Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

Gazeteci - Yazar

Günlükler - Fukaralık Kader Değildir

Kemah Cafe’ye sığmayınca yeni mekanımız Mardin evleri ve değirmenin suyunun aktığı yer anlamına da gelen, bol odalı, avlulu, bahçeli, salonlu Üsküdar Abbara Cafe’de yine konuşulmayanları konuştuk.

Sohbette her anlatılanı veya görüşü benimseyen oldu, kabul etmeyip muhalefet eden de oldu. Ama kimse kimseye "Sen falan parti gibi düşünüyorsun" yahut "Kılıçdaroğlu ağzıyla konuşma" deyip kimse kimseyi azarlamadı, tam tersine saygı gösterdi, nezaket, letafet, hür düşünceye sevgi örneklerini yaşadık.

Yeni konuklarımız da vardı; Ziraat Mühendisi, Şair Cumali Ünaldı Hasannebioğlu Ankara'dan teşrif etmişti. Hukukçu, duayen sivil toplum öncüsü, yayıncı Ahmet İyioldu, önemli ve aykırı görüşleriyle ufuk açan, kitapları büyük ilgi gören yine "Yeryüzünde Yeteri Kadar Nimet Varken Bu Kadar Yoksulluk Neden Var?" diye sorgulayan, halen "emperyalist kimlik" üzerinde yoğun çalışma yapan Malatyalı ve Mülkiyeli Bayram Karaçor ile devletin yurt içi ve dışı bütün üst kurumlarında görev yapmış, Gümüşhane'yi parlamentoda milletvekili olarak temsil etmiş Prof. Dr. Yahya Doğan da konuğumuzdu.

İNSAN YAPISI DA TOPLUM DA ÇOK DEĞİŞTİ

Can Alpgüvenç, Türkocağı'nın şiddet ve nefretle görüş açıkladığı İmralıdaki teröristbaşı görüşmelerini konu başlığı olarak açtı. Gelişme yeni olduğundan devletin, devlet aklı olduğunu, bu iradeyle yol göstermesi gerektiğinde görüş birliği vardı. Devleti korumak öncelikli ve namustu.

Bunun için de başta Yunus Emre, Mevlâna, Mehmet Akif Ersoy'u iyi anlamak ve ağılamak gerekiyor. Önce insan. Sonra yine insan. İnsanlar da içindeki İslam'ı gerektiği gibi keşfetmeli. Bu defa kuşatılmış İslam, bilmediğini bilmeyen, hamaset ile inanç yoğuran teologlara teslim edilmemeli. Narin cinayeti ortada dururken aşiretler yeniden değerlendirilmeli. Çünkü insan yapısı ve toplum çok değişti. Kimin kime, niçin karşı olduğu; biat kültürü ve sadakat ile gelişiyor, sevginin veya karşıtlığının sebebini kendisi de bilmiyor. Kur'an-ı Kerim'in Türkçesini defalarca okumak, manasını algılamak gerekiyor.

Mesela Kur'an "Yapamayacağınız şeye söz vermeyin" diyor. Liyakati, adaleti, kul ve kamu hakkını öne çıkarıyor. İslam inancında, hakimlerin Allah’ın temsilcisi olduğunu hukukçular yeniden fark etmelilerdir. Adalet ve hukuk öylesine önemli. Günümüzde kalp kırıklığından hayata veda edebilecek insanlara ihtiyaç vardır.

Sohbette cemaat liderlerinin fotoğraflarından da hatırlatıldı. Cumali Ünaldı anlattı; Bir mürit şöyle konuşuyor, Efendi hazretleriyle umrede kebap yapacağız. Hazırlıklar tamamlandı. Mangal kömürü kor kor ateş oldu, etler üzerinde dizili şişler hazır, ancak ikindi geçmek üzere, güneş kayboluyor. Şıh Efendi güneşe şöyle bir nazar etti, güneş dondu! Bunun üzerine kebaplar afiyetle yendi!"

Bir başkası da şöyle, Efendi Hazretleri vefat etmiş, cenaze namazı kılınacak, biri yeni cemaat liderinin kim olacağını minareden anons ediyor; Nurettin Hoca yeni Efendimizdir!

BİRİNİN YÜKSEK SESYE YANLIŞI HATIRLATMASI GEREKİYOR

Kültür Tarihçisi Dursun Gürlek'in Şefik Can ve O'nun da Tahir'ül Mevlevi'den öğrendiğine göre "Ne olursan ol, yine gel" biçimindeki spot deyiş Mevlâna’ya ait değil! Toplantıda hayattaki önemli şairlerimizden İsmet Özel'in Türk tarifi de konu edildi, sıcak bakanlar olduğu gibi, tersini düşünenler de vardı. Acaba kaht-ı rical mı yaşanıyor? Türk İslamsız, İslam Türksüz olmaz. İktidarları güç, imkân ve kuvvet değiştiriyor. Dolayısıyla gerçek söylemlerden ve analitik düşünceden rahatsız olunuyor. Üniversiteler parti teşkilatı gibi yönetilemez, bir gecede onca kişi akademisyen yapılamaz. Çünkü devlette zaaf da kabul etmez. Toplum seküleştirilmemeli. İnançlar korunmalı. Ana dillere baskı yanlış. Sorgulamayan ve düşünmeyen insan yetiştiriliyor, bu yarın için çok tehlikeli bir gelişmedir. Maalesef artışlar ihtiyaçtan önde seyrediyor. Ayrıca fukaralık kader değil. Birisinin "yanlışı düzeltin" diye yüksek sesle hatırlatması gerekiyor. Son dönemde eskilerde olduğu gibi devrimci, milliyetçi, ülkücü, akıncı, milli görüşçü gibi gençlik grupları çıkmasına karşılık günümüzde delikanlılık Ankara’nın uygulamasıyla hay huyla geçiyor. Yeni bir nesil ortaya çıkarılamadı.

Bu önemli gelişmeyi kamu sorumluları seyretmemeli, gerekeni yapmalı. Başta Netanyahu ve Trump gibi liderlerin Ankara'ya "Susun oturun, yoksa ipinizi çekerim" gibi tehdit ve tacizleri karşılık bulmalı. AB Bakanlarının yavaş yavaş Şam’a çelik gömlek giyerek talandaki pay için gelmeleri, Suriye'nin yarını nasıl olursa olsun; Türkiye'ye hem Şam'ın ve hem de bölgenin büyük bir ihtiyaç vardır. Bu açıdan bakılmalı.

Şehit Enver Paşa'nın Asya'da Sovyet emperyalizmine karşı mücadelesinde öldürülmesinin ardından cenazesinin daha sonraları İstanbul'a getirilmesi yanlış oldu. Bugün burayı kimse ziyaret etmiyor. Bu kahramanı kimse tanımıyor. Oysa anıt mezar olarak Türkistan'da kalsaydı bugün için bir ders ve cazibe merkezi olabilirdi. Bu çerçevede sebebi hala meçhul bir trafik kazasında hayatını kaybeden bağımsız bir toplum lideri Prof. Dr. Esat Coşan'ın cenazesinin de Avusturalya'dan Türkiye'ye getirilmesi de yanlış olmuştur. Esat Hocaefendinin anıt mezarı Sidney'de olsaydı, bu kıtadaki Türklere ve bölgedeki insan hakları savunucularına bir mesajı olarak algılanırdı.

Daha aydınlık bir Türkiye ve toplum için aydınlarımızın konuşması ve sorgulaması gerekiyor. Dünyaya söylenecek sözümüz olmalı.

PROF DR AKGÜNDÜZ GERÇEĞİ

Yeni kitaplarım geldi.

Prof. Dr. Ahmet Akgündüz tek başına bir üniversite gibi çalışıyor. Ayrıca özellikle Hollandalı siyasilerin ve aydınların "inancımız" konusundaki sorularına onların diliyle "Flemenkçe" de cevap veriyor. Bakmayın siz bizim yurtdışına Euro biriktirmede giden batıdaki bazı din adamlarımıza. Ahmet Akgündüz ise rahip ve rahibelerle tartışabiliyor. İnancını anlatıyor ve savunuyor. Kurucusu olduğu Rotterdam İslam Üniversitesi de öyle. Prof. Akgündüz Türkiye'de Ankara’nın hayırlı tasarruflarına arka çıkıyor, eksik, hata ve yanlışlarını önünü görerek hatırlatıyor. Üstelik hastalıkla da mücadele ediyor. Gece kaç saat uyduğunu hiç sormayın, tahammül sınırları aşar cevap. Ahmet Akgündüz Hoca iyi ki bir kamu üniversitesinde rektör falan değil. Yoksa alın teri göz nuru dökerek yayınladığı onca eserden mahrum kalacaktık. İslam Hukuku ve Osmanlı Tarihi hakkında ilgilenecek her seviyede insana ve öğrencilere doğru bilgi aktarıyor bütün çalışmalarında. Kamus=lügat= sözlük çalışmaları da başlı başına bir külliyat. Ayrıca lügat okumak için de tam bir fırsat veriyor muhteşem son üç çalışması. Gaybın esrarını tefsir edene kadar muntazam, örtülü ve manalı olduğunu gösteren, farklı rivayetleri bir araya toplayıp görüş açıklayan son kitabı da meraklılar ve teologlar için bir baş eser. Günümüzde dini sorumluluk almış olanlar veya namaz kıldırma memurları bu eserleri pek anlamayabilirler. Çünkü ilim ve akademik hayat daha farklı bur şey. Osmanlı Araştırmaları Vakfı kadim geleceğine uygun olarak çalışıyor, amacı doğrultusunda eser üstüne eserler veriyor. Mesela Osmanlı Tarihi ve Hukuku ile Risale-i İstilahları Sözlükleri.

Dünyevileşme sempozyumunun hazırlıklarını devam ettiren İSAV ise bir başka milletlerarası sempozyumda Memlüklüler Dönemi İlmi Geleneği'nin 13. ve 14. yüzyıldaki dini, ilmi, mantıki, felsefi, tıbbi, siyasi, ahlaki, matematik, eğitim, sanat ve mimari konulardaki tebliğlerini kitaplaştırdı, yayınladı. Prof.Dr. Ali Özek’in kurduğu İSAV bunu hep yapıyor, yapmayı da sürdürüyor, iyi ki de yapıyor. Tümü de kalıcı ve birkaç üniversitenin bile yapamayacağı hizmeti tek başına hayata geçiriyor. Yaşa İSAV.

Fatih Gençlik Vakfı Kurucusu ve bir dönem gençlik lideri MTTB Genel Başkanlarından Ömer Öztürk'ün insan, İslam ve ahlak endeksli 5 ciltlik sohbetleri Misvak Neşriyatça yayınlandı. Ömer Öztürk’ün inanç ve idealizm hep öncü sohbetlerde.

Hatıra kitap yazma geleneği günümüzde çok fazla eski değil. Çoğu kişi de kefenin boş yanını bildiğinden anı yazamıyor zaten. Bu perdeyi Cavit Okur yırtmış ve Masum Hikâye Bir MTTB Başkanının Hatıraları adlı eserini Beyan Yayınları neşretmiş. Cavit Okur bu eserinde idealizmi hep önde tutmuş, gözlem ve analizleri ise ihmal etmiş. Bir din ve ahlak öğretmeninin yaşadığı dönemin belgesi ve bilgisi bir anı kitap.

Kitap medeniyettir. Baskısına, kağıdına, cildine, kapağına, yazarına bakılmaz kitabın “Dünyaya söyleyecek sözü var mı?” sahifelerde, ona bakılır.