılar.

Kırımçakların uyumlu davranışları, Giray Hanlar döneminde kendilerine güçlü ölçüde siyâsî ve dînî imtiyazlar verilmesini sağladı. İmtiyazlar Kırım Hanları Selâmet Giray ve Selim Giray döneminde genişletildi ve belgeye bağlandı. Belgeler Karasubazar’daki Mûsevî cemaatinin arşivindedir. Belgelerde Mûsevîlerin bütün vergilerden muaf oldukları, mal ve canlarının devlet teminatı altında bulunduğu belirtilmektedir. Kırım’ın başşehri, Bahçesaray’a nakledildikten sonra Kefe’de ve Güney Kırım’da yaşayan Kırımçaklar, bulundukları yerleşim bölgelerinde daha güçlü topluluklar oluşturdular. Karayimler ise Rusya hakimiyeti döneminde Yepvatori olarak anılan Gözleve şehrinde toplandı. Karayimler ve Kırımçaklar arasında zaman zaman gerginlikler yaşanıyor olmasına rağmen Kırım Türkleriyle iyi geçiniyorlardı. Bu iyi ilişkiler sebebiyle Kırımçaklar da bütün Kırım Türkleri gibi Stalin’in zulmüne mâruz kaldı ve 18 Mart 1944 târihinde topyekûn sürgüne gönderildi. Dönüşleri de yine Türklerle birlikte oldu.

Kırımçaklar, köklü bir kültüre sâhiptir. O kültürü devam ettirmeye çalışıyorlar. Millî kitapları Dâvid Lahnon’un yazdığı Hazania isimli eserdir. Her Kırımçak’ın evinde bu kitap bulunur. Dinlerine olduğu kadar büyük ölçüde Türk kültürü unsurlarını içinde barındıran millî kültürlerine de sıkı sıkıya bağlıdırlar. Târihî değeri olan, kıymetli bir emânet gibi korudukları tertemiz tuttukları Sinagogları vardır. Kırımçaklar Kırım Türkçesiyle konuşur, geçimlerini bağcılık, tüccarlık ve sarraflıkla temin ederler. 

(Kırım’da bulunduğum zaman dilimlerinde, konu ile ilgilenen şahıslardan elde edilen bilgilerdir. O.Ç.)