“Temelinde sevgi olan hiçbir eğitim başarısızlığa uğramaz.” Pestalozzi
Aile eğitimindeki en önemli ilke, ailede iyi bir iletişim ortamının oluşturulmasıdır. İletişim, kişiler arasındaki karşılıklı bilgi, duygu, tutum, beceri yani davranışların paylaşılması demektir.
Aile içi iletişim, eşlerin birbirleriyle, çocuklarla ve diğer aile bireyleriyle bilgi alış verişi demektir. Çocuk, iyi bir eğitimi, iyi bir aile ortamında edinir. Bunun için eşlerin birbiriyle iletişimlerinin iyi olması gerekir.
Aile iletişiminin iyi olması, aile bireylerinin hayatı paylaşmalarıyla mümkündür. Evi paylaşmak, hayatı paylaşmak anlamına gelmez. Hayatı paylaşmak, evde iş bölümü yapmak da değildir.
Evde sadece maddî şeyler değil, manevî şeyler ve duygular da paylaşılıyorsa, birlikte yaşanıyorsa hayat paylaşılıyordur. Hayatı paylaşmak, hayatın güçlüklerini beraber karşılamak, sevinçlerini beraber yaşamak ve bundan da keyif almaktır.
Sağlıklı bir ilişkinin oluşmasında, anne babanın ruh sağlığı da önemlidir. Mutsuz aileler, eşinden yeterli ilgi görmeyen, ekonomik sıkıntılar ve gerginlikler içinde yaşayan anne babalar, çocuklarıyla iyi bir iletişim ortamı kuramazlar.
Birbirlerini seven eşler çocuklarına duygusal olarak daha iyi bir gelişme imkânı sunarlar. Evlilikte kaçınılmaz bazı sorunlar, anlaşmazlıklar olabilir. Çocuk için önemli olan sorunların varlığı değil, anne babanın bu sorunları karşılama biçimidir.
Örneğin, eşlerin, başkalarının yanında tartışmaları, birbirlerine rencide edici sözler söylemeleri, hem kendileri, hem de çocuk için sonun başlangıcıdır. Eşlerin birbirlerini tamamlamaları ise çocuk için mutluluk, huzur ve güven kaynağıdır.
Empati, iyi iletişim kurmayı kolaylaştırır. Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Bir çocuğa etki etmek, onu eğitmek, onunla olumlu iletişim kurmaya bağlıdır. “Zorla güzellik olmaz.” atasözü bunu açıklar. Birisinden nefret eden bir çocuk, ondan hiçbir şey öğrenemez.
Aile içi iletişiminin nasıl olduğunu değerlendirmek isteyenler şöyle düşünebilirler: Evinizde birçok kamera var, sizin tüm hareket ve konuşmalarınızı kaydediyor. Siz ertesi gün çekilen görüntüleri izliyorsunuz. İzlerken, konuşmalarınızdaki güzel sözlerinize artı puan, “azarlama, bağırma, tehdit, alay gibi” olumsuz sözlerinize eksi puan verin.
Bakın artılarınız mı fazla, eksileriniz mi fazla? “Benim ağzımdan hiç kötü söz çıkmaz, ben melek gibi bir insanım” diyenlere de “evet benim hatalarım olabilir” diyenlere de denemelerini tavsiye ederiz.
İyi örnek veya model olmak, yaşayarak eğitmek, iyi davranış örnekleri sunmak eğitimde önemlidir. Sağlam kişiliğin temel taşlarından olan; sevgi, şefkat ve güven duygusu ancak sıcak bir aile ortamında yaşanılarak kazanılır.
Etkili bir dinleme birçok sorunu giderir. Sorunlarına çözüm bulunan çocuklar kendilerine daha çok güvenir ve daha güçlü olurlar.
Anne babası tarafından dinlendiğini, duygularını rahatlıkla ifade ettiğini gören çocuk, kendine önem verildiği ve sevildiği duygusunu yaşar. Söz hakkı verilmeyen, sürekli sözü kesilen çocuk, huysuzluk, saldırganlık veya eşyaya zarar verme gibi uyumsuz davranışlar gösterir. Ya da içine kapanıp duygu ve düşüncelerini aktarmada aşırı zorlanır.
İyi dinleyici anne baba; “söz kesmez, yargılamaz, çocuğun ne söylediğinin farkındadır. Göz teması kurar, tüm dikkatini çocuğuna verir.” Çocuk konuşurken dinlenildiği zaman; konuşma yeteneği, kelime hazinesi gelişir, kendini rahatlıkla ifade eder. Çocuk derdini davranışla göstermek yerine, sözle ifade ederek rahatlar.
Anlaşıldığını hisseden çocuk, kendini huzurlu ve güvenli hisseder. Sorunlarını konuşarak halleder. Çocukla anne baba arasında yakınlık doğar, çocuk onlara danışır, diyalog kurar. Söyledikleri dinlenen çocuk, anne babasını dinler. Kendisine değer verildiğini hisseder. Etkin dinleme için anne babanın alacağı tavırlar:
-Çocuğun söylediğini duymak istemelisiniz. Bu, onu dinlemek için zaman ayırmak istemeniz anlamına gelir. O andaki soruna yardımcı olmayı gerçekten istemelisiniz.
-Duyguları sizin duygularınızdan farklı olsa da, onun duygularını kabul etmelisiniz. Çocuğun, onlarla baş edebileceğine ve sorunlara çözüm bulacağına güvenmelisiniz. Bu güveni, çocuk sorunlarını çözerek kazanacaksınız.
-Duyguların sürekli değil, geçici olduğunu anlamalısınız. Duygular değişir, nefret sevgiye dönüşebilir. Çocuğunuzu, sizden ayrı bir birey olarak görmelisiniz. Sorunları olduğunda onun yanında olmalı ama karışmamalısınız.
Ailenin ortak sorunları rahatça konuşulabiliyor ve birlikte sohbet havasında paylaşılıyorsa sağlıklı aile içi iletişimi var demektir. Aile içi iletişim bozukluklarının temelinde, anne-babaların etkili iletişim yollarını kullanamamaları yatar.
Anne babalar, bazen çocuklarına; “emir vermek, yönlendirmek, uyarmak gözdağı vermek, ahlak dersi vermek, öğüt vermek, çözüm ve öneri getirmek” veya baskıcı iletiler; “yargılamak, eleştirmek, suçlamak, isim takmak, alay etmek, utandırmak, yorumlamak, tanı koymak, analiz etmek, öğretmek, nasıl yapılacağını söylemek” gibi yanlış çözüm iletileri gönderirler.
Yanlış iletişim, çocuğun suçluluk ve pişmanlık duymasına, annesi ve babası tarafından sevilmediğini hissetmesine neden olur. Kendilerini yetersiz ve değersiz hissederler.
Aile içi ilişkilerde tartışmalar doğaldır. Bu anlaşmazlık ve tartışmaların nasıl sonuçlandığı önemlidir. Çocuk anne ve babasının sorunlarını tartışarak olumlu bir şekilde çözdüklerini gördükçe, kendi yaşamında karşılaşabileceği problemlere hazırlanma fırsatı bulur.
“Emir cümleleri, korkutmak, sadece öğüt vermek, yargılamak, suçlamak, eleştirmek, aşağılamak, lakap takmak, sorgulamak, konuyu saptırmak, alay etmek, sınamak” vb. gibi davranışlar iletişimi engeller.
Çocuğun kişiliği de zarar görür. Çocuk kavgacı olur ve saldırganlaşır savunmaya geçer, kızar, küser, güven duygusu zayıflar, sevilmediği duygusuna kapılır. Sürekli olarak sıkı takip, her şeyin en iyisinin yapılmasını istemek, suçlama, konuşma yasağının aşırı şekilde uygulanması fayda yerine zarar verir.
Çocuğun hatalı davranışı eleştirilmelidir, çocuğun kendi değil. Çocuğa kendi düşünce ve isteklerini ifade etme şansı tanımak, onun birey ve güçlü olma arzusunu güçlendirir. Tartışmayı sert tepkiler vererek kesmek, ona ve düşüncelerine saygısızlık anlamına gelir.
Tartışmalarda anne babanın kullandığı söz, ses tonu ve tavırları çocuğa örnek olur. Tartışma, mutlaka galibi olması gereken bir yarışma, mücadele ya da savaş değildir.
Çocuğuna karşı haksızlık ettiğini düşünen anne baba, özür dilemeyi bilmelidir. Bunu yapamayanlar, çocuğa doğruyu gösteremez ve hatadan dönmenin erdemini anlatamaz.
Çocuğun kişiliğine yönelik olumsuz mesajlar tepkisel davranışlar oluşturur. Yaptığı hatadan dolayı çocuğa, “aptal, sen adam olamazsın, geri zekâlı” gibi sözler söylemek, çocuğun üzülmesine, anne babaya kızmasına ve iletişimin kopmasına neden olur. Çocuk ya kendini tamamen geri çeker, ya da saldırgan olur.
Anne babaların; “sana şu televizyonun sesini kes dedim!..” gibi sert ifadeler kullanması, mesajın açık olmadığını ifade eder. Bunun yerine, “televizyonun sesinin bu kadar açık olması beni rahatsız ediyor” ifadesi duygularımızı daha güzel anlatır.
“Çocukları iyi eğitenler, onları onurlandırırlar. Çünkü onlara sadece bir hayat değil, yaşama sanatı kazandırırlar.” Aristo
Sevgiyle kalın…