Hepimiz çok iyi biliriz ki, hayatımız hep bir düze devam etmez. İnişleri, çıkışları ve düzlükleri vardır. Söz konusu kırılgan noktalar, bazen bizim tercihimizle olurken, bazen de; işimizin gereği, yaşantımızın gereği veya elde olmayan sebeplerle bizim kontrolümüz dışında gelişebilir.
Emeklilik yılımız dolduktan sonra, emekli olup olmama kararı vermek, daha güzel bir eve taşınmak, ekonomik durumumuz yerinde ise, yeni bir ev satın almak, bir otomobil satın almak, aşağı mahalleye taşınmak, resim kursuna başlamak, doğa yürüyüş grubuna dahil olmak vb. eylemlere karar vermek, kendi isteğimizledir.
Bir de tercihimiz sorulmadan, işimizin veya durumun gereği olarak, zoraki değiştirmek zorunda olduğumuz eylemlerimiz vardır ki, bunlar da isteğimiz dışında adapte olmamız gereken hayatımızın kırılma noktalarıdır.
Gerek kendi isteğimiz ile, daha güzel bir eve geçmek arzusuyla, gerekse bir komşumuza kızarak evimizi, mahallemizi veya şehrimizi değiştirme kararı verebiliriz. Kendi rızamızla veya bir arkadaşımızın önerisiyle, bir resim kursuna, koro grubuna, doğa yürüyüş grubuna dahil olabiliriz.
Her yeni bir tercih ve onun getirdiği yenilikler, hayatımızda birtakım kırılma noktalarına yol açar. Yeni bir yer, yeni bir arkadaş grubu, yeni öğretmenler, yeni mekanlar, yeni planlama ve uygulama eylemleri karşımıza çıkar. Tercihlerimiz hayatımıza, bir takım yeni değişiklikler ve adaptasyon sorunları ile birlikte gelirler. Söz konusu yeni sorunlara, problem odaklı değil, çözüm odaklı yaklaşmamız gerekir. Çözülen her bir sorun da bizleri daha mutlu edecek ve yeni yaşamdan zevk almamızı sağlayacaktır.
İnsan en yakın arkadaşı ile incir çekirdeğini doldurmayan bir sebep yüzünden ayrılabilir. Sevgilisinden veya eşinden ayrılabilir. Çirkin bir iftiraya maruz kalıp, yargılanarak hapse düşebilir. Çalıştığı işyerinden birilerinin gammazlaması ile atılabilir.
Hani üniversiteye ilk defa okumaya giden gençler, üniversite kampüsüne girerken ne kadar tedirgin ve ürkek olurlar. Kafalarında cevaplanması gereken birçok soru vardır. İlk zamanlar ailesini ve lise arkadaşlarını özlerler. Sömestri tatiline gelince, aile ve yaşadığı şehir özlemi had safhaya ulaşır. Ancak birkaç yıl sonra, tatil bitse de okuluma ve arkadaşlarıma kavuşsam diye hasretle beklerler.
Her bir yenilik, değişim ve çevresel farklılıklar, insanda ister istemez bir tedirginlik, korku ve direnç ortaya çıkarır.
Halbuki iyi bilmemiz gereken bir konu vardır ki; iyi veya kötü olsun, her bir durum zamanla mutlaka değişir. Hani derler ya: “Zaman her şeyin ilacıdır.”
Yıllarca bir il veya ilçede görev yapan bir kamu görevlisinin tayini çıktığı zaman, muhtemelen birçok konuda tedirginlik duyar ve sevdiklerinden ayrılmak çok zor gelebilir. Hele bulunduğu ilden daha kötü bir ile tayini çıktıysa endişe ve korkuları daha da artar.
Halbuki, meselenin olumlu taraflarına bakarak, gideceği yeni çalışma yeri ile ilgili olumlu hayaller kurarak, “tedbili mekanda fayda vardır” sözüne kulak vererek endişelerini ortadan kaldırarak, krizi fırsata dönüştürebilir.
Eşi kendisini bırakan bir insan için, dünyanın sonu değildir. Belki daha iyi bir eş veya arkadaşın karşısına çıkacağı konusunda ümitvar olabilmesi daha akılcıdır. Ümidini kaybedip saçı başı yolmak, hayata kahretmek ve mevcut enerjileri hovardaca harcamak, akıllı bir insan işi değildir.
Bazen eşlerden biri ölünce, sağ kalan eşin söz konusu süreci yönetmekte çok zorluk çektiği görülür. Hatta gizliden gizliye en kısa zamanda eşine kavuşması için Allah’a dua edenler de vardır. Uzunca bir süre üzüntü dairesine bir sınır çizemez ve hayatını yaşanmaz bir hale getirebilir. Hayatımızın bizim dışımızda gerçekleşen bu gerçeği ile, belirli ve sınırlı bir sürede yüzleşerek, “hayat devam ediyor”, “sevenlerimi üzmemem lazım”, “ben çocuklarıma, arkadaşlarıma ve akrabalarıma lazımım” olumlu düşüncesiyle, kendisini en kısa zamanda toparlamalı ve yeni hayatının olumlu taraflarını derhal öne çekmelidir.
Ev, mahalle veya yerleşim birimi değiştiren bir kimse, yeniliklerin getireceği güzelliklere korku ve endişeyle bakarak, eski komşuları ve semtinden ayrılmakla kıyameti koparırsa eğer, yanlış bir tercihte bulunmuş olur. Yapılması gereken, mevcut komşu ve arkadaşlarım zaten cepte, onlarla her şekilde iletişimimi sürdürürüm. Burası ile ilgili yeterince tecrübem ve birikimim var. Şimdi yeni evlerle, semtlerle, illerle, eş ve dostlarla tanışma ve portföyümü genişletme zamanı. Eminim ki yeni tanışacağım dostlarım da en az öncekiler kadar iyi insanlar olacak. Çevrem daha da genişleyecek. Yeni amirlerle ve memurlarla, mahalle arkadaşlarımla tanışacağım, hayatım daha da renklenecek” diye düşünüldüğü zaman, değişim bir sendrom olmaktan çıkacak ve bir şölene dönüşecektir.
Asıl olan, hayatımızın kırılgan noktalarında, yeni durumun iyi ve güzel yönlerini öne çıkarmak, olumsuzluklarının çaresine ve çözümüne bakmak, geride kalan güzelliklerin hatırası ile avunmak ve olumsuzluklarından da “oh kurtuldum” yaklaşımında bulunabilmektir.
Üstelik planlayarak yaptığımız bir değişiklikte bile, “devenin üzerinde bö sokabilir”. Çirkef bir arkadaş veya komşudan kaçarak, daha kaliteli arkadaşları bulacağımızı varsayarak, daha iyi bir semte taşındığımızda, daha kötü komşularla karşılaşma ihtimalimiz de olabilir. Bütün kötülüklerden kaçarak, tüm iyilikleri kucaklayabileceğimizi varsaymak da, en hafifinden safdillik olur. Üstelik bunun imkanı da yoktur.
Selam, sevgi ve dualarımızla… Allah’a (cc) emanet olunuz.