“Ben gelmedim davi için, benim işim sevi için.” Yunus Emre
Bundan önceki yazımızda, “sevginin ve özgürlüğün” öğrencilere nasıl kazandırılabildiğinden bahsetmiştik. Beş maddesini anlattığımız bu konunun diğer maddelerini anlatmaya çalışalım.
Öğretmen eğitim ortamında, şu şekilde davranmalıdır:
-Öğretmen evrendeki tüm varlıkların birbiriyle ilişkisi olduğunu gösteren olguları (hava, su, toprak kirlenmesi; savaş, açlık, yönetim, toplumsal, ekonomik, siyasal sorunları) hedefler doğrultusunda öğretme ortamına getirmeli; üzerinde tartışılmalı; uygun öğretme yöntemlerini de işe koşarak birlikte sonuca varmalıdır.
-Sorunlar çözülürken, ya da çözülmeden önce öğrencileri gruplara ayırmalı; onların hep birlikte çalışmalarına olanak tanımalı; böyle çalışma alışkanlığını onlara kazandırmalıdır.
Öğretmen kubaşık çalışma örneklerini sınıfa getirmeli, öğrencilere göstermeli; neden böyle çalışılması gerektiğini onlara buldurmalıdır. Hiçbir öğrenciye ayrıcalık tanımamalı; yani hiçbirini sürekli merkeze almamalıdır. Hepsine eşit davranmalı ve âdil olmalıdır.
-Bunun için öğrenme-öğretme ortamında soruları âdilce dağıtmalı; her bir öğrenciye yanıtlama olanağı vermelidir. Sürekli aynı öğrencilere soru sorup, yine onlardan yanıt almamalıdır. İpucu, dönüt, düzeltme ve pekiştireçleri yerinde ve zamanında aynı durumda her öğrenciye sunmalıdır.
-Öğrencileri değerlendirirken de âdil olmalıdır. Bunun için ölçme-değerlendirme ilkelerine uygun, geçerliği ve güvenirliği yüksek ölçme araçları hazırlamalıdır. Kâğıtlar değerlendirilmeden önce, ayrıntılı ve objektif bir yanıt anahtarı düzenlemeli ve anahtarı sınavdan sonra öğrencilere göstermelidir.
-Öğrencileri değerlendirirken, öğretmen duygularından arınmalı, taraf tutmamalı, objektif olmalıdır.
-Kurallara uymayan kim olursa olsun, herkese aynı yaptırımı uygulamalıdır. Öğrencilerin, diğerlerinin yazılı kâğıtlarına, aldıkları notlara, ödevlerine itiraz edebileceklerini belirtmelidir. Bu kâğıtları sınıfa getirmeli; öğrencilere göstermelidir. Öğretmen bir haksızlık yapmışsa bunu düzeltmeli ve öğrenciden özür dilemelidir.
-Öğretmen belli öğrencilere değil; her öğrencisine gerekli yer ve zamanda ilgi ve yakınlık göstermeli, yardım etmelidir.
7. Sevgi tutarlı bilgiye dayalı, çoğulcu, demokratik, özgür bir ortamda gelişir:
Bazı kişiler, "Ben dilediğimi yaparım, yaşam benim değil mi, kimse karışamaz, bana ne başkalarından, herkes kendi yaptığından sorumludur!" gibi tümceler ileri sürerler. Bunlar kendilerini merkeze alan, doyumsuz, bencil kimselerdir. Diğer insanlar ve varlıklar onlar için birer araçtır.
Bazıları da "Hiç özgürlüğüm yok, ben önceden belirlenenleri yapmak zorundayım, kuralların, koşulların dışına çıkamam, özgürlük bir kandırmacadır!.." gibi duygu ve düşünceleri savunurlar. Bu kişiler ise, boyun eğen, kendini bir araç olarak görenlerdir.
Her iki görüşü de savunanlar hatalıdır; çünkü bu iki görüş de bilimsel verilere ters düşmektedir. Böyle tutumlar, ya anarşi, başıboşluk, sorumsuzluk, ya da totaliter, baskıcı boyun eğdirici bir ortamın doğmasına neden olabilir. Hem merkeze kendini koyanlar hem de determinist olanlar problem çözücü değil; problem oluşturan davranışların içindedirler.
Böyle davrananlarda korku, doyumsuzluk, acı, isyan, bencillik, sıkıntı, üzüntü, tedirginlik, nefret, kin, öç alma gibi duygular gelişebilir. Bu duygulardan sevgi oluşamaz.
İstendik davranışların öğrencilere kazandırılmasında gerekli eğitim ortamı:
-Okullar çok amaca hizmet edecek biçimde düzenlenmelidir.
-Öğrenci alabileceği dersleri ve öğretmenlerini rehberin yardımıyla kendisi seçebilmelidir.
-Öğretmen hedef davranışlara, öğrencinin hazır bulunuşluk düzeyine uygun öğrenme-öğretme strateji, yöntem ve tekniklerini, eğitim ortamında yeri gelince kullanmalıdır.
-Öğrencinin derse aktif katılımı her türlü etkinlikle sağlanmalıdır.
-Öğretmen sınıf ortamında cezaya başvurmamalı, pekiştireçleri kullanmalıdır.
-Öğrenciler, bazen istedikleri konuları sınıfa getirip işleyebilmelidirler.
-Okul ve sınıf ortamında demokratik bir yaklaşım işe koşulmalıdır.
-Belli dönemlerde, sene, ya da dönem sonlarında öğrenci, veli, öğretmen, yönetici, denetmen ve uzmanlardan eğitim ortamı hakkında eleştiri alınmalı; bunlardan yerinde olanlar işe koşularak; böylece olumlu çalışmaların işlemesi için dönüt sağlanmalıdır.
-Eğitim ortamıyla ilgili kurallar, öğrencilerle birlikte belirlenmelidir.
-İlkelere kendisi de uymalıdır.
Bu ilkelere uymadığı zaman, öğrencilerin de kendisini eleştirebileceğini vurgulamak, hatalı olduğu zaman bunu kabul etmeli, öğrencilerin bu konuda görüşlerini ileri sürmelerine olanak tanımalı, eleştiren öğrencilere pekiştireç vermelidir.
Eleştiri yapan öğrencilere kin tutmamalı, notlarını kırmamalı, azarlamamalı, yani ceza vermemelidir. Hatta bazı saatleri, "eleştiri saati" olarak ayırmalıdır.
Bu tür davranışlar, öğretmen ve öğrencilerin birbirlerine sevgi, saygı, güven duymalarını, hoşgörülü ve saydam olmalarını sağlar.
Öğretmen de öğrencilerini eleştirmelidir; fakat onları kırmamalıdır. Öğrencinin kişiliğine değil, yaptığı tutarsız davranışa karşı çıkmalıdır. Eleştiriyi davranışa yöneltmeli; hatayı öğrenciye buldurmalıdır. Eleştiriden sonra öğretmen, "seni seviyorum, sen iyi bir insansın, bu davranışını düzeltirsen çok mutlu olurum!.." gibi tümceler söylemelidir.
8. Sevgi, bilgi ve duygunun incelmesi, tutarlı olması ve zenginleşmesidir:
Kişi önce kendini tanıyıp sevmelidir. Kendi hakkında tutarlı bilgiler edinmeli; daha sonra annesini, babasını, kardeşini, arkadaşlarını, buradan hareketle vatanını, ulusunu, insanları, tüm varlıkları tanıyıp sevmelidir.
İnsan kendi yeteneklerini, gücünü, gereksinimlerini, bunlar için tanınan imkânları bilmeli; kendini gerçekleştirmek için gerekli girişimlerde bulunmalıdır. Kendini tanıyıp seven kişi, tutarlı bilgi elde ettikçe başkalarını da sever. Bencillikten kurtulur. Kendini sevmeyen kişi, başkalarını da sevemez. Bu nedenle, kişinin kendini tanıyıp sevmesine imkân tanınmalıdır.
Toplumumuzun, öğrencilerini seven, öğretmenlik şevk ve heyecanını taşıyan öğretmenlere, ihtiyacı vardır. İnsan yetiştirmek, diğer bir deyişle öğretmen olmak, layıkıyla yapılırsa çok yönlü, çok zor, fakat bir o kadar da zevkli, bir gönül işidir. Dinamik, sorgulayan, araştıran, düşünen, seven ve sevgi üreten nesiller yetiştirmek için, başta öğretmenler olmak üzere, toplumda herkese çok iş düşmektedir.
Sevgiyle kalın…