MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim’deki grup toplantısında terörist başı Öcalan’a “Tecrit kaldırılırsa gelsin TBMM’de DEM Grubu toplantısında konuşsun; silah bırakıldığını ilan etsin, örgütünün tamamen bittiğini, lağvedildiğini açıklasın. Bu kararlılığı ve dirayeti gösterirse yasal düzenleme yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın” çağrısı şahsi fikri midir, Devletin “üst akıl” diye tanımlanan ilgili birimlerinde enine boyuna incelenmiş midir, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konu görüşülüp mutabakata varılmış mıdır? Konunun arka plânı henüz aydınlanmadığından bu soruları cevaplandıracak durumda değiliz. Ancak Türk toplumunun büyük çoğunluğunun tepkiyle karşıladığı çağrının yankıları art arda ortaya dökülmeye başladı.
PKK’nın Kandil’deki üst düzey elebaşılarından Murat Karayılan, aynı gün verdiği röportajda Bahçeli’nin “Ne Kandil ne de Edirne; adres İmralı’dan DEM’e uzansın” isteğini şöyle cevaplandırıyor: “Kürt tarafının bileşenlerini birbiriyle çatıştırmaya çalışmayın, hepimizin oynayacağı rol var, Öcalan muhatap elbette ama Kürt tarafının bileşenleri olarak PKK da muhataptır. Hepimizin oynayabileceği rolleri göz önünde bulundurarak yaklaşırsanız sorun olmaz. Kimse yanlış hesap yapmamalı, yanlış hesap yapanlar yarın ne kadar büyük yanıldıklarını görecekler.” Karayılan’ın sözleri Öcalan istese bile kurduğu örgütü lağvetme gücünün olmadığını, PKK’nın Türkiye politikasında günün şartlarına göre taktik değişiklikler olsa bile temel stratejisinin ve amacının aynen devam ettiğini gösteriyor. Son cümlesiyle ertesi gün TUSAŞ’a yapacakları saldırıyı işaret etmiş oluyor.
PKK TUSAŞ’ı tesadüfen saldırı hedefi olarak seçmedi. Elli yıllık mazisi olan, Türk Savunma Havacılık ve Uzay Sanayii’nin ana merkezi konumunda bulunan bu tesiste çoğu mesleklerinde uzman 15 bin personel çalışıyor. Ulusal ve uluslararası yüksek teknoloji gerektiren projeler buradan yürütülüyor. Geçen yıl Azerbaycan’ın SU-25 uçaklarının revizyonu burada yapıldı. Türkiye’nin 5. nesil savaş uçağı olan “Millî Muharip Uçak (MMU-KAAN)” projesi buradan yürütülüyor. ATAK Helikopteri, ANKA, Hafif Taarruz Uçağı, İHA vb. çok kritik projeleri başarıyla yürüten TUSAŞ’ın uluslararası alanda büyük itibarı vardır ve dışarıdan önemli siparişler almaktadır.
Saldırıyı yapan iki PKK’lının özel olarak eğitildikleri, mümkün olduğunca çok sayıda personeli katletmek amacıyla saldırı saatini vardiya değişimine denk getirdikleri görülüyor. Neyse ki Polis Özel Harekât grubu o saatlerde İstanbul yolu üzerinde tatbikat yapıyormuş; saldırı haberi alınır alınmaz gecikmeden yetişip müdahale ediyorlar. Teröristler başarısız kalacaklarını anlayınca intihar ediyorlar. Yetkililer olayı elbette çok yönlü inceleyecek; bu kadar önemli bir tesisin güvenlik önlemleri hususundaki eksiklerini bir an önce giderecekler; benzer kritik yerlerde de inceleme yaparak hainlere fırsat vermeyecek tüm önlemleri umarız eksiksiz alacaklardır.
Saldırının ardından Öcalan’ın yeğeninin İmralı’ya gitmesi terörist başına 43 aydır uygulanan tecritin kaldırılacağı anlamına geliyor mu? Bunu yakında göreceğiz. Öcalan “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden siyasi ve hukuki zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” mesajını verdi. Ancak TUSAŞ’a yapılan saldırı örgütü üzerindeki etkisinin sınırlı olduğunu gösterdi. Onu muhatap alarak yeni bir açılım denemesine kalkışmak her bakımdan yanlıştır. On binlerce insanımızın ölümünün baş sorumlusu olarak yargılandı, mahkûm oldu. AİHM dahil uluslararası yargı kuruluşları da bu karara itiraz etmedi. Kırk yıldır bu ülke insanlarının yaşadığı acıları, bunca şehit ve gazinin varlığını bir kenara koyarak Meclis’te konuşturmayı düşünmek bile vicdanları yaralar. DEM’i Kandil’in pençesinden kurtarmaya yönelik bir çıkış yapılması gerçekten düşünülüyorsa Öcalan’ın değil Demirtaş’ın devreye girmesi çok daha uygun olur. Son açıklamasında “Demokratik siyaseti ve barış arayışlarını itibarsızlaştırmaya, iradesiz kılmaya yönelik hiçbir yaklaşımı kabul etmeyeceğiz” diyerek Kandil’in DEM üzerindeki etkisine itiraz ediyor. Fakat başkanlık sistemini daha da tahkim edecek yeni bir anayasaya hayır diyeceği bilindiğinden siyasetin dışında tutulması tercih ediliyor.