Prof. Dr. Sadık Kemal TURAL

‘Seçkinlerden Bir Seçkin – Hulûsi Çetinoğlu’ Portre veya Bilinesi Hayatlar - 4

(DÖRDÜNCÜ BÖLÜM)

Her halkın târihinde kahramanlıklarıyla ve yönetim başarıları veya özgün sanatçılığıyla, edipliğiyle ün kazanmış şahsiyetlerin biyografileri yazılmıştır. Bu biyografik portreler, okuyanlar ve dinleyenler tarafından örnek alınması, öne çıkarılması gereken değer ve davranışların altını çizmektedir; bunlardan bazıları ise, edebî yanı bakımından da çok başarılıdır.

Biyografi özellikle de portre nitelikli metinlerde sevgi ve sevdirme ögesinin önde olduğu muhakkaktır; bütün mesele sevmeyi militanlık, fanatiklik ölçüsüne çıkarmamaktır.

Övgü (kaside, medhiye vb) veya yergi (hiciv, taşlama vb.) nitelikli nazımlarda şiiriyet aramak ve bulmak boş bir emektir. Nef’î gibi, Şâir Eşref ve Halil Nihat Boztepe gibi ünlü hiciv ustalarının çeşitli şahıslarla ilgili manzum portrelerini edebî hayatın arka sokağı saymaktan yanayım. Tevfik Fikret’in Âveng-i Tesâvir’ini de bu ölçülerle değerlendirmeyi benimsemekteyim.

2-Ortak benzerliklere dayanarak kelimelerle yapılmış portreler ayrı bir gruptur. İkinci grup portreler, mizaçlara da işâret eden kelimelerin kurduğu portrelerdir ve bunlar Arapçada kıvâfe, kıyâfe kavramıyla ilişkilidir. Bugün giysi anlamında kullanılan kıyâfe/kıvâfe kelimesi, insanın ruhunun giydiği elbise, iç özelliklerinin ve dış özelliklerinin toplamı anlamına geliyormuş. Kıyâfet-nâme veya ilm-i kıyâfe/kıvâfe, benzeşen fizyonomik ve psikolojik özelliklere sâhip insanlara âit kelimelerle yapılmış portrelerdir. Mizaç/huy/tabiat adlı kavrama dayanan sınıflamaya dört ana gruba (safravî, balgamî, lenfâvî, demevî) âit portreler de bir ayrı gruptur. Mizaçları ve alt gruplarını doğum ay, gün ve saatindeki güneşin, ayın ve gezegenlerin durumuna bağlayan eski yıldıznâmeler ile günümüzdeki astroloji de, ortak özelliklere dayanan portreler üzerinden çıkarımlar yapmayı benimsemektedir.

3-Üçüncü grup portreler ise, tahkiyeli eser dediğimiz bir olaylar zinciri etrafında kümelenen insanlara âit tasvir ve tahlil nitelikli bilgilerdir. Bu portreleri anlatıcı yaratmaktadır. Gelenekli tahkiyenin, mit, masal, destan, efsâne, latife/fıkra, halk hikâyesi, cenknâme ve menâkıbnâme, mesnevê ile orta oyunu, hayal perdesi ile meddah anlatımı adlı veya nitelikli eserlerinde, derinliği olmayan portre kırıntısı sayılacak bilgiler bulunur. Roman, hikâye, piyes, senaryo adı veya niteliği taşıyan tahkiyeli eserlerde ise, portre ögesi çok önemli bir yer tutar. Modern tahkiyeli metinlerden az çok edebî lezzeti olanlar, bir edibin insana yöneltilmiş dikkatinin derecesini gösterir. Hikâye, piyes ve özellikle de roman ve senaryolarda, vak’anın kuruluşunu ve bakış açısını oluşturan öge, portre bilgisidir. 

Tahkiyeli eserlerin içinde, olayları ya meydana getiren ya doğrudan etkilenen merkez kişi veya karşıtı, ya da figüran dediğimiz yardımcı diğer varlıklar, tasvir veya tahlil nitelikli portre bilgileriyle okuyucuya/dinleyiciye sunulmaktadır. Bu tür eser yazanlar, muhataplarının iç dünyasında bir fotoğraf oluşturacak kadar güzel anlatmışsa, biz onun kurduğu portreyi unutmayız. 

Portre Yazmayı Seven Bir Yazarın Yeni Eseri

O’nu ilk kez Yavuz Bülent Bakiler için bir ARMAĞAN kitabın editörlüğünü üstlendiği aylardaki yazışmalarımız ve telefon konuşmalarımızla tanımıştım; titiz, edepli ve nâzik. Başkalarının değerinin veya hizmetinin bilinmesi konusunda mütevazı ve çok gayretli bir anlayış O’nun yaşantılar dizisini yoğuruyor. Son devrin tercüme-i hal, özgeçmiş yazma ustası, sadrazamların,  şâirlerin, bilginlerin hayatlarını anlatmakla tanınan İbnülemin M. Kemal İnal’ın şu andaki birkaç temsilcisinden biri Oğuz Çetinoğlu’dur. Kendinden söz ettiğim Oğuz Çetinoğlu’nun çok farklı alanlara uğramışlığın renklendirdiği 85 yıllık portresini Şâdi Polat Bey yazabilir sanıyorum. Bunun yazılması gerektiğini de belirteyim.                                                                         (DEVAMI YARIN)