Prof. Dr. Sadık Kemal TURAL

‘Seçkinlerden Bir Seçkin – Hulûsi Çetinoğlu’ Portre veya Bilinesi Hayatlar - 3

(ÜÇÜNCÜ BÖLÜM)

 

Kelimelerle yapılan portreler üç ana grupta toplanabilir:

1-Gerçek kişilere âit olanlar,                                                                                                                                   
2-Benzerliklere dayanarak yapılmış anonim portreler,                                                                                                        
3-Edebiyat eserlerine yansıyan portreler...

1-Kelimelerle yapılan portreler bir toplumu, birçok toplumları veya insanlığı ilgilendiren şahsiyetlere âittir. Tanınmış, bilinmiş, çeşitli etkiler yapmış olan insanların ilgi çekmesi, hayranlık uyandırması bir sosyal gerçekliktir. Yetki kullanmasına verilen işleri, insanları, yönetmek, komut vermek, yönlendirmek değişim ve dönüşümler kazandırıp daha ileri taşımak her insanın görevidir; ancak her insan bu işleri yaparken çok öne çıkıp seçkin olmaz, olamaz. Rabbin yazılımı başta olmak üzere o insanın özgüveni ve başarma azmi seçkinleşmesini hazırlamaktadır.

Başkaları için bilinmesi gereken insan, seçkinleşen, seçkinliği saman alevi gibi geçici değil yaşadığı müddetçe var olabilmiş şahsiyetler, benimsediği değer ve davranışlarla, vazgeçilmez saydığı ilkelerle öne çıkarlar. Seçkinleşmenin ödettiği bedeller, haset ve fesatın doğurduğu çelmeler, nifatlara bağlı durumlar apayrı bir konudur. Bir toplumun veya insanlığın bilgi ve etki ufkuna yükselmiş, askerlik, inanç, siyâset, edebiyat, sanat, ticaret, bilim alanlarından birinde, etki yapmış insanların özgeçmiş bilgilerine dayalı portrelerinin yapılması en eski eğilimlerden biridir.

Olumsuz yönleri ile herkesçe bilinen, tanınan, şarlatan, cimri, tefeci, yol kesen, hırsız, dolandırıcı, seri katil, büyücü, rüşvetçi, zimmetçi, cinsî sapık, casus etiketli insanların da zaman zaman bir roman, hikâye, senaryo, piyes ve film aracılığıyla portrelerinin yapıldığı görülmektedir. Bu portrelerin topluma kazandıracağı, zenginleştireceği bir yanı varsa o da ‘ibret’tir. Ahlâklı olma, erdemli kalma yönünde bilgiler aktarma yanında, yaşanmışlığı bilinen bir portreden hareket ederek kötünün ve kötülüğün altının çizilmesi, ‘Allah göstermesin!’ veya ‘Allah şaşırtmasın!’ hükmüyle uyarı mesajını güçlü kılmak Türk kültürünün özelliklerindendir.

Mukaddes metinlerdeki tahkiyeler ve diğer dinî edebiyat metinleri de portreyi uyarma ve uyandırma, bilgilendirme ve yönlendirme aracı olarak kullanmıştır. Örneklik etme, uyarıcılıkta bulunma işlevli gerçek şahıs portrelerinin büyük bir kısmı resul/elçi ünvanlı insanlara âittir. Rab, Kur’ân-ı Kerim’de o tür şahsiyetlerin portre bilgilerini vermektedir.

Dinî şahsiyetlerle ve özellikle de İslam’ın peygamberi Muhammed Mustafa ile ilgili portreler çok fazladır. İnsanın en belirgin yanlarının, ona özgü özelliklerinin ifâde edilmesi anlamına gelen sîret kelimesinin çoğulu siyer’dir. Siyer, kelimelerle yapılan portre anlamına gelmekle beraber, bu kavram ayrıcalıkla Resulullah Muhammed Mustafa'nın bedenî ve rûhî özelliklerini anlatan kitapların adı olmuştur. Siyer-i Nebevî de, Hilye-i Nebevi de denilen bu tür metinler, manzum veya mensur veya her iki ifâde imkânının bir arada bulunması biçiminde de olabilmektedir. Siyerler, Resulullah’ın hem ince ayrıntılara kadar vücut özelliklerini, hem de mucizelerini ve kendisine gelen tebliğin incelikleriyle oluşan ahlâkını anlatmaktadır. Klasik edebiyatımızda naat adlı edebî metinlerin içindeki sîret bilgileri de dâhil, siyer ve hilyeler, gerçeğin mutlak yansımaları sayılan portrelerdir.                                                                                                                (DEVAM EDECEK)